Yayla Yollarına Taş Döşeyen Adam
Bilmem Karadeniz yaylalarını gördünüz mü? Ben 2300 metreye kadar çıktım. Rüyâ gibi bir şeydi. Rüyâ gibi olmasının iki sebebi var. Birincisi, camı açınca buluttan başka bir şey yok. Bembeyaz. İkincisi aynı yere tekrar gidemedim; rüyâlarıma giriyor.
Yedi sene evveldi. Şebinkarahisar’dan Karadeniz’e geçtik. Şebinkarahisar’ın rakımı 1300 metreden fazla. Oradan bir hayli yukarıya çıktık. Sonra inişe geçip Yağlıdere üzerinden Giresun’a; oradan da Espiye’ye ulaştık. Yağlıdere’de yağmur ve heyelandan dolayı bir hayli sıkıntı atlattık.
Espiye’den yaylaya arabamızla çıkmak mümkün olmadı. Hem yollar kötü hem “Kaybolursunuz.” dediler. Allah biliyor ya “Taşımacılık yapanların uydurması” diye düşündüm. Arabayı oraya bırakıp bir minibüse bindik. Sonraki gidişimizde lâzım olur diye, elime kağıt kalem alıp güzergâh bilgilerini yazmaya başladım. Bir süre sonra pes ettim. Git git bitmiyor. Normalde bir iki saat sürecek yol, yedi saat sürdü. Yolda, Bolu Dağı misâli mola verdik. Müessese ikrâmı zeytin, peynir, çay ve pideye bir yumulduk anlatamam.
Yol boyunca düşündüğüm tek şey oldu. ”Devlet nerede? Niye buraya yol yapıp bu insanların çilesini bitirmiyor?” Nereden bileyim, devletin Rize’de olduğunu ve adının Havva Ana olduğunu.
Geyikalan Yaylası’na çıktığımızda toprağı öpecektim neredeyse. Kayınpederimin evi, yaylanın zirvesinde. “Buradan sonrası yok. Arka taraf Şebinkarahisar.” dediler. Yâni, o kadar yolu boşuna gitmişiz. Şebinkarahisar yaylalarından yol yapılmış olsa direk geçiyormuşuz. Belki de vardı, biz göremedik. Levha falan yok.
Ben ne Havva Ana’yı tanırım ne de onun yanındakileri. Aklı süren bir Karadenizlinin yaylalara yol yapımına itiraz etmeyeceğini bilirim o kadar. Ha, mazoşist ise bilemem. Yol için ağaçların kesilmesine katliam denmesine de sinir olurum. Allah şâhidim, CHP’li belediyeler yol için ağaç kestiğinde katliam kelimesini kullanan kendi gazeteme bile “Onların yaptığı yanlışı biz tekrar etmeyelim.” diye itiraz etmişliğim var.
Havva Ana’yı önüne katıp eylem yapanlar, bir ara taşlarla yolları kapattılar. Bu bana, yayla yolunda dinlediğim bir hikâyeyi hatırlattı.
İsmini hatırlayamadığım bir adam. Emekliymiş. Bahar gelince çayını ve çadırını alıp yayla yollarına düşüyormuş. Bozuk yollara, kendi gücünce taş döşüyormuş. Yol boyunca farkettiğimiz bazı taşlar hakkında yolcular konuşunca kulak misafiri oldum. Bir yolcu “Geçen gün, koca taşı eline almış gördüm. Beni görünce yere attı. Nazarımdan korkay.” deyince güldüm. Adamcağız, muhtemelen bu işi Allah rızâsı için yapıyor ve kimse görmesin istiyor. İşte gerçek Karadenizli! Ahdim var; Allah ömür verirse bu adamı bulup Türkiye’ye tanıtacağım. Havva Ana’yı kullanan Geziciler utansın diye…
Bu yazıyı okuyanlar içinde bu yol ustasını tanıyan varsa lütfen haber versin.
Elin oğlu Avrupa’da, dağlara yaylalara, öyle yollar yapmış ki inanılır gibi değil. Hatta, demiryolu yapmış. Bosna ile Karadağ arasında dağların tepesindeki yollar, Tito’nun eseri. Bizim solcularımız ise yayla yoluna itiraz ediyorlar. Tek dertleri yeşil de değil. Efendim, turizme açılırsa herkes gidermiş.
Nasılsa, 4x4’ü olan vatandaşlar rahat rahat çıkıyorlar. Halk, kimin umûrunda?
Bu arada, kaçırmışım. 2014’te, “Bizum Hoca” diye bir film yapılmış. Geçen gün seyrettim. Pes vallahi! Havva Ana eyleminin alt yapısı, geçen sene hazırlanmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.