Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Hacı Bayram’a Saygısızlık

Hacı Bayram’a Saygısızlık

Mayıs ayı son geçme notlarının verileceği bir ay…                         Öğrenciler son sınavlarına girecekler…

Haziran’da karneyi alacaklar…

Bu son imtihanda bakalım ne yapacaklar?

Bu ay içinde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başta Hacıbayram Çevresi düzenlemesi olmak üzere birkaç açılışı olacakmış.

Bu açılışlara Başbakan Sayın Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan da katılacaklarmış.

Bu ayıp da ikisine yeter.

Bütün siyasi hayatları boyunca “ne yaptın?” diye sorsalar ve cevap olarak da sayısız hizmetleri sıralansa yine de bir tek işi layık-ı veçhile yapmadıkları için ind-i ilahide yargılanacaklarına ben kalıbımı basarım.

O da bir belediye reisine hükümlerini geçirememek.

Kaç defa yazdım, söyledim; Turgut Cansever’in dediği gibi kubbeyi yere koymamak, İslam şehir mimarisini bozmamak cehdinde iseniz yapacağınız bir tek şey vardı: Ankara’yı hadnaşinaslık örneklerinin zirvesinden ve mesulünden kurtarmak…

Altınsoy’un sekiz ciltlik Ankara ulaşım planı vardı. Ne halllere geldi. Bugün yapılan birçok şey aslında o ulaşım planının eseri ama bazı yerlerinde yapılan keyfi rötüşler projeyi perişan etti.

Hele hele son on yılda sınır tanımaz rantiye, keyfi imar planı değişiklikleri, kavşaklara ve şehirlerarası yolları sıfır yapılaşmaya ağırlık verilmesi, TOKİ konutlarının şehircilik perspektifi gözetilmeden pıtırak gibi her boş alana enjekte edilmesi şehri ve kültürünü mahvettiği gibi insanlarını da hadnişinas, terbiyesiz, kültürsüz kılmaya yetti. 

Trafikte meydana gelen basit bir mesele yüzünden hemen parlayan kavgalar da bu gerçeği açıklamaya yeter de artar bile…

Neler oldu şehrimizde:

Tarihi dokunun bozulması

Şehrin merkezine doğru koridorlara aşırı trafik yükü binmesi

Yeşil alanların yapılaşmaya açılması

Avm, plaza ve towers sapkınlığı

Kapı ve saat heykelciliği

Dinazor, havuç, elma, horoz, ve değişik hayvan ve bitki heykelciliği

TOKİ rantiyesi uygulamaları

Dere yataklarına, su toplama havzalarına, meralara bırakın ev yapmayı toplu konutlar ve plazalar dikilmesi

Tarım topraklarının amaç dışı kullanılması

Şehir kültürünün yaşatılmaması

Banliyö, uydu kent ve çarpık şehirleşme

Çevrekent uygulamasının anlaşılamaması

Fabrika ve cami kuruluş yerlerinin seçimindeki yanlışlıklar

Sanayi siteleri ve popülist yatırımlar

Kent merkezinde yeni imar düzenlemeleri

Kentsel dönüşüm yalanları, talanları, alanları

Daha binlerce yanlış sıralanabilir.

Ama bana göre Ankara için en önemlisi bundan yirmi yıl önce de uyardığım gibi Hacı Bayram ve Çevresi ile ilgili yapılan yanlış(lık)lardır.

Muhsin Başkan’ın Ankara Büyükşehir adaylığım sırasında diğer adaylarla zaman zaman programlarda karşılaşırdık. Ben belediye başkanlığı adaylığımı şehircilik ve çevre dersi verme fırsatı olarak değerlendirdim.

Melih Beyle karşılıklı oturuyoruz. Etrafında onlarca kamera var. Bekliyor ki, destekleyici bir sözü cımbızla alıp propaganda malzemesi olarak kullanma fırsatı doğsun.

Ona dedim ki: Turgut Cansever’i okudun mu? Kubbeyi Yere Koymamak diye bir kitabı var hocanın…

Okumamıştı.

İslam şehir mimarisi konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi mimarlardan ve şehir plancılarından olan hocayı bilmemek bir belediye başkanı için ayıpların en büyüğüdür aslında.

Neyse…

Dedim ki; Hacı Bayram çevresini mermer yapmışsınız…

Övdüğümü sandı. Dedi ki Sayın Başkan, “ya güzel olmuş değil mi? Nasıl ama?...

Dedim ki: Güzel de bir belediye başkanı için renk körlüğü çok tehlikelidir.

Evrensel çevre bilincine göre ileri bir zamanda Hacı Bayram orada gecekondu gibi algılanır ve yok olur gider. Zira Hacı Bayram çevresinde yapılan düzenleme Ogüst mabedini öne çıkarmış. Mermerlerin rengi Ogüst mabedinin renginde. Hacı Bayram orada yabanıl, sonradan kondurulmuş duruyor. 

O zaman sahip çıktığı mermer düzenlemesini inkar etti: ben yapmadım, Karayalçın yaptı filan dedi…

Bugün de yapılan ondan fazla bir şey değildir. Hacı Bayram çevresinde kebapçıların yaydığı kokular o mübarek havayı solumayı zorlaştırıyor inanmış insanlara..

Çevre düzenlemesi, park yapımları, şehir mobilyacılığı, kentsel dönüşüm, imar planları, belediyecilik topyekün ciddi bir iştir. Bir disiplindir. Sosyolojiden, tarih bilincine, mimari anlayıştan yönetişimsel bilişime kadar onlarca disiplinin koordinasyonunu icap ettirir.

Her gecekondu bölgesini yıkarak birbirine bitişik apartmanlar dikmek modernlik alameti değildir. Yeşilin, tarihi dokunun, insanın ve toplumun huzuru, mahalle, sokak, cadde, park, meydan ve tabii gelişimi içinde bir şehir mimarisi hedefi öyle kafasına eseni yapan belediye başkanlarının harcı değildir.

Hacı Bayram ve Çevresinin düzenlemesi açılışına umarım ki daha estetik bir hissiyata ve bilgiye sahip olduklarını düşündüğüm Sayın Başbakan katılmaz.

Katılırsa kendi bilir. 

Notumu veririm.

Dati Dillere Düştü

FRANSA’nın Arap asıllı eski Adalet Bakanı Rachida Dati dillere düştü.   Sebebi 450 bin avro…                    Bakanlığı süresince yaptığı lüks harcamaları devlete ödetmiş.

O da 450 bin avro tutuyormuş.

FRANSIZLAR olaya Fransız kalmadılar.

Lanetlediler.

Maliye müfettişleri mahvetti eski bakanı…

450 bin avroya mal olmuş bakanlığında yaptığı lüks harcamalar…

Bizde bir saat parası neredeyse…

Bir günlük harcama…

Bazı bakanların hangi harcamaları devlete ödettiğini bilseniz şaşarsınız…

Görseniz neler var neler…

Dinazor Yerine Dinocan

Cemaat kanalları bazı Amerikan çocuk filmlerinin Türkçe seslendirmelerini evlere şenlik din, iman, Kuran, Allah kelamlarıyla süslerdi. Sanki bir Müslüman konuşuyor sanırsınız.

Savunmaları da ilginçtir. Saf dimağları böyle hazırlamak…

Buna benzer bir yanlışı da bir yayınevi yapmıştı. Tolkien’in masal kitabını çevririrken sansür uygulamıştı. Tolkien o kitabında orgların Türk olduklarını açıklıyordu. Hem de gayet açık biçimde…

Yayınevi savunma yaptı: Orgların Türk olduklarını Türk okuyuculardan sakladık. 

Bre gafil bu eseri bütün dünya okumuyor mu? Orada orgların Türk oldukları yazmıyor mu? Bu gerçeği ve yazarın açıkça bizi hedef göstermesini saklayıp genç dimağları nasıl iğfal edersin? Nasıl yalanın örüldüğü bir dünya ile geleceği kurabileceğini sanırsın?

Şimdi de milyonlarca liraya malolan dinazor heykelleri Türkçeleştirilmiş. Dinazor yerine Dinocan…

Ay ne şeker dinazorsun sen böyle…

Ben bildim bileli başkansın…

Dönazor denince akla Mina Urgan’ın Bir Dinazor’un Anıları kitabı gelir.

Mina Hanım kendine yakıştırmış o ismi…

Tevazunun böylesi alkışlanır.

Bazıları kendi heykellerini dikemeyince dinocan gibi sevimli bir heykelciğe mi sarıldı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi