Biz bu gerçeği Olmert’ten önce söylemiştik
İşgal devletinin başbakanı Ehud Olmert’in geçtiğimiz Pazar günü yaptığı açıklamada önemli bir gerçeği itiraf etme ihtiyacı duyması bayağı ilgi uyandırdı. Bazı gerçeklerin düşmanın ağzından itiraf edildiğini duymanın ilgi uyandırmasını da tabii karşılamak gerekir. Tahmin ediyoruz Siyonist düşman bu gerçeği daha önce fark etmişti, ama yeni itiraf ediyor. Dolayısıyla merak edilmesi gereken böyle bir itirafa neden ihtiyaç duyduğudur. Bana öyle geliyor ki bu, kendi içlerindeki bir tartışmanın sonucudur. Birçokları “Siyonist yöneticiler her ne kadar kişisel yönden birtakım haksızlıklara veya itelemelere maruz kaldıklarını düşünseler de ideolojik planlarına ve devlet politikalarına zarar verecek itiraflarda bulunmazlar” diye düşünürler, ama ben öyle düşünmüyorum.
Politik hesaplarını ve planlarını Olmert’in siyasi yönden çöküşü üzerine bina etmeye çalışan Siyonist liderler Güney Lübnan’daki yenilginin tüm yükünü ve sorumluluğunu ona yüklemeye çalıştılar. Bu kadarla kalmayıp aynı zamanda Siyonist ideolojinin geleceğe dönük ideallerinin, dolayısıyla Mükemmel İsrail veya Büyük İsrail planlarının önünde ciddi engel oluşturduğunu dolayısıyla onu mutlaka aradan çıkarmak gerektiğini iddia etmeye başladılar. Bu tartışma bütün ayrıntılarıyla olmasa da kısmen dışa yansıdı ve sonuçta Olmert’in devreden çıkarılması kesinlik kazandı. Seçim çalışmalarında bağış alma konusundaki yolsuzluk iddiaları ise bu işin gerekçesi olarak kullanıldı. Çünkü Güney Lübnan yenilgisiyle ilgili Winograd Raporu’nda yer alan iddialar Olmert’in paketlenmesi için yeterli yasal zemin oluşturmuyordu. Şimdi işgal devletinin başına geçmeye hazırlanan Tzipi Livni ise Olmert’in siyasal yapısının çökertilmesiyle oluşan enkaz üzerine binasını inşa etmek için uzun süreden beri uğraşan Siyonist politikacıların başında geliyor. Bu kadın sürekli sert çıkışlarıyla ve Olmert’e nispetle daha köktenci, mutaassıp tutumuyla öne çıkmaya çalışıyordu.
Olmert de kapının arkasına bırakılacağının kesinleşmesinden sonra kendisine bu muameleyi yapanlara “Yahudi toplumunu Büyük İsrail, Mükemmel İsrail idealleriyle kandırmaya çalışıyorsunuz, ama gerçekte boş bir hayalle uğraşıyorsunuz” mesajını verme ihtiyacı duydu. Aslında o bunu söylerken muhaliflerine “sizin geleceğiniz nokta da benimkinden farklı olmayacaktır” demek istiyordu. Çünkü Olmert’in Kudüs Belediye Başkanlığı yaptığı sıra politikada yükseliş gerçekleştirmek için kullandığı malzemeler de aynı şeylerdi. Başkalarının ayağını kaydırmaya çalışırken de yine bu malzemelerden yararlanıyordu. Zirveye tırmanmasından sonra onun başkalarına karşı kullandığı tüfeklerin aynısı kendine çevrilmişti ve bugün bir gerçeği itiraf ederken yaşadığı tecrübeden başkalarının ders çıkarması için öğütte bulunuyordu.
Burada Kur’an-ı Kerim’in şu önemli vurgusunu bir kez daha hatırlamakta yarar var: “Kendi aralarındaki çekişmeleri ise pek şiddetlidir. Sen onları toplu halde sanırsın, oysa kalpleri dağınıktır. Bu onların akıl etmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.” (Haşr, 59/14)
Olmert’in bugün itiraf ettiği gerçeği biz daha önce dile getirmiş, konuşmalarımızda ve yazılarımızda vurgulamıştık. Web sitemizde (www.vahdet.com.tr) bulabileceğiniz “Kutsal Direniş İntifada” başlıklı yazımızda da bu konuda şöyle bir ifadeye yer vermiştik: “Bunun yanı sıra intifada Siyonist rejime ‘Büyük İsrail’ hayalini gerçekleştirmesinin kolay olmayacağını da gösterdi.” Bizim, Siyonist rejimin çöküşe geçmesiyle ilgili tespitlerimizi öğrenmek isteyenlere ayrıca yine Web sitemizde bulunan “İsrail’de Toplumsal Çöküş” başlıklı yazımızı okumalarını öneriyoruz.
İşgal devletinin böyle bir gerçekle karşı karşıya kalmasının sebebi ise bizim konuyla ilgili yazılarımızda da vurguladığımız üzere Filistin halkının kararlı direnişidir. Bu husus Olmert’in söz konusu itirafından sonra HAMAS tarafından yapılan açıklamada da dile getirildi. Bu itibarla “ne yaptı?” diye sık sık sorgulanan direnişin işgalcileri Gazze’den çıkarmanın yanı sıra Siyonistlere “Büyük İsrail” hayallerini gerçekleştirmelerinin hiç de kolay olmayacağını gösterme gibi önemli bir zaferi olmuştur.
Fakat şunu da unutmamak gerekir ki Siyonistler, dünyanın dört bir yanına savrulmuş olmalarına rağmen yüz yıllar boyunca hayal dünyalarında muhafaza ettikleri bu ideallerini hayal dünyalarından kolay kolay çıkarmayacaklardır. Dolayısıyla Siyonizm bir tehdit ve tehlike olmaya devam edecektir. Bu tehdit ve tehlikenin tarihe gömülmesinin tek yolu ise direnişe sahip çıkılması ve destek verilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.