Mart Ayını Sevmiyorum
Yine Mart bütün kalabalık haliyle çöktü üstümüze. Ne kadar karışık duygular halindeyiz her Mart’ta…
Önce 8 Mart Dünya Kadınlar Günü geldi geçti. Dalgamızı geçebiliriz alışageldiğimiz gibi böylesi evrensel günler hakkında… Ama gün gün kadınlarını anlamsız şiddetlerle ezen yok eden bir cemiyetin tam ortasında artık geleneksel muhafazakârlığımız bir şey ifade etmiyor. Bu günlerden de medet ummak zorundayız velhasıl. Ola ki, kızlarımızı kadınlarımızı kahpece yok edişler sona erer.^
Ardından 12 Mart geliyor hemen.
İstiklal Marşımızın TBMM’de kabulünün yıldönümü…
Yeniden hatırlıyoruz Âkif’imizi.
İstiklal ruhumuzu…
Etrafımızda bin bir dolap dönerken, komşularımız kan ağlarken yeniden bir diriliş muştusuna ihtiyacımız depreşiyor.
Bir başka 12 Mart’ı da unutmamalıyız. O da müdahaleler ve kör topal demokrasimiz…
Ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetinin sene-i devriyesi bastırıyor sonra.
Ne Mart’tı ama o 2009 Mart’ı
O soğuk ve karanlık beyaz kendine çekti.
Sonra birden bahar geldi. Acı bahar…
O bahardan bu yana çiçeklerin baharda nasıl yalnız açtığını müşahede edip şaşıyoruz.
Şaşkınlığımız sürüyor hâlâ…
Sahte nevruzlardan hoşlanmıyorum artık.
Katil sütre gerisinde sırıtıyorsa…
GAP’I GAPTIRMAYIN…
Sayın Başbakan yeni GAP Eylem Planı’nı açıkladı. Buna göre beş alt başlıkta toplanan projeler şunlar:
1. Altyapının geliştirilmesi
2. Sosyal gelişmenin güçlendirilmesi
3. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi
4. Şehirlerde yaşanabilirliğin artırılması
5. Ekonomik kalkınmanın hızlandırılması
Seksen sonrasında rahmetli Sayın Özal’a GAP için bir koordinasyon kurumuna ihtiyaç var diye rapor verdiğim günlerden bugüne otuz yıl geçmiş. GAP idaresini apar topar kurmuş, sonra Sayıştay’ın uyarısıyla kurum yeniden organize edilmişti. Yüzlerce toplantı, workshop - çalıştay, sempozyum, kongre, konferans, gezi ve beyin fırtınası yapıldı. Yüzlerce projeye imza atıldı. Bunlar hep eski Türkiye zamanında oldu. Ben de onlarca çalıştayında-workshop’unda, sempozyumunda filan, tebliğler sundum. Projeler yaptım. Nasıl bir su yönetimi olmalıdır? Su ve Toprak Kaynaklarını Muhafaza ve Geliştirme, Strateji, Yönetim ve Eylem Planı, GAP İdaresinin görev ve Teşkilat şeması, Bir Koordinasyon merkezsi neden gereklidir? GAP şehirlerinin ve tarımının tanıtımı, YAYÇEP vs…
Türkiye, GAP için önemli kaynak aktardı ve kimsenin hakkını yemeyelim, önemli çalışmalar yapıldı.
GAP’ın yayınlanmış ilk dört başı mamur eseri on ciltlik kırmızı kitaptır.
Ne kadar başarılı alt projeler vardı…
Şimdiki başlıkları görünce; işin, aslında biraz savsaklandığını düşünüyorum. Zaten bir başlığın arkasında “geliştirilmesi, artırılması, hızlandırılması” gibi ibareler varsa eskinin revizyonundan başka bir şey olmadığı anlaşılır.
Anlaşılan GAP için yeni bir şey yok.
GAP cephesinde yeni bir şey yok.
Ama her zamanki iyimserliğiyle Sayın Davutoğlu adeta bu projelerin Kürt sorununu çözeceğini umuyor.
Otuz yıldır her bürokratın ve siyasetçinin umduğu gibi…
Fakat proje mühendislik işidir ve multi-disipliner bir çerçeve ile donanırsa da toplumsal barışa katkı sağlar.
Ne yapılmalı?
Ne yapılırsa bugünkü sorunların bir kısmı çözülür?
Her şeyden önce gerçek bir projeksiyon dehası işin içine sokulmalıdır.
Projeksiyon yapabilecek multidisipliner düşünen beyinlere ihtiyaç var.
Tarımdan sanayiye, şehirleşmeden ulaşıma, güvenlik stratejilerinden sosyal psikolojiye multidisipliner…
İkincisi GAP idaresinin kuruluş felsefesine geri dönmesini acilen sağlamak.
Havza doktrini çerçevesinde Fırat ve Dicle havzalarının bütün alt havzalarıyla uyumlu dev bir bütüncül havza projesine kavuşturulması için beyin fırtınası yapılmalı, ardından projeler hazırlanmalıdır. Hali hazırda bütün teknokrasi ve bürokrasi kış uykusundan kalkabilmiş değildir. Onlara motivasyon verecek siyasi irade meselenin bilgisinden nasipdar değildir. Bu bakımdan siyasilerin de yeniden GAP konusunda bilgilendirilmesi lazımdır.
Güneydoğu havzası Doğu Anadolu ve Orta Anadolu havzalarından ayrı değildir. Üç havza daha büyük bir proje etrafında buluşturulmalıdır. Entegre bir proje hazırlanmalıdır.
Böylece GAP, DAP ve OAP arasında yeni bir koordinasyon birimi kurulmalıdır.
Ayrıca daha büyük düşünülmeli, madem Osmanlı’ya heves edilmektedir; Tuna ile Fırat, Sakarya ile Nil ilişkilendirilmelidir. Sonra Aral ve Kuş Cenneti çevre projeleri etrafında etkinleştirilmelidir. Ama önce Sakarya ile Fırat bir dizi olmaktan ziyade gerçek bir entegre projeye kavuşturulmalıdır.
Bölgesel ve ülkesel olarak AB içindeki bütün mevzuat hayata geçirilmeli; tarımın organizasyonu, sanayinin organizasyonu ve sonra ikisi birden pazarın organizasyonu aşamaları gerçekleştirilmelidir.
Bugünkü iktidar belediyecilikten geldiği için merkezi devlet stratejilerine bigâne kalmıştır ister istemez. Sürekli halka hizmet mantığı, ulaşım ve erişim kolaylığı başarılı işleri arasındadır. Ama büyük devlet adamlığı yerel yönetim yöneticiliğinin üstünde bir deha ve irade gerektirir. Yeter mi yetmez, elbette bilgi ve tecrübe…
Ama niyet daha önemlidir. Niyet varsa hepsi peş peşe gelir.
Bir teklif daha:
O da Ahlat’ın yeni başkent olması… İdari değil; agro endüstri başkenti… Bölge hasılatının katma değerini azamiye çıkaracak akıl ve tecrübe merkezi…
Bin yıl evvel konuşlandığımız bu merkez yeniden ihya edilmelidir. Ahlat, Adilcevaz ve Malazgirt üçgeninde hatta bütün Van Gölü kuzeyinde Kocaeli Sanayi Bölgesi ayarında bir tarım sanayi entegrasyon merkezi kurulmalıdır. Tıpkı AB gibi iki başkentli olmalıdır Türkiye.
Elbette Türkiye Cumhuriyetimizin başkenti ebediyen Ankara’dır. Öyle de kalacaktır fakat AB’nin nasıl iki başkenti varsa Brüksel ve Strazburg; Türkiye’nin de milli bütünlüğümüzü perçinleyecek bir stratejik ikinci merkeze ihtiyacı vardır. Düşünün devletin aklı ve gücü orada olsa ülke bölünür mü? Bu psi-kozlardan kurtulmaz mı?
Ahlat’ta* bir agro-endüstri merkezi kurulmalı; GAP, DAP ve Orta Anadolu projeleri entegre edilerek dev bir ülkesel proje haline getirilmelidir. AB’nin bütünleştirme aklı kendi milli çıkarlarımız için yeniden inşa edilmelidir.
GAP hakkında söylenecek çok şey var ama dinleyen anlayan var mı?
Varsa yoksa Davit ile Henry’nin planı…
Yahu bir kez de bu ülkenin aklını kullanın…
Aklını, tecrübesini, derin bilgisini…
Bin yıllık terkibine inanın…
(*) AHLAT demişken, Evliya Çelebi’nin Ahlat hakkında yazdıklarını mutlaka okuyun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.