PKK’yı Bitirmek İstiyor Muyuz?
2 Ağustos tarihli manşet haberimizde, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Bilimsel Danışmanlarından Şanlı Bahadır Koç’un şu tespiti yer alıyordu:
“Türkiye ‘iyi insan’ olarak PKK’yı yenemez. Savaşı kazanmak için PKK’ya karşı zalim, şımarık, dengesiz, küstah ve kinci olmalıyız.”
Koç ayrıca, “PKK liderlerini hedeflemeyen, hatta buna öncelik vermeyen bir mücadelenin sonuç alması çok zor olur” diyordu.
Dünyada da böyle değil mi?
Elebaşları ele geçirmediğiniz, etkisiz hale getirmediğiniz sürece o örgütü alaşağı etmeniz mümkün mü?
Kandil’deki Bayık’lar, Kalkan’lar, Karayılanlar;
Brüksel’deki Aydar’lar, Kartal’lar hayatta olduğu müddetçe Türkiye Cumhuriyeti Devleti meseleye ne kadar iyi niyetle yaklaşırsa yaklaşsın;
AK Parti’den daha güvercin, daha açılımcı bir hükümet gelsin bugünkü tablo kaçınılmazdır.
Çözüm Süreci’yle sabittir ki, onca iyi niyet ve tavize rağmen PKK elebaşları tek bir geri adım atmamış aksine süreci fırsata çevirmişlerdir.
(Öcalan’ın farklı mesajlar vermesi ise, tamamen devletin elinde olması ve şahsi beklentileriyle alakalıdır.)
Bugün Türkiye’de kolayca eylem yapabiliyor ve Mehmetçiklerimizi, polislerimizi şehit edebiliyorlarsa açılım sürecinde kazandıkları mevziler sayesindedir.
***
Kandil yıllardır orada öylece duruyor.
Bayık’lar, Kalkan’lar, Karayılanlar yani elebaşları da gencecik kızlarla el ele tutuşmuş bir şekilde, ülke içindeki eylemlerini keyifle seyrediyor; Türkiye’ye karşı tehditlerini sürdürüyorlar.
Bunlara yönelik olarak neden nokta atışı yapılamamaktadır?
Neden vur-kaç komando operasyonları gerçekleştirilememektedir?
MİT mi gerekli istihbaratı sağlayamıyor veya yetişmiş asker-polis mi yok?
Ya da, bu konuda sorumluluk alıp irade gösterecek bir iktidar mı gelmedi bugüne kadar?
Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Amerika’sı, İsrail’i böyle bir durumda neler yapar, düşünün.
Türkiye on yıllardır bunu neden düşünmez, bunu neden yapmaz?
Biri gider biri gelir diye düşünüyorsak yanılırız.
Elebaşları veya adaylar yarına sağ çıkamayabileceklerinden korkmaya başladılar mı, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
***
Ve Batı’daki elebaşları.
Malum geçtiğimiz hafta HDP Eş Başkanı Demirtaş, Brüksel’e gitti.
Burada kimlerle görüştü?
KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar ve Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal ile…
KCK, PKK’nın şehir yapılanması.
Kongra-Gel ise, bizzat Dışişleri Bakanlığı’nın tarifiyle “PKK”dır; 15 Ekim 2003’te aldığı yeni ismidir.
Örgüt belli, elebaşları belli, yerleri belli…
Ancak ellerini kollarını sallaya sallaya terör faaliyetlerini sürdürebiliyorlar.
Dünyada Türkiye’den başka bir devlet var mıdır, kendine silah doğrultan terör örgütünün elebaşlarını bu kadar rahat bırakan?
Aksine, düne kadar ne yapıyorduk bir hatırlayalım:
Tarih, Eylül 2014.
Demirtaş’ın geçtiğimiz hafta Brüksel’de bir araya gelip, akıl aldığı Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar’a “Türkiye’ye; ülkene dön, tutuklanmayacaksın” diye adeta yalvarıyor; yargıdaki engelleri ortadan kaldırıyorduk!
“Açılım”ın goygoyculuğunu yapan bir kısım medya da “Zübeyir Aydar ve Remzi Kartal’a mahkemeden güvence. Ne olur dönün” diye manşetler atıyordu; sevgiyle, coşkuyla…
Allah’tan dönmemişler!
Bugün ülke içinde, (en hafifinden) iki Demirtaş’a daha tahammül edebilir miydik?
Sonuç:
Devlet, devleti yöneten siyasi irade, eğer PKK’yı bitirmek istiyorsa, yapacağı şey belli:
“Türkiye ‘iyi insan’ olarak PKK’yı yenemez. Savaşı kazanmak için PKK’ya karşı zalim, şımarık, dengesiz, küstah ve kinci olunmalı. Elebaşlarına karşı nokta atışı yapılmalı…”