Erdoğan güç sarhoşu mu?
Başbakan Erdoğan’ın Aydın Doğan’a yönelik eleştirileri hafta sonu da devam etti.
Siz bakmayın Erdoğan’ın açıklamalarını ‘Hepsi bu muydu’ pişkinliği ile karşılayanlara.
Aydın Doğan bu meselenin basit bir polemik olmadığının çoktan farkına vardı ama, iş işten geçti.
Yine Erdoğan’ın açıklamalarından öğreniyoruz ki Aydın Doğan, grubundaki bazı çalışanlara söz dinletemiyormuş.
Hangisi bu kapsamdadır bilmiyoruz. Ama gördüğümüz Doğan medyasında bir-iki istisna dışında kimsenin bu kavganın gerçek mahiyetini anlamadığı.
Anlasa da yazacak durumda olmadığı.
***
AK Parti’nin kapatılmamasından ve Erdoğan’ın siyasi hayatının devam etmesinden adeta pişmanlık duyan Ahmet Hakan da dahil pekçok ismin dile getirdiği bir tez var.
Erdoğan, kapatma davası gibi büyük bir badireyi atlatmıştır ve böylece gücünü artırmıştır.
Bu arada kapatma davası sürecinde ‘Eğer bu işi bir atlatırsam, falan kişi ya da güçlerle hesaplaşacağım’ diye bir liste yapmıştır!
Listede Doğan medya grubu da vardır!
Ve Başbakan, şimdi o listenin gereğini yerine getirmektedir.
O yüzden bir an önce durdurulmalıdır!
Yoksa sıra başkalarına da gelecektir!
Vesaire...
***
Başbakan kapatma davasının sonucu açıklanana kadar çok sıkıntılı bir dönem yaşadı.
Bu kadar büyük bir sorunu henüz atlatan bir siyasetçi, niye durduk yerde ülkenin en büyük medya tekelini karşısına aldı?
Onların taleplerini yerine getirmek ve desteklerini almak çok daha kolay bir tercih olmaz mıydı?
Kapatma davasının asıl hedefinin, ‘Erdoğan’ın gücünü sınırlamak’ olduğunu başından beri savundum.
Erdoğan, bu hamlenin doğrudan kendisine yönelik olduğunu gördüğü halde, süreci soğukkanlılıkla yönetmeyi başardı.
Kimilerine göre derin pazarlıklar yapıldı. Kimi uluslararası dengelere bağladı, kimi de farklı etkenlere.
Ama sonuçta Tayyip Erdoğan, birkaç istisna dışında herkesin ‘Mutlaka kapanır’ dediği partisini fırtınanın içinden çekip çıkardı.
Bu onu daha güçlü kıldı mı, evet.
Peki Erdoğan, Doğan grubunun iddia ettiği gibi ‘güç sarhoşluğu’ içinde mi?
İşte orada duralım.
Çok daha büyük sorunları sakince yöneten Erdoğan, birdenbire çıldırdı, öfkesinin kurbanı oldu ve Aydın Doğan’a savaş açtı öyle mi?
Hatta bu kavgayı, yerel seçimler öncesinde bir kampanya olarak kurguladı öyle mi?
Bunlara inanmak meslektaşlarımızı rahatlatıyorsa, mesele yok.
***
Peki bir de şuradan bakmaya ne dersiniz?
Bir; Kafkaslarda yaşanan çatışma ve Türkiye’nin bu dengelerdeki yeni rolü, ülke içinde bazı değişimler, tasfiyeler ve küçülmeleri zorunlu kılmaktadır. Medya, bu değişimden payını almaktadır. En büyük olanın, üstelik dünyayı doğru okuyamayan grubun tasfiyeden nasibi daha fazla olacaktır.
İki; Erdoğan’ın siyaseten yoluna devam etmesi bu gelişmelerle yakından ilgilidir. Türk devletinin ‘Soğuk Savaş’la uyuşmuş ‘siyasi aklı’, nihayet yeni dönemi doğru anladığına dair işaretler vermektedir.
Üç; Aydın Doğan, hızla değişen dengelerde kendisine yer açmak isteyen bir güç adına hamle yaparken oyunu bozulmuştur. Kuşkusuz sahnede ona da yer vardır; ama rolü beklediğinden daha küçük olacaktır.
Dört; Aydın Doğan ve Cem Uzan’ı karşılaştırmak doğru değildir. Ama Doğan, kendisine ‘Yeter artık’ diyen gücün sadece hükümet olduğunu düşünüyorsa, fena halde yanılıyor demektir.