Kendi Psikolojimizden Kendi Sosyolojimize
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun siyasetten vareste her biri bir doktora tezi ayarında ama belli bir isim veya konu etrafında olmak üzere (yani ağyarına mani-efradını cami ilkesi mucibince) yaptığı konuşmaları beğeniyor, takdir ediyorum. Bir keresinde henüz danışman olduğu yıllardı Ankara Palas’ta Macan Cumabay,Sultan Galiyev, İsmail Gaspıralı ve asıl Musa Carullah ile ilgili konuşmasına bayıldım. Kâğıda, cama filan bakmadan irticalen dağarcığını koydu ortaya.
Ben konuşsam ancak o kadar konuşurdum.
Ben konuşsam demem hadnaşinaslık olsun diye söylenmiş söz değil; hani bu tür konular pek öyle bizim dışımızda kimseyi ilgilendirmezdi de ondan…
Başbakan olduktan sonra da partici söylemleri dışında konuşunca bu milletin bölünmez bütünlüğüne vurgu yaptıkça samimiyetine inanıyorum., söylemlerini kendime yakın buluyorum.
Ama söylem yeter mi?
Bugün dünya yüzünde kendi sosyal psikolojilerini mayaları istikametinde yeniden hazırlayanlar hazırlayamayan veya hazırlamakta gecikenlere hayli zor ağlar yaşatacaklar. Yaşatıyorlar.
Sosyal psikoloji adeta bir milletin davranış kodlarıdır.
Sosyal psikolojimizle oynayanlar o kodlara müdahale etmek istiyorlar.
Bizi normatif eylemlerimizden uzaklaştırıp dramaturjik eylemler içinde debelenmemize yol açıyorlar.
Kavrayışımızın tabiatında yatan iç şartlar, doğrudan vatan toprağının hamurundan doğmuş ve asırların gergefinde dokunmuş sosyolojk ve sosyal psikolojik vasattır. Bunun ister bir millet, ister bir ümmet, ister bir kavim, isterse çok zengin kültürleri barındıran bir tarih ve coğrafya armonisi olsun nev’i şahsına münhasır bir şahsiyeti vardır.
Bu insan tabiatı, başka coğrafya ve tarihlerdeki insan tabiatından şüphesiz farklıdır. Öyle ki, sosyoloji toplumların sanki birbirleri arasında bilimsel bir ortak ilişkiler yumağı va’zediyormuşçasına bir kanunlar demeti hazırlamağa soyunsun, bu münhasırlık ve kendine ait olma imkan ve kaabiliyeti doğrudan kendi sosyolojisini de inşaa etmektedir.
Kim ne derse desin bizim sosyolojimiz, sosyal psikolojimiz de elbette yine bu farklı millet, aynı zamanda ümmet ve aynı zamanda bu farklı coğrafya ve tarih allegorisinden neşv-ü nema bulacaktır.
O yüzden sosyolojistler veya sosyologlar başka toplumlardaki bir takım kanunları, daha doğrusu kanun yerine konma ameliyesiyle ortaya atılan varsayımları bu allegoriye de yansıtma aşkında çoğu zaman sükut-u hayâle duçar olmaktadırlar.
Köşe Taşları
Psikolojiden sosyolojiye geçen bilim adamları bu yüzden bizim toplumumuzu tanımada çok daha başarılı olmuşlardır.
Mümtaz Turhan, Erol Güngör ve en son olarak da Yılmaz Özakpınar hocalar psikoloji, sosyal psikoloji ve ardından sosyoloji ve sonuçta da tarih felsefesi insicamında çok değerli eserler verdiler.
Psikoloji semboller dünyasından biraz da biyolojinin yakın durduğu bir bilim olarak insan doğasını tanımada ve onun kendi sosyolojik ve tarihsel şartlarını derinliğine tahlil etmede, kavramada ve insan ile toplumunu birbirine manidar bir mütemmim parça halinde köklü uyuma ulaştırmada çok zengin imkanlar bahşediyor. Hele hele inanmış aydın onun bir de derûnîliğini keşfederse, ona yakın duran ilâhî muştuyu idrak etmede zengin iklimini hazır bulursa böyle bir insan ve toplumunun hakedilen terkîbini teşkil etme yolunda ne kadar da kanatlanabilir!
Gerek Mümtaz Turhan, gerek Erol Güngör psikoloji ve sosyal psikoloji alanında verdikleri eserler, akademik çalışmalar paralelinde bu toplumun kültür ve medeniyeti üzerinde ve tabiidir ki bunun insanın zihnî ve bedenî gelişiminde çakışma ve çatışma noktalarını çok iyi yakaladılar.
Erol hoca, hocası Mümtaz Turhan’ın çizgisini devam ettirirken aynı zamanda onun Kültür Değişmeleri ve Garplılaşmanın Neresindeyiz sorgusunu yakından takip etmiş ve fakat artık onda kültür ve medeniyet tahlili Ziya Gökalp Mümtaz Turhan çizgisinin beklenen tabii mecrasına dönmesini zorlayıcı bir faktör olmuştur. Davranış Psikolojisi yazarı, artık Türk Kültürü ve İslam medeniyeti hakkında o ezelî terkibi yine insan doğasından yeniden keşfetmişti. Hafıza ve Psikolojinin Kavramsal Yapısı’nın yazarı Özakpınar da öncekilerden daha ileri gitmiş; aydınımızın iki asrı bulan kültür ve medeniyet tahlilinde (bocalamasında) doğru terkibi işaret etmede çok önemli bir uyarıcılık görevi deruhte etmiştir. Ne yazık ki hâlâ birçok milliyetçi aydın bu tabii çizgiyi idrak edememiş ve onun şimdiki merhalesi noktasında kâfi miktarda bilgiye ve şuura erişememiştir.
Gerçeğe Uygun Fikrî Tasarımlar
İnsan psikolojisi gerçeğe uygun fikrî tasarımları geliştirmede şüphesiz büyük maharetle donanmıştır. O yüzden psikolojinin içe dönerek kendi fikrî tasarımını geliştirmede, kendi sembollerinden bir dünya kurmada psikolojiden sosyolojiye doğru açımlanan aydınımızda ne kadar önemli imkan ve kaabiliyetlere izin verdiği ortadadır.
İçe dönen insan, kendi fikrî tasarımını kurarken bir toplumsal varlık halinde de kültür ve medeniyet gibi asırlara müteallik derûnî meseleleri, global kurguları, köklü dirilişleri ihya ve ibda etme ameliyesine girişiyor ister istemez.
Yoksa anlamlı ve huzurlu bir maziyi âtiye bağlama mevkiine nasıl oturacak?
Şimdi bütün öğrencilerimizle birlikte davranış psikolojisindeki yakın zamanda yaşanan herc-ü merci bir içsel dinamikle kaosu kosmoza kalbedecek biçimde sistemleştirecek; fikrî tasarımını bin yıllık terkibi ve 80 yıllık Cumhuriyet kazanımıyla dengeleyecek ve yeni bir kültür ve medeniyet teorisine iliştirecek bir derse başlamalıyız.
Dersi işlerken de gerçek talep edenlerle gerçek şakirdleri buluşturmalıyız.
RUBAİ:
Bismillah
Bigâne durmayın yürekli söze
Budur atamızdan emanet tüze
Gezsen de fikirde bütün cihanı
En güzeli dönmek sonunda öze
Dağarcık:
“Şurası muhakkak ki bilinçte ortaya çıkan bir sonuç varsa, o sonucu doğuran zihin süreçleri vardır. Bilincinde olan bilinç sahneden çekilse de süreçler kendi başlarına sürer gider.”
Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar
Hâtırâ:
Erol Hoca’nın evindeyiz. Millet çıkıyor. Hoca başyazarımız. Taha Akyol var, Esat Güçhan, Naci Bostancı. Belki Vedat da… Derin sohbetler ve ideolojik tespitlerden sonra albümlere bakıyoruz. Kırşehir’de minicik bir öğrenci resmi.. Erol Hoca Osmanlıca, Arapça ve şöyle böyle bir medrese eğitimini daha o yıllarda almış. Aydın yaşadığı cemiyetin bütün mazisiyle, kültürü bile yetmez, mayasıyla künhüne varmalı…
Günün Tweeti
Kar tanesi
Beyaz bir kalbi vardı tek damla leke yoktu
Ay gibi alnı vardı secdesi bulutlardı
Ruha sükun katardı merhameti pek çoktu
Günde beş kez müjdeler, sabah akşam kutlardı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.