AK Parti’nin En Büyük Şansı: Alternatifsizliği
Gerçekten de son 13 yıldır, AK Parti’nin en büyük şansı, alternatifinin olmayışı. Bu durum, AK Parti’nin politik ve felsefi başarısı sonucu değil, stratejik olarak fırsatı çok güzel değerlendirmesi ve zamanın ruhunu çok iyi okumasından ileri gelmiştir ama aynı şekilde devam edecek değildir. Nitekim, özellikle Gezi olaylarında ve daha sonra, toplumsal gerilimi başarılı bir şekilde oya tahvil etme başarısı gösteren AK Parti, (Ve muhalefet partileri.) aynı başarıyı, yeni zamanın ruhunu okumada gösterememiştir. Gezi olaylarından sonra, gençlikle ilgili olarak Kredi Yurtlar Kurumu yurtlarında kurslar ve seminerler düzenlemekle, gençlik potansiyel enerjiye evrilmez. İktidar son 2 yılda bu yolu tercih ederek, yurt yöneticilerinin sözde “faaliyet raporları”nı şişirmekten başka bir şey yapmamıştır.
İktidar, YÖK’ü ve üniversite üst yönetimlerini ele geçirmekle işin tamamlandığını zannetmiş; asıl işin bundan sonra başladığını fark edememiştir.
Paralel çete ile mücadeledeki başarısı yanında, müteahhitlerin yatırımlarını da destekleyerek inşaat sektörünü canlı tutan iktidar, ülkeye moral enjekte etmekte başarılıysa da insan unsurunun zerre kadar farkında değildir. Her şehre bir “şehir hastanesi” yapmayı idealize den iktidar, her şehre bir Kültür Kompleksi yapmayı planlarına almamıştır.
Bu ülkede zihniyet değişiminin tohumları bu iktidar zamanında atılmış ve bu yönde değişiklikler olmaktadır ama artık iktidar bile, değişimin çok gerisinde kalmıştır.
Türkiye’deki politik manzaraya bakacak olursak, iktidarın 7 Haziran seçimlerine giderken oy oranının yerlerde sürünmesi lazım ama bir de bakıyorsunuz, yerlerde sürünen oy oranları iktidarın değil, muhalefetin. Bunun sebebi de, muhalefetin hala “eski Türkiye”de kalması; yeni sorunlara yeni üretim tekliflerinin olmaması.
Benzetmeyle anlatacak olursak, günümüzde temel sorun, asansörle yükselmek iken, muhalefet arabayla gitmekten söz ediyor. Sorun yükselmek, yani dikey çıkmak iken, iktidar yatay gitmekle ilgili tekliflerle, çağ dışı kalıyor. Baksanıza ana muhalefet, hiç üretmekten söz etmezken, hazinede karşılığı bulunmayan parayı, emekliye 2 maaş diyerek dağıtmaya niyetli olduğunu gösteriyor. Hani “bekara karı boşamak kolaydır” derler ya; tıpkı onun gibi CHP’nin 2 maaş düşüncesi. (Haydaaa… Şimdi de “karı” kelimesi geçiyor diye, bu deyimi de sözlükten çıkartın bakalım.)
Lafı uzatmayalım. Asansörle çıkılacak yere, arabayla çıkmayı tartışan muhalefet, iktidar için çok büyük bir şanstır. AK Parti de bu durumu bal gibi, biliyor ve bu çözümsüzlükler yumağı içinde “Bana muhtaçsınız!...” diyerek bu imkanı tepe tepe kullanıyor. Tepe tepe kullanıyor da, bu durum daha ne kadar sürer bilinmez. “Seçmen tahammül sınırı” diye bir şey vardır. AK Parti bu sınırı ne zamana kadar sürdürecek, o da bilinmez ama hiç olmazsa 7 Haziran’da bu sınır darbe alsa da bir seçim dönemi daha AK Parti’yi iktidarda tutmaya yetecek gibi görünüyor.
CHP’den ümit yok. O, yanlış batışlılaşma adına halkın değerleriyle kavga ettiği sürece, geniş tabana yayılamaz; sadece İş Bankası’ndaki paraları koruyacak kadar bir güç elde eder.
MHP, nev-zuhur Kemalist etkilerden kurtulabilir ve 1970’lerdeki “medeniyet milliyetçiliği” zihniyetini yeniden yoğurup diri bir dil oluşturursa, AK Parti’nin alternatifi olur. Tabii, MHP böyle bir şeyi yapamayacağından, AK Parti’ye altın tepsi içinde seçim başarısı sunmuş oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.