Yuvaları Üniversiteler
DHKP-C’li 2 terörist devletin adliyesinde devletin Savcı’sını kafasına silah dayayarak, rehin alıyor… Savcı’yı öldürmekle tehdit edip, devleti, bölücü taleplerine esir etmeye çalışıyor. Bu arada sosyal medyadan yaydıkları fotoğraf karesiyle propaganda yapıyorlar. Devletin ilgili birimleri teröristleri, son dönemde sıkça rastladığımız “müzakere” yoluyla eylemlerinden vazgeçirmek için saatlerce dil döküyor. Herşeyi göze almış olan teröristler vaz geçmiyor.
“İçeriden silah sesleri gelmesi üzerine” başlatıldığı açıklanan operasyon sonucunda teröristler ölü ele geçirilirken,
Sonuç itibariyle Devletin Savcısı, kahreden bir tablo içinde şehit oluyor.
Bu olayda “başarılı bir operasyon”dan söz edilebilir mi; ilgili devlet görevlileri kutlanabilir mi?
Bence ortada başarılı bir operasyon yok.
Savcımız teröristlerin elinden burnu bile kanamadan kurtarılabilmeliydi.
Nasıl yapılacaksa artık, bu devletin, devletin ilgili birimlerinin işi.
Ama maalesef olmadı, yapılamadı.
Savcımızın sağ salim kurtarılması için neler yapılabilirdi de yapılmadı, bu sorgulanabilmeli ki, ders olsun.
***
Gelelim asıl mevzumuza. DHKP-C’li teröristler, nerelerde nasıl yetişiyor? Bu terör yuvasının çökertilmesi için nelerin yapılması gerekiyor?
Bugün önde gelen üniversitelerden yükselen sesler de göstermektedir ki,
DHKP-C’nin ülke içindeki “yuvası”, devletin kendi üniversiteleridir.
Daha önce de kaç kez yazdık.
Üniversitelerde büyük sorun var.
Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerdeki üniversiteler…
İdarecilerinin tamamı son dönemde seçilmiş/atanmış fakat pek çoğu acziyet ve gaflet içinde.
YÖK desen, sorumluluğu altındaki üniversitelerde yaşanan olaylardan bihaber bir görüntü vermektedir.
Oysa tehlike büyük beyler.
YÖK’ün, Rektörlerin, Dekanların pısırıklığı sonucunda,
Terör örgütleri bugün devletin üniversitelerinde taban kazanmakta; yeni canlı bombalar, tetikçiler yetiştirmektedir.
İşte Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yaşanan son olay.
Dün sadece Vahdet’te vardı bu haber.
Bir grup öğrenci (potansiyel savcı, polis katilleri), devletin savcısını şehit eden DHKP-C’li teröristleri kutsayan pankart açabiliyor, Fakülte binası içinde.
Ve hiçbir idareci buna karşı gelmiyor, seyrediyor.
Yine bugün ilk sayfa haberimizden okuyacaksınız; “Üniversite içindeki DHKP-C odası”nı.
Sadece öğrenci seviyesinde kalsa iyi!
Öğretim üyeleri var, savcı katili DHKP-C zihniyetinde, PKK zihniyetinde.
Örneğin, Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrencilere Ceza Hukuku dersi veren bir öğretim üyesi hanımefendi.
Devletin Savcı’sını kafasına silah dayayarak rehin alıp, şehit eden DHKP-C’li teröristlere yönelik operasyonun “hukuki olmadığını” yazmış twitter adresinden.
“Üç kişinin hayatını kaybettiği yargısız infaz operasyonu ‘devlete kalkan eller kırılır’ hukuksuzluğu ile gerçekleştirilmeye çalışılıyor” diyor.
Uludağ Hukuk’ta geleceğimizin hakim, savcı ve avukatlarını, bu zihniyette bir Öğretim Üyesi yetiştiriyor!
CV’sine bakıyorsunuz,
Bizzat Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, “Türkiye aleyhine, terör örgütleri lehine faaliyetlerde bulunduğunu” açıkladığı Alman… Derneği’nin bursuyla(2006-2010) yapmış doktorasını.
Uludağ Hukuk’ta 2011’den bu yana “Yard. Doç. Dr.” unvanıyla “hukuk” dersi veriyor.
Muhtemelen şu aralar derslerinde, DHKP-C’li o teröristlere yönelik operasyonun niçin “hukuksuz olduğunun” mesajlarını veriyordur ince ince…
Hükümet’in öncelikli görevi YÖK’ü, üniversiteleri ciddi bir şekilde masaya yatırmak olmalı.
Teröre, bölücülüğe, devlet-millet düşmanlığına; temelinde İslam karşıtlığı olan bu zihniyetin Anadolu evlatlarını zehirlemesine prim verilmemeli.