Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Gençliğe Üçleme:

Gençliğe Üçleme:

1. GENÇLİKDE RUH VE BEDEN DİKOTOMİSİ
Gençlik Olimpiyatlarından bahsedeceğim bugün…                      

Çin’deki Gençlik Olimpiyatları açılışını seyrettiniz mi?

Muhteşemdi.

Gençlik denince akla işte bu gelir.

Mıy mıy oturup, onun bunun peşinde dalkavukluk yapmak değildir gençlik.

Yıllardır 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı yapan bir ülke gençlerine iki jimnastik hareketi yaptıramıyor, böyle şey olur mu?

Gençler yerlerde sürünüyor.

Gençlik yerlerde sürünüyor.

Bir Çin’de yapılan Gençlik Olimpiyatlarındaki açılış şölenine bakın, bir de bizde yapılanı hatırlayın.

Eskiden 19 Mayıs Gençlik Bayramlarında spor hareketleri yapılırdı.

Gençlik ve Spor Bayramına sahip bir ülkede gençler spor yapamıyor.

Varsa yoksa futbol…

Onda da ahlâk şok.

Kendi takımı isterse kötü oynasın, yeter ki kazansın. Nasıl kazanırsa kazansın. Hakemi satın alsın patron, karşı takım oyuncularına rüşvet versin, kendi takımına prim versin…

Ne yaparsa yapsın yeter ki kazansın…

İşte bu kafa partilerinin de böyle olmasını sağlıyor.

Partililer ve particiler ne olursa olsun partisinin kazanmasını istiyor.

Oy çalacaklarmış, çalsınlar, devlet kesesinden teşvikler, pirimler, vaatler, mitinge adam toplamalar, şunlar bunlar… yeter ki kazansın…

Çark dönsün…

Musluk akarken küpü doldurmaya sünnet diyenler bile var bu ülkede…

Ne olur bir izleyin Çin’deki gösteriyi, sonra dönün ve bel fıtığı, boyun fıtığı, beyin fıtığı olmuş halimize bir bakın…

O yüzden Çin dünya birincisi olmaya hamlediyor.

O yüzden biz Suriye olmaya…

2. 19 MAYIS

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramlarında     jimnastik hareketlerinin ritmi ve güzelliği geri plana itildi evet, zaman zaman. Genç kızlarımızın mahrem yerlerini göstermeye çalışan gerici hocalar olmadı değil…

Bu yüzden milletimiz kızlarını o hallere düşürenlere önce lanet etti, sonra arkasını sağlama almaya başladıkça bu bayramdan elini eteğini çekmeye başladı…

Hatta giderek siyasiler de bu duygularını istismar ederek bayramı hepten ortadan kaldırdılar.

19 Mayıs’ta ne olup bittiği elbette önemli ama ondan daha önemlisi iyi niyetlilerin gençlikteki ruh ve beden dikotomisini bertaraf edecek ve ruh ve beden dinginliğini, dengesini sağlayacak güçlü bireyler yetiştirme amacı idi.
Bu önemliydi. Orta mektep okullarında gençlerin orijinal beden hareketlerini topluca sağlıklı ve belli bir ritim içinde yapmaları hem onların bireysel yetilerini geliştirirdi, hem de grup dinamiğini…

Madem kızlarımızın kıyafetleri geleneklere uygun değildi, o zaman ayrı ayrı jimnastik hareketleri yaptırırdınız.

Geçenlerde bazı tesettürlü bacılar tesettürün modada kullanılmasına ve kapitalistleşmeye karşı eylem ortaya koydular.

Çünkü biliyorlardı ki, ahlaksız olan kapitalizmdir.

Eğer bir mümin zaten ruhunu kapitalizme satmışsa onun inandım demesi boşadır.

Ha tesettürlü olmuş ha olmamış…

İşte o bakımdan 19 Mayıs hakiki mümin ve milletini seven, gençliğini zinde ve aktif, akıllı ve sağlıklı tutmak isteyen milletimizin aslî unsurları için yeniden ele alınmalıdır.

Çin’deki olimpiyatlarda o muhteşem gösterileri yapan da genç, bizdeki yürüyüş karanını bile askerde ancak iki ay içinde öğrenen genç de genç… 

Partiler gençliği miting alanlarında basit figür olarak kullanma yerine ona hak ettiği mevkii kazandırmalıdır. Mevkii ve kabiliyeti…

Hem sportif açıdan, hem bilgi ve irfan açısından…

3. BİR GENÇLİK BİR GENÇLİK BİR GENÇLİK…

Üstad gençliğe hitabında böyle başlıyor.
Bir gençlik… bir gençlik… bir gençlik.

Zaman bendedir ve zaman bana emanettir şuurunda bir gençlik…                

Ak sütün içindeki ak kılı fark edebilecek bir gençlik.

Böyle gider…

Gençlik, milli şuur uyanıklığının mihveri olmadıkça o milletin istikbali karanlıktır.

Gençlik hem bedenen, hem ruhen sağlam, sağlıklı, dingin olmadıkça milletin sağlıklı olması mümkün değildir.

Gençliği “kimim ben ve bu hal neyin nesi” diye sorarak yüksek mesuliyet duygusu ile emaneti ele almak istemedikçe o milletin yarını yoktur. O millet ölsün daha iyi…

Kimim ben ve bu hal neyin nesi diye sonsuz varlık muhasebesi yapan bir genç, elbette bu yüksek vazife şuuruna sahip olarak emaneti üstlenecektir. Hem de yanına yöresine bakmadan. Kim var diye sorulduğunda “ben varım” diyecektir.

Şimdi ise daha okulunu bitirmeden nasıl para kazanırım, nasıl en güzel kızı kaparım, nasıl hem     bu dünyamı hem ahretimi kurtarırım yani hem  zina eder hem de yüksek takva sahibi olurum hesabında…

Bütün kirli işlere bulaşmak ama buna rağmen temiz kalmak sevdasında…

Uyuz gibi yaşamak, kitapsız kalmayı marifet saymak ve fakat yüksek makamlara önce danışman, sonra da o makamların sahibi olma peşinde…

Üstadın “bu gençliği karşımda görüyorum” diye iltifat ettiği gençlerden acaba kim kaldı…

Sağlam ve çelikten iradesiyle, namusuyla kim kaldı?…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi