Düşmanlarımızın Maşası Terör
Cumhurbaşkanımız sürekli vurguluyor, 1. Dünya savaşı bitmedi diye. Devletler Tarihi bize insanlık ayıbı da diyebileceğimiz şu sonucu da gösterdi. Devletlerarasında insani ilişkiler hiç yok. Halkların arasında var. Ancak, özellikle Ortadoğu’da ve İslam Ülkelerinde halktan kopuk dikta rejimler olduğundan dolayı halkın kanaati devlet yönetimine yansımıyor. Devletler arasında yöneticilerin kontrolünde menfaat ortaklığı ya da kavgası var. Devlet yapısı ise adeta emperyalistlerin ve küresel sermayenin insanları kolay sömürmesi ve baskı altında tutması için oluşturulmuş.
Devlet bizce halkı her türlü baskıya karşı korumalı, halkın değerlerini paylaşmalı, yüceltmeli, halkı rızası ile bir arada tutmalı. İslam böyle emrediyor. Gülümüz, Rehberimiz (SAV) Yesrib’i Medine’ye böyle dönüştürdü.
20. YY.’a kadar Ortadoğu İslam Halkları arasında Irkçılık yoktu. Hükümdarlıklar başlangıçta Arap, sonrasında Türk oldu. Bazen de Kürt. Selahaddin Ata gibi. Haçlı’yı Kılıçarslan’la durdururken Selahaddin’le Kudüs’e girerken İslam Ordusu idiler. Balkanlar’da, Kafkasya’da, Yemen’de Osmanlı Medeniyet Devleti’nin mücahitleriydiler. Çanakkale’de etten duvar olurken Müslüman Türk’tüler. Hepsi kınalanacak şuur, vatanı namus bilen çelikten irade, tam bir teslimiyet ve cesaretle birlikteydiler. Kimi sadece Kürtçe, Çerkezce, Boşnakça ya da Arnavutça belki de Arapça biliyordu. Olsun. Aralarında sevgi ve iman dili vardı. Anlaşıyorlardı. Kardeştiler.. Emperyalist haçlıya birlikte “DUR!” dediler. İngilizlerin attığı kireç kuyularında birbirlerine sarılarak yandılar, esir kamplarında son sularını birbirlerine verdiler. Onlar, Türk, Kürt ya da Arap’tı. Ama iman kardeşliğinden ötesi var mıydı?
Yeni bir devlet kurdular. TC.
Milleti kurtardık diyenler için şair şöyle dedi; “… Son yarım asır!.. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet...”
Önce yeni bir Türk yaratılmaya çalışıldı. Geçmişine, imanına ve ahlakına yabancılaştırılmış yeni Türk olmaya önce Türkler sonra Kürtler ve diğerleri zorlandı.
Akabinde Araplar’a aynı şey yapıldı.
Sıra Kürtler’e gelmişti. Plan acımasızca işliyordu. TC, emperyalist uşağı olarak yaftalandı. Yeni Kürt, eski Kürt’e inat, Marksist, Leninist ve İman Düşmanı bir kadro ve terör örgütü ile karşılaştı. Türk’ün CHP’si gibi Kürt’ün PKK’sı da sekülerdi. Ortak maziyi reddediyordu. İslam Düşmanıydı. Kürt’e biçilen Ata da egoist, bencil, acımasız, zalim ve Kürt Düşmanıydı. PKK en çok Kürt kanı dökmüş, Kürt’ü korku salarak ve aşağılayarak hiçleştirmişti. Başlangıçta anti emperyalist görünen PKK sonunda emperyalist tüm kesimlerin en kolay kullandığı bir terör örgütüydü. PKK kamplarında Yunan generaller, İsrail’li, Alman, ABD’li subaylar cirit atıyordu. İngilizler zaten hep tepelerindeydi.
Terörün mantığı ne peki?
Terörü anlamanız için HARP (SAVAŞ) tanımını doğru anlamalısınız. Harp, düşman devletlerin birbirine zorla taleplerini kabul ettirmek için kullandıkları yöntemlerin ve ettikleri kavganın tamamıdır. Terör bunların en ilkellerinden biridir. Terör sonucu halk birbirine düşer, kalıcı düşmanlıklar, kapanmaz yaralar oluşur. Teröre alet olanlar fert fert sonucunu çok iyi düşünmeliler.
Gelinen noktada PKK ve uzanımlarını dönemsel olarak farklı devletler kullanmakla beraber çoklukla İngiltere, ABD, İsrail ekseninde kullanıldı. Ya IŞİD? Onlar Çağdaş ve zalim Lavrens’in adamları..
Suruç’ta yeni bir aktör girdi devreye. ESP.
ESP, TKML, TİKKO vb. terör gurupları genel manada Türk, Alevi tabanlı ve Alman istihbaratının uzanımı terör unsurlarıydı. Suruç’a gittiler. HDP’li vekiller onlarla olacaktı, birlikte Kobani’ye gideceklerdi. Ancak önce PYD istemedi onları. Sonra bulundukları meydanın emniyetini sözde HDP’liler almışlardı. Ama IŞİD’in bombası patladı. 32 insan öldü meydanda. Sonra polislerimiz evlerinde şehid edildi PKK militanlarınca. Yetmedi, IŞİD Militanları sınır ötesinden ateş ettiler askerlerimize. İlginç değil mi sizce de? Hepsi 48 saat içinde oldu. Bu arada İslamcı siyasetin yıldızını parlattığı, yıllarca sırtında taşıyıp vitrinlerde gezdirdiği eski siyasi şimdi paralel medyada tetikçi yazar hanım diyor ki; “HDP’ye oy verdim. Pişman değilim. Yine veririm.” Urfa Emniyet Müdürü diyor ki; “Abiler emir vermiş, plaka tanıma sistemini dahi kapatmışlar.” Terörün, ihanetin ama maalesef cehalet, uyuzluk ve aptallığımızın geldiği nokta. Herkese düşen bir şey var. Ama en masuma da uyuzluk ve aptallık düşüyor. Hatta ferasetisizlik.. devleti yönetenler bu kadar ferasetsiz olamazlar, olmamalılar.
Alman Başbakanı Merkel demiş ki; “Teröre karşı birlikte mücadele edelim.” Çekin o zaman ülkemizdeki satılık itlerinizi! NATO zirvesinde de ülkemizi içine çektikleri ateşten nasıl kurtulacağımızı konuşacağız.
Açılım sürecinde Kürt kardeşlerimize demokratik haklarının verilmesi insancadır ve doğrudur. Ama güvenlik zafiyetine çanak tutulması büyük bir hatadır. Halkla teröristi biz hükümet olarak bir araya getirdik. AKPARTİ İl Başkanı’nı bile HDP İl Başkanına yönlendirdik. Kürtlerin temsilcisi diye sadece terör örgütünü dikkate aldık. Oysa halka inilmeliydi. Peki ya terör örgütü? Onların ağalarıyla oturacaktık masaya. “Çekin bu ihanet şebekesi unsurlarınızı!” diyecektik.
Terör örgütleri hasım, düşman ülkelerin topraklarımızdaki silahlı unsurlarıdır. PKK terörle hangi hakkı aldı? AKPARTİ verdikleri emekleri elleri ile PKK’nın kucağına teslim etti. Bu da seçimlere sonuç olarak yansıdı. AKPARTİ ve Cumhurbaşkanımız zarardan tez dönmeliler.
Terör maalesef düşmandan ve içindeki halktan beslenir. Düşman teröristi örgütleyip, eğitip donatırken, halkta da teröre taban oluşturur. Teröristle halkı her anlamda ayırmak gerekir. Halkı kazanırsanız terör azalır, halk teröriste karşı size destek olur. Halkı bir araya getiren temel değerler okulda, camide, kışlada, medyada sürekli işlenmelidir. Nevruz, Kutlu Doğum, Zafer Günleri birlikte kutlanmalıdır. Tarih haritalarında birliktelikler gösterilmelidir. Türk Dünyası ve Akraba Topluluklar Haritalarında Kürtler de gösterilmelidir.
Yeni kutlama günleri tesis edilmelidir. Mesela Selahaddin Ata’mızın Kudüs’ü fetih günü gibi. Diyarbakır’ın fetih günü gibi. Malazgirt’in, Pasinler Zaferi’nin birlikte kutlanması gibi, Urfa’nın, Van’ın, Kars’ın Kurtuluşu gibi. Ermenilerin yaptıkları katliamlar için yas günleri tesis edilmelidir.
İstihbarat Örgütlerimiz çeşitlendirilmelidir. Mücadele yöntemleri ve topluma ulaşma, toplumu yönlendirme yetenekleri geliştirilmelidir. Ayrıca tüm faaliyetler tek elden koordine, takip ve yürütülmelidir. MGK’nun sahada etkinleşmesi ancak böyle olur. MİT, TSK’nin Özel Kuvvetler’i, KGM, Dışişleri, İçişleri, MEB, hatta Sağlık Bakanlığı hep birlikte oluşturulacak MİLLİ BİRLİK PROGRAMINDA görevlendirilmelidir.
Bir daha söylüyorum “BİZDEN!” kavramı yeniden tanımlanmalıdır. Peygamberimiz (SAV) ile Uhud Meydanı’na Medine’yi savunmak için çıkan Müşrikler mi “bizden” yoksa Medine’de kalıp sırlarımızı Mekke’li düşmanlarımıza satanlar, aynı safta durup bizi arkadan vuranlar mı “bizden” Çok iyi düşünmeliyiz.
Terörün her türü emperyalist batının kuklalığıdır. Silahlı terörden daha tehlikelisi halkın algısını bozan, itikadını bozan, devlete, millete ve kendine güvenini zedeleyen girişimlerdir. Düşmanı şirin gösteren, mücadele azmimizi zayıflatan öğretilerdir. Bunlar tahribatı ihaneti başlatır, ardından da her türlü satılmışlık ve terör gurupları gelir. Halkın bilinçlendirilmesi bu yönü ile çok önemlidir. Mao diyor ya; “Halk denizdir, gerilla balık.” Halkı hainler için cehennem çukuruna dönüştürmedikten, o Milli Şuuru oluşturmadıktan sonra her zaman tehlike bekleyin. Bunu söyleyince bizim zeminin insanları hemen diyorlar ki; “Televole gençliği olduk.” Bağdat Caddesinde lüks arabaları ile cirit atan boyalı, sözde kapalı kızlar, sarmaş dolaş oğlanlar kimin çocukları? İmam Hatiplerin namaz kılma oranları ile ilgili bir kanaatiniz var mı?
Her şeyin apaçık olduğu bu günlerde; Söylenecek çok şey var, ama Yılmaz Özdil’in kapatış cümlesi ile kapatayım ben de. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana Selahattin Demirtaş’ın sazının sapı bile az.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.