Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Kendi Psikolojimizden Kendi Sosyolojimize

Kendi Psikolojimizden Kendi Sosyolojimize

Sa­yın Baş­ba­kan Ah­met Da­vu­toğ­lu­’nun si­ya­set­ten va­res­te her bi­ri bir dok­to­ra te­zi aya­rın­da ama bel­li bir isim ve­ya ko­nu et­ra­fın­da ol­mak üze­re (ya­ni ağ­ya­rı­na ma­ni-ef­ra­dı­nı ca­mi il­ke­si mu­ci­bin­ce) yap­tı­ğı ko­nuş­ma­la­rı be­ğe­ni­yor, tak­dir edi­yo­rum. Bir ke­re­sin­de he­nüz da­nış­man ol­du­ğu yıl­lar­dı An­ka­ra Pa­la­s’­ta Ma­can Cu­ma­bay,Sul­tan Ga­li­yev, İs­ma­il Gas­pı­ra­lı ve asıl Mu­sa Ca­rul­lah ile il­gi­li ko­nuş­ma­sı­na ba­yıl­dım. Kâ­ğı­da, ca­ma fi­lan bak­ma­dan ir­ti­ca­len da­ğar­cı­ğı­nı koy­du or­ta­ya.

Ben ko­nuş­sam an­cak o ka­dar ko­nu­şur­dum.

Ben ko­nuş­sam de­mem had­na­şi­nas­lık ol­sun di­ye söy­len­miş söz de­ğil; ha­ni bu tür ko­nu­lar pek öy­le bi­zim dı­şı­mız­da kim­se­yi il­gi­len­dir­mez­di de on­da­n…

Baş­ba­kan ol­duk­tan son­ra da par­ti­ci söy­lem­le­ri dı­şın­da ko­nu­şun­ca bu mil­le­tin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne vur­gu yap­tık­ça sa­mi­mi­ye­ti­ne ina­nı­yo­rum., söy­lem­le­ri­ni ken­di­me ya­kın bu­lu­yo­rum.

Ama söy­lem ye­ter mi?

Bu­gün dün­ya yü­zün­de ken­di sos­yal psi­ko­lo­ji­le­ri­ni ma­ya­la­rı is­ti­ka­me­tin­de ye­ni­den ha­zır­la­yan­lar ha­zır­la­ya­ma­yan ve­ya ha­zır­la­mak­ta ge­ci­ken­le­re hay­li zor ağ­lar ya­şa­ta­cak­lar. Ya­şa­tı­yor­lar.

Sos­yal psi­ko­lo­ji ade­ta bir mil­le­tin dav­ra­nış kod­la­rı­dır.

Sos­yal psi­ko­lo­ji­miz­le oy­na­yan­lar o kod­la­ra mü­da­ha­le et­mek is­ti­yor­lar.

Bi­zi nor­ma­tif ey­lem­le­ri­miz­den uzak­laş­tı­rıp dra­ma­tur­jik ey­lem­ler için­de de­be­len­me­mi­ze yol açı­yor­lar.

Kav­ra­yı­şı­mı­zın ta­bi­atın­da ya­tan iç şart­lar, doğ­ru­dan va­tan top­ra­ğı­nın ha­mu­run­dan doğ­muş ve asır­la­rın ger­ge­fin­de do­kun­muş sos­yo­lojk ve sos­yal psi­ko­lo­jik va­sat­tır. Bu­nun is­ter bir mil­let, is­ter bir üm­met, is­ter bir ka­vim, is­ter­se çok zen­gin kül­tür­le­ri ba­rın­dı­ran bir ta­rih ve coğ­raf­ya ar­mo­ni­si ol­sun   ne­v’­i şah­sı­na mün­ha­sır bir şah­si­ye­ti var­dır. 

Bu in­san ta­bi­atı, baş­ka coğ­raf­ya ve ta­rih­ler­de­ki in­san ta­bi­atın­dan şüp­he­siz fark­lı­dır. Öy­le ki, sos­yo­lo­ji top­lum­la­rın san­ki bir­bir­le­ri ara­sın­da bi­lim­sel bir or­tak iliş­ki­ler yu­ma­ğı va­’ze­di­yor­muş­ça­sı­na bir ka­nun­lar de­me­ti ha­zır­la­ma­ğa so­yun­sun, bu mün­ha­sır­lık ve ken­di­ne ait ol­ma im­kan ve ka­abi­li­ye­ti doğ­ru­dan ken­di sos­yo­lo­ji­si­ni de in­şa­a et­mek­te­dir.

Kim ne der­se de­sin bi­zim sos­yo­lo­ji­miz, sos­yal psi­ko­lo­ji­miz de el­bet­te yi­ne bu fark­lı mil­let, ay­nı za­man­da üm­met ve ay­nı za­man­da bu fark­lı coğ­raf­ya ve ta­rih al­le­go­ri­sin­den neşv-ü ne­ma bu­la­cak­tır. 

O yüz­den sos­yo­lo­jist­ler ve­ya sos­yo­log­lar baş­ka top­lum­lar­da­ki bir ta­kım ka­nun­la­rı, da­ha doğ­ru­su ka­nun ye­ri­ne kon­ma ame­li­ye­siy­le or­ta­ya atı­lan var­sa­yım­la­rı bu al­le­go­ri­ye de yan­sıt­ma aş­kın­da ço­ğu za­man sü­kut-u ha­yâ­le du­çar ol­mak­ta­dır­lar. 

Kö­şe Taş­la­rı

Psi­ko­lo­ji­den sos­yo­lo­ji­ye ge­çen bi­lim adam­la­rı bu yüz­den bi­zim top­lu­mu­mu­zu ta­nı­ma­da çok da­ha ba­şa­rı­lı ol­muş­lar­dır. 

Müm­taz Tur­han, Erol Gün­gör ve en son ola­rak da Yıl­maz Özak­pı­nar ho­ca­lar psi­ko­lo­ji, sos­yal psi­ko­lo­ji ve ar­dın­dan sos­yo­lo­ji ve so­nuç­ta da ta­rih fel­se­fe­si in­si­ca­mın­da çok de­ğer­li eser­ler ver­di­ler. 

Psi­ko­lo­ji sem­bol­ler dün­ya­sın­dan bi­raz da bi­yo­lo­ji­nin ya­kın dur­du­ğu bir bi­lim ola­rak in­san do­ğa­sı­nı ta­nı­ma­da ve onun ken­di sos­yo­lo­jik ve ta­rih­sel şart­la­rı­nı de­rin­li­ği­ne tah­lil et­me­de, kav­ra­ma­da ve in­san ile top­lu­mu­nu bir­bi­ri­ne ma­ni­dar bir mü­tem­mim par­ça ha­lin­de kök­lü uyu­ma ulaş­tır­ma­da çok zen­gin im­kan­lar bah­şe­di­yor. He­le he­le inan­mış ay­dın onun bir de de­rû­nî­li­ği­ni keş­fe­der­se, ona ya­kın du­ran ilâ­hî muş­tu­yu id­rak et­me­de zen­gin ik­li­mi­ni ha­zır bu­lur­sa böy­le bir in­san ve top­lu­mu­nun ha­ke­di­len ter­kî­bi­ni teş­kil et­me yo­lun­da ne ka­dar da ka­nat­la­na­bi­lir!

Ge­rek Müm­taz Tur­han, ge­rek Erol Gün­gör psi­ko­lo­ji ve sos­yal psi­ko­lo­ji ala­nın­da ver­dik­le­ri eser­ler, aka­de­mik ça­lış­ma­lar pa­ra­le­lin­de bu top­lu­mun kül­tür ve me­de­ni­ye­ti üze­rin­de ve ta­bi­idir ki bu­nun in­sa­nın zih­nî ve be­de­nî ge­li­şi­min­de ça­kış­ma ve ça­tış­ma nok­ta­la­rı­nı çok iyi ya­ka­la­dı­lar.

Erol ho­ca, ho­ca­sı Müm­taz Tur­ha­n’­ın çiz­gi­si­ni de­vam et­ti­rir­ken ay­nı za­man­da onun Kül­tür De­ğiş­me­le­ri ve Garp­lı­laş­ma­nın Ne­re­sin­de­yiz sor­gu­su­nu ya­kın­dan ta­kip et­miş ve fa­kat ar­tık on­da kül­tür ve me­de­ni­yet tah­li­li Zi­ya Gö­kalp Müm­taz Tur­han çiz­gi­si­nin bek­le­nen ta­bi­i mec­ra­sı­na dön­me­si­ni zor­la­yı­cı bir fak­tör ol­muş­tur. Dav­ra­nış Psi­ko­lo­ji­si ya­za­rı, ar­tık Türk Kül­tü­rü ve İs­lam me­de­ni­ye­ti hak­kın­da o eze­lî ter­ki­bi yi­ne in­san do­ğa­sın­dan ye­ni­den keş­fet­miş­ti. Ha­fı­za ve Psi­ko­lo­ji­nin Kav­ram­sal Ya­pı­sı­’nın ya­za­rı Özak­pı­nar da ön­ce­ki­ler­den da­ha ile­ri git­miş; ay­dı­nı­mı­zın iki as­rı bu­lan kül­tür ve me­de­ni­yet tah­li­lin­de (bo­ca­la­ma­sın­da) doğ­ru ter­ki­bi işa­ret et­me­de çok önem­li bir uya­rı­cı­lık gö­re­vi de­ruh­te et­miş­tir. Ne ya­zık ki hâ­lâ bir­çok mil­li­yet­çi ay­dın bu ta­bi­i çiz­gi­yi id­rak ede­me­miş ve onun şim­di­ki mer­ha­le­si nok­ta­sın­da kâ­fi mik­tar­da bil­gi­ye ve şuu­ra eri­şe­me­miş­tir.

Ger­çe­ğe Uy­gun Fik­rî Ta­sa­rım­lar

İn­san psi­ko­lo­ji­si ger­çe­ğe uy­gun fik­rî ta­sa­rım­la­rı ge­liş­tir­me­de şüp­he­siz bü­yük ma­ha­ret­le do­nan­mış­tır. O yüz­den psi­ko­lo­ji­nin içe dö­ne­rek ken­di fik­rî ta­sa­rı­mı­nı ge­liş­tir­me­de, ken­di sem­bol­le­rin­den bir dün­ya kur­ma­da psi­ko­lo­ji­den sos­yo­lo­ji­ye doğ­ru açım­la­nan ay­dı­nı­mız­da ne ka­dar önem­li im­kan ve ka­abi­li­yet­le­re izin ver­di­ği or­ta­da­dır. 

İçe dö­nen in­san, ken­di fik­rî ta­sa­rı­mı­nı ku­rar­ken bir top­lum­sal var­lık ha­lin­de de kül­tür ve me­de­ni­yet gi­bi asır­la­ra mü­te­al­lik de­rû­nî me­se­le­le­ri, glo­bal kur­gu­la­rı, kök­lü di­ri­liş­le­ri ih­ya ve ib­da et­me ame­li­ye­si­ne gi­ri­şi­yor is­ter is­te­mez. 

Yok­sa an­lam­lı ve hu­zur­lu bir ma­zi­yi âti­ye bağ­la­ma mev­ki­ine na­sıl otu­ra­cak? 

Şim­di bü­tün öğ­ren­ci­le­ri­miz­le bir­lik­te dav­ra­nış psi­ko­lo­ji­sin­de­ki ya­kın za­man­da ya­şa­nan herc-ü mer­ci bir iç­sel di­na­mik­le kao­su kos­mo­za kal­be­de­cek bi­çim­de sis­tem­leş­ti­re­cek; fik­rî ta­sa­rı­mı­nı bin yıl­lık ter­ki­bi ve 80 yıl­lık Cum­hu­ri­yet ka­za­nı­mıy­la den­ge­le­ye­cek ve ye­ni bir kül­tür ve me­de­ni­yet te­ori­si­ne iliş­ti­re­cek bir der­se baş­la­ma­lı­yız. 

Der­si iş­ler­ken de ger­çek ta­lep eden­ler­le ger­çek şa­kird­le­ri bu­luş­tur­ma­lı­yız. 

RUBAİ:​

Bismillah
Bigâne durmayın yürekli söze
Budur atamızdan emanet tüze
Gezsen de fikirde bütün cihanı
En güzeli dönmek sonunda öze

Dağarcık:

“Şurası muhakkak ki bilinçte ortaya çıkan bir sonuç varsa, o sonucu doğuran zihin süreçleri vardır. Bilincinde olan bilinç sahneden çekilse de süreçler kendi başlarına sürer gider.”
Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar

Hâtırâ:

Erol Hoca’nın evindeyiz. Millet çıkıyor. Hoca başyazarımız. Taha Akyol var, Esat Güçhan, Naci Bostancı. Belki Vedat da… Derin sohbetler ve ideolojik tespitlerden sonra albümlere bakıyoruz. Kırşehir’de minicik bir öğrenci resmi.. Erol Hoca Osmanlıca, Arapça ve şöyle böyle bir medrese eğitimini daha o yıllarda almış. Aydın yaşadığı cemiyetin bütün mazisiyle, kültürü bile yetmez, mayasıyla künhüne varmalı…

Günün Tweeti

Kar tanesi
Beyaz bir kalbi vardı tek damla leke yoktu
Ay gibi alnı vardı secdesi bulutlardı
Ruha sükun katardı merhameti pek çoktu
Günde beş kez müjdeler, sabah akşam kutlardı

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi