Şerefsize Ne Denir?
Tanzimat fermanından sonra “bundan sonra gâvura gâvur denilmeyecek” denilmişti…
Atalarımız bu yüzden epeyce sıkıntı çektiler… Biz demesek de onlar kendilerine “gâvur” demeye devam ettiler.
Gâvura başka bir şey demez miydik?
Mesela “çorbacı” derdik!
Artık memlekette gâvur denilecek gâvur da kalmadı. Yalnız içimizdeki gâvurlaşmışlar var, onları da nereden bileceğiz.
“Gâvur” deyip geçmeyin gâvurun dini kendine… Onların da iyileri, dürüstleri, namusluları, haysiyetlileri, şereflileri…
var. Yüzlerce yıllık beraberlik içinde farklarımızı bilerek bir arada yaşadık.
19. yüzyıla kadar Avrupalıların aklının ermediği bir birliktelik Osmanlı coğrafyasında yaşanıyordu.
Anadolu’da farklı dinlere mensup olanlar kendi hukukları üzere hayatını tanzim ediyordu. Hatta, kendi mahkemelerini
değil, Müslüman mahkemelerini tercih edenler vardı…
Balkanlar’da da öyle… Ortodoksu, Katoliği, Yahudisi... Zaten Ortodokslar, Ermeni, Rum, Bulgar, Sırp vs. Osmanlı’nın himayesinde idi. Kime karşı?
Roma kilisesine karşı.
Gâvurlar dışında çok renkliydik fakat tek millettik…
Kendi farklılıklarımızı bilerek yaşıyorduk.
Osmanlı 12 büyük tarikat tanıyordu, içlerinde Bektaşilik de vardı…
Cumhuriyet’in kuruluşunda Bektaşi mizaçlı görünen yöneticilerimiz Alevilerin temsil imkânını ortadan kaldırdı, bugün onun sancılarını yaşıyoruz. Gâvurların gerçek manada gâvurluk etmeleri 19. yüzyılda
Avrupalı sömürgecilerin teşvikiyledir.
Önce onları fişteklediler. Bir sürü karışıklıklar çıkardılar. Misyonerlerini gönderip onları kendi mezheplerine
kazandırdılar… Ve Milli Mücadele’de onları bir kenara bırakıp savaşmak zorunda kaldık. Doğuda Ermeniler
tehcir edilmişti, işgalci Rus orduları ile işbirliği yaptıkları için… Batıda Yunan kuvvetleri yerli Rumları kullandılar…
Savaş bitince Rumlar Yunanistan’a gitmeye başladı. Orta Anadolu’da Türkçe konuşan Karamanlıları da onların peşi
sıra gönderdik. Buna karşılık Yunanistan’dan çoğu Türkçe bilmeyen muhacirleri mübadele ettik…
Cumhuriyet şununla öğündü: Ülkemizi azınlıklardan kurtardık!
Azınlıklar Müslüman olmayan vatandaşlardı… Azınlıklardan kurtulmuştuk ama içimizden azınlıklar çıkardılar.
Doğuda Ermeni nüfus yüzde yirmi civarında idi. Bütün Müslüman unsurlar birdi, Ermeniler de azınlık…
Onlar gidince dini azınlık yerine etnik azınlık icat edildi.
Kürt’ün Türk’ten istediği nedir?
Ortak yaşanan bir ülkede kardeşlik hukukundan başka ne geçerli olabilir?
İkinci soru: İstemenin yolu, yordamı nedir?
“Ben şunu istiyorum, bu yüzden senin asker veya polis evladını öldürüyorum!”
Bugün olanların tercümesi bundan başka ne olabilir?
Türkiye bütün vatandaşlarına eşit hukuk uyguluyor. Öldürdüğün evlatlar hâlâ tek millet: Türk, Kürt, Çerkes ve
diğerleri... Son olarak Ağrı’da katlettikleriniz Kürtçe ağıtlarla defnedildi!
Şerefli insanlar bundan utanır, yerin dibine girer.
Sen etnik Türksün, memur olursun, sen Çerkezsin avucunu yalarsın denilmiyor Türkiye’de. Veya Kürtler şu haklardan yararlanamaz denilmiyor…
Öyleyse ne istiyorsun? Açık söyle.
Adam gibi konuş, elindeki silahı at! Bunu şu sıralar kimin söylemesi lâzım?
Seçimle ülkenin en yüksek organına gelmiş olan temsil iddiasındaki vekiller. Vekillerin de önündeki yöneticiler…
Bunların böyle şeyler dediklerine şahit oldunuz mu?
“Sizi savaştırmayız, kardeşlerimizi katletmenize, ülkemize zarar vermenize izin vermeyiz” dediklerini duydunuz mu?
Onların teröre yönelen alçakları lanetlediklerini duyan var mı? “Bunu yapma!” diye önlerine gerilenlerden haberiniz oldu mu? Aksine bir belediye “başkan”ı bizzat arabasını tahsis etmiş!
Buna şerefsizlik denmez mi? Şerefsize “şerefsiz” demeyene, diyemeyene ne denir peki?
Şerefsizleri aklamak isteyenlere, onlara “özgürlük savaşçısı” diyenlere ne denir peki?
Onlara sırtını dayadıklarını söyleyenlere ne denir peki?
Şerefsize “şerefsiz” demeyin diyorlar.
Ne diyelim peki?
Namussuz mu? Haysiyetsiz mi?
Ahlâksız mı?
Seçin bakalım!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.