Şiirler Kelimelerin Konserve Kutularıdır
“Hocam amma da yaptın haaa!... Şiirin olduğu yerde, konserve kutusunun ne işi var?” diyeceksiniz. Ben de esas konuya girmeden, “Dudağın kiraza, yanağın elmaya, burunun fındığa, gözün zeytine veya üzüme benzetildiği bir şiir dünyasında ‘konserve kutusu’ demişim, çok mu?” diyeceğim. Siz bu benzetmelerin hikmetini düşünürken ben de esas konuya geçeceğim
Şiirler, yüzyıllardır dilden dile tekrarlanarak söylenegelirken, bazı kelimeleri de dilden düşmekten koruyarak günümüze kadar getirmişlerdir.
Göyünmek/Köyünmek
Mesela Yunus Emre’nin
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim köynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
dörtlüğündeki “köynür” kelimesi, bu şiir sayesinde taa 13. yüzyıldan beri dilimizde diri olarak durmaktadır.
“Köynür” kelimesi, “yanar” demektir. Tabii bu cayır cayır yanma değil; yüzeysel bir yanmadır ve bu şiirde de mecâzî anlama dönüşebilecek bir yanma olarak geçer. Yoksa aynı mısradaki “yanar” ile niye bir arada bulunsun ki?
“Köynür” kelimesinin kökü Köktürkçe’ye ve hatta ondan önceki metinlere kadar giden eski bir “kö” kökünden gelmektedir. Bu “yanmak, ısıtmak, aydınlatmak” demektir ve “köz, kömür, güneş, gölge, köşk” kelimeleri hep bu kökten gelmektedir (“Gök, güvercin, güvermek, kelimeleri de aynı kökten gelir de, şimdi sütunu etimoloji dersliğine çevirmeyelim.)
“Köyünmek/köynümek, göyünmek/göynümek” kelimeleri az da olsa dilimizde yaşıyor. Meselâ Bolu’nun Göynük ilçesinin adı bu kelimeden gelmektedir ve “Yanık” demektir.
Bir Urfa türküsünde şöyle zikredilir:
Bir kor oldu göyünüyor özümde
Nâme nâme iniliyor sazımda
Dünyayı verseler yoktur gözümde
Dili bülbül kaşı kemanı getir
Çocukluğumdan hatırlarım, sobanın yanına fazla yaklaştığımda, elbiselerim fazla ısınırdı. Rahmetli anacığım, “Fazla yaklaşma, zıbının göynür” derdi. “hafif yanmak” demekti bu. Ütü, elbisenin üzerinde unutulduğunda oluşan hafif yanığa da “göyünmek” derdi rahmetli anacığım.
Değirmi
Bugün “değirmi” kelimesinin anlamını bilen çok az kişi vardır. “Değirmen” ile aynı kökten olan bu kelimenin anlamı “daire şeklinde, çember, yuvarlak” demektir.
Genel dilde artık fazla kullanılmayan değirmi kelimesi, gene bir Urfa Türküsünde şöyle geçmektedir:
Hayatları değirmi
Şu gelen yar değil mi?
Sakıplardan üç güzel
Biri Eşref değil mi?
Türkü metninde, Sakıpların evlerinin hayatlarının (avlu veya eyvan) yuvarlak olduğunu söylüyor.
Mâhî
“Mâhî” kelimesi, dilimize Farsça’dan geçmiştir ve “balık” demektir. Artık bu kelime de günlük dilimizde neredeyse bir yer hariç hiç kullanılmıyor. Kullanıldığı ve yaşatıldığı tek yer, Hayâlî Bey’in
Ol mâhiler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler
(O balıklar ki derya içindedirler ama deryanın ne olduğunu bilmezler) mısraında yaşamaktadır. Bu vecizemsi mısra da olmasaydı, “mâhî” kelimesi dilimizden tamamen silinmiş olacaktı.
Demek ki neymiş?
Bazı kelimeler zamana dayanamazmış ama bir şiir gibi (atasözü, deyim de olabilir) güçlü bir yapı içinde yer alırlarsa, o mısralar yaşadıkça, o kelimeler de yaşayabilirlermiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.