Ben de Tam Onu Soracaktım
Seçim süreci içindeyiz ve haliyle Anket Şirketleri işbaşında. Hergün yeni yeni “anket” sonuçları yayınlanıyor.
Kamuoyuna sunulan “tahmini” oy oranları seçmen üzerinde etkili olduğundan, bazı anketler siyasi olabiliyor.
Ama şu var,
İlk 4 partinin sıralaması hepsinde aynı ve daha ziyade 4. sırada yer alan HDP’ye dair oy oranı önem arz ediyor!
Nedeni malum.
Son anketlere göre, HDP’nin oyları son haftalarda düşüşe geçmiş.
“Bizim gazete”lerden biri dün bir anket yayınlayarak, “HDP’nin oyu yüzde 9.5’e kadar düştü” diye not düştü.
Düşmüş hali 9.5!
(Yüzde 5-6’lardan düşmüş hali ile 9.5’e. HDP baraj altında kalsın da, 9.999 olsa da olur, gerisi önemli değil sevinci yaşıyoruz! Nerden nereye?)
Bu bile ürkütücü değil mi?
Onbinlerce asker, polis ve sivil insanın ölümünden sorumlu olan terör örgütünün uzantısı bir parti, her 10 seçmenden 1’inin oyunu alabiliyor ülkemizde.
Deniliyor ki, “silah zoruyla!”
Evet bir kısmı öyledir muhakkak…
Terörün dini, ırkı olmaz ve terör örgütü “haklarını savunduğunu” ileri sürdüğü insanlara da silah doğrultabilir.
Devlet de üzerine düşen görevi yapar, önlemini alır, olur biter!
Lakin bu artışı sadece “silaha” bağlayamayız.
Daha ziyade Açılım Süreci parlatmıştır HDP’yi.
Tekrar tekrar altını çizmekte fayda görüyorum:
Açılım Süreci HDP’ye hizmet etmiştir.
İmdatlarına yetişen süreç, adeta can simidi olmuştur. Süreçle terör örgütü ve siyasi uzantısı parti legalleştirilip, kahramanlaştırılmıştır.
Güneydoğu’da özellikle ilk defa oy kullanacak olan gençlerin neredeyse tamamının tercihinin maalesef bu partiden yana olduğu gözleniyor.
Sapkın adaylara, “Diyanet’i kaldıracağız, zorunlu din eğitimini sonlandıracağız” gibi söylemlere rağmen, dini bütün Kürt seçmenlerden bile, bu partiye kayış sözkonusu.
Baksanıza, HDP’nin kaldırmayı taahhüt ettiği Diyanet bünyesinde yıllarca İl Müftülüğü yapmış bir zat, bu partiden aday olabiliyor.
Üstüne bir de, “Ben zaten muhafazakar değilim” şeklinde laflar edip, “HDP Zerdüşt partisi olsaydı da aday olurdum” ifadeleriyle, bile bile lades diyor.
Yıllarca “başörtüsü mücadelesi” veren bir kadın yazar da tercihini, dini eğitimi sonlandırmayı taahhüt eden HDP’den yana kullanabiliyor.
Nasıl oluyor bu?
“Önemli olan takvadır” gerçeğine ne oldu?
Hani “ırkçılığı ayaklarımız altına alıyorduk”?
Tüm bunlar da gösteriyor ki, Açılım Süreci kardeşliği iyice zedelemiş, ırkçılığı güçlendirmiştir.
Değerli okurlar, ben bu satırları yazarken,
Sayın Cumhurbaşkanı Trabzon’da konuşuyor, HDP’ye, HDP’nin Müftü adayına tepki gösteriyor ve aynen şu ifadeleri kullanıyordu:
“Bu nasıl müftü olur.”
Evet, ben de tam onu soracaktım.
Bu zihniyette biri nasıl Müftü yapılır?
Bu zihniyette birini 2011’de Diyarbakır İl Müftüsü olarak kim atamıştır?
Diyanet, aslında Başbakanlığa değil de HDP’ye bağlı da bizim mi haberimiz yok?