Her Seçim Yeni Bir Seçime Gebedir
Tereddüt devam ediyor. Siyaset hâlâ alternatifsiz gibi gözüküyor. Gerçi Akpartinin cicim ayları bitti ama paldur küldür düşmesi için de bir sebep ortalıkta yok.
Gündem HDP’nin barajı geçip geçmemesine endekslenmiş.
İçerisi ve dışarısının önceliği bu…
Süreç yine işleyecek ama başka veçheleriyle…
Başkanlık sistemine geçmek için kamuoyu yeterince aydınlanmış değil. Zira başkanlık hakkında konuşanlar mehter yürüyüşünde. Bir ileri iki geri… iki ileri bir geri...
Milli ittifak Türkeş ile Erbakan’ın kalkınma hamlelerini hatırlatan güzel bir sunum gerçekleştirdiler. İktidar olsalar yeni bir rüzgar estirebilirler, 91 ittifakı kadar olmasa da bir heyecan dalgası meydana getirdiğine kuşku yok.
MHP’nin oylarını artırma hamlesini bilmeyen yok. MHP’ye rağmen bu partinin oylarında gözle görünür bir artış var.
CHP ise vaad zincirini çoğaltacağa benziyor.
Ne sakıncası var. Veren el alan elden üstündür. Hem bu topluma vaad edersen boşa gitmez hiç. Vaad edenler hep kazanmıştır. Vaadinde durmuş mudur orası ayrı bir konu…
AKP içinde ise durum derin stratejik çözümlemeler istiyor.
Stratejik Derinlik kitabının yazarı partinin başında..
Akıl vermek boyumuzu aşar ama zannederim o da biliyor ki, partinin bizzat sahibi olmak durumunda ise kaçınılmaz bir çatışma yakın gelecekte kendisine yeni stratejik derinlikler yazdırabilir. Yahut yazma yerine icraatın ne idüğüne dair farklı taktikler arayışına itebilir.
Bir kere iyimser durum analizi yapacak olsak, yani AK Parti beklenenin üzerinde alırsa bu başarı Sayın Cumhurbaşkanına yazılacak.
Ben Arif Nihat Asya’nın şiirini okumasaydım, yüzlerce toplantı tertip etmeseydim, o kadar açıklamalarda bulunmasaydım nasıl alacaktınız bu oyu diye soracağı belli.
Yok eğer tersi olur da beklenenden düşük oy alınırsa bu sefer de yine bahanesi boldur sarayın…
Gül gibi partimi ne hale getirdiniz?
Yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal…
Davutoğlu rüştünü ispat edecek bu seçimde…
Nasıl mı?
Belki de erken bir muhasebe ve Fatih taktiği ile “al atını…” türünden yahut sorumluluk analizinden itibaren bir zihniyet ve eylem planı devşirilecektir.
İster istemez…
Yere bakan yürek yakan benzetmesi hocaya kondurulabilir mi bilmiyorum, ama netice itibariyle Seçim hemen ardından baka bir seçime gebe…
Bu hem partilerin kendi içinde yeni kadro ve lider arayışı bakımından elzem, hem de iktidar cephesinde hilafetle saltanatın, parlamenter demokrasi ile başkanlık sisteminin iç içe halkalar halinde stratejik yeniden yapılanmasına dair sayısız iç içe geçmiş mücadeleler zincirini de beraberinde getirmesi bakımından kaçınılmazdır. Eski çatışma alanlarını bile hortlatacaktır icabında…
Bir de HDP’nin muhtemeldir baraj altında kalması…
Her ne kadar barajı aşması için temenniler her kesime yayılmış olsa da, bir türlü Türkiye partisi olmayı beceremeyen bu partinin terör örgütü ile bu kadar içli dışlı olması iyi niyet gösterisi yapanlar açısından bile tehlikeli bulunmaktadır. Risk devam etmektedir.
Akpartinin meseleyi başkanlık sistemine kilitlemesi bilinen muhalefetin dışında entelektüel bir muhalefet ortamı yarattı. Akparti içinden bile birçok kişi bu ortamı besliyor. İşte sırf bu nedenle bile Akpartinin arzuladığı seviyeyi tutturamaması için HDP’nin barajı geçmesi isteniyor. Geçmemesi durumunda da yerel parlamento kurma tehdidi ve ona destek vereceği varsayılan Batı kulübü stratejilerinin gırla gideceği tahmin ediliyor.
O yüzden barajı geçmesi daha hayırlı bulunuyor.
Fakat HDP bu iyi niyet temennilerine rağmen yine de barajı geçemeyebilir.
O zaman da ona yakın başka bir alternatifin bahane edilmesi gerekir.
Bu da Milli İttifaktır. Milli İttifak adı verilen BBP ile SP birlikteliğidir.
Onun da yüzde beşlerin üzerine haydi haydi çıkacağı ve zaman zaman kitlelerde barajı aşma heyecan dalgası gezdireceği âşikar.
Yani HDP diyelim ki baraja yakın oy aldı. Yenimahalle derin aklına göre ona yakın bir mağdurun daha olması gerekir.
O da Milli İttifaktır. Onun da baraja yaklaşması yerinde olur.
Buna göre de iki mağdur, yeni demokrasi yapılanması için yapıcı etkide bulunabilir. Nasıl mı? Herhangi bir isyan yahut Türkiye’yi yeni bir krize sokacak yeni ve anlamsız çatışmalar yerine elbirliği ile barajın aşağı indirilmesi çözüm olabilir.
Seçim sonrası bu kaçınılmazdır.
HDP yüzde dokuz, Milli İttifak da ona yakın alsa ve temsil edilmese gerçekten bu başlı başına krizdir.
O zaman yeni meclisin uzun sürmesi, uzun süreli görev yapması zordur. İki yıl içinde yeni seçim kapıdadır. Ayrıca ihtiyaçtır da…
O seçime de bu barajla artık gidilemez.
Baraj ister istemez yüzde yedilere hatta yüzde beşlere çekilir.
Mecburiyetten…
Mecburiyetten başka şeyler de olur,
Onları da başka bir yazıda değerlendirelim.
Tanrıları Kandıran Adam
çok çok eski zamanların birinde…
Adamın biri hastalanmış.
Yatak döşek yatıyor.
Ecel kapıda gibi…
Kurtulma ümidi çok az…
Hastanelere gitmiş, doktorlara başvurmuş…
Ümit yok. Hekimlerin ümidi kestiğini görünce Tanrılara dönmüş adam.
Bütün ümitlerin bittiği anda akla gelir a…
Yalvarmış tanrılara, kurbanlar adamış, adaklar…
Karısı yanındaymış her dediğini duymuş…
“O kadar varidatın var mı senin, nerede paran pulun?
Bu kadar adak adıyorsun, nereden bulacaksın, nasıl bulacaksın?”
Yattığı hasta yatağından az uzatmış başını adam:
“Hiç, iyileşsem yerine getirir miyim bu adakları?”
“Öyle göz var mı bende?”
Ezop masalları duruyor durduğu yerde…
Ama insan değişmiyor…
Ya kendini, ya Tanrı’yı kandırıyor…
Riyakâr
Sıtkile ikrar verip ardım sıra dalga geçer
Görse küçük bir çıkar ânında ağyarı seçer
Dost diye en mûtena mevkiyi kapıp duruyor
Ömrü ne hicran ki cehaletle yalanla göçer
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.