Demokrasinin Sonu mu?
Geçen cumartesi, demokrasinin terörize edilmesini yazdık!... Vay!... Sen misin bunları yazan!... Dost-düşman saldırdı…
Sevgili dostlarım ve özellikle de sevgili düşmanlarım; ben “Demokrasi terörize edilirse daha iyi olur” veya “Demokrasi işe yaramıyorsa, gelsin darbeler!...” falan demedim ki. Ben durum tespiti çerçevesinde olanları ve olması muhtemel gelişmeleri yazdım.
Seçimden sonra yaşadığımız sorunlar, demokrasi olmadığından değil; tam tersi, demokrasi olduğundan dolayı yaşadığımız olumsuzluklardı.
Milletvekili çıkaran 4 parti var ama dördü bir araya gelip bir türlü hükümet kuramadılar. Erken seçime gideceğiz… Seçime kadar vaziyeti kurtaracak bir hükümetimiz olsun dedik… CHP ve MHP “Bana ne!... Ben oynamayacağım!...” diyerek, demokratik haklarını kullanıyorlar. Biz, işte buna, yani en olumsuz zamanda “ben yokum” demeye, “demokrasi terörü” demiş ve bir erdem zemini olmadığı sürece, demokrasinin bu şekilde siyasi silah olarak kullanılabileceğini söylemiş, Francis Fukuyama’ya da selam göndermiştik.
Bugünkü başlıktan da anlamışsınızdır… Asıl eleştiri, bizim demokrasi teröristlerine değil, Fukuyama üstadımıza.
1980’lerin sonunda üstad, “Liberal demokrasi ile tarihî politik süreç son noktaya gelmiştir. Liberal demokrasi en ideal sistem olarak artık insanlığa mâl olmuştur” diyordu ve o zamanlar, Fukuyama’nın yanıldığını söylüyorduk.
İşte şimdi Türkiye’de yaşadığımız “demokrasi terörü”, ister liberal olsun, ister sosyal demokrat, ister muhafazakâr demokrat, demokrasinin artık yetmediğinin bir göstergesidir. Rengini boş verin, bizzat demokrasinin kendisinin yetersiz kalabileceği görülmüştür.
Demokrasinin gereği olan rolleri oynamaktan vazgeçmek, küçük çıkar gruplarının kullanabileceği bir yöntemdir. Bu olumsuzluk, %10 oy oranı almış siyasi aktörlerle de yaşanır, %50 almış aktörlerle de. Bugün oyları perakende olanların demokrasi terörünü yaşıyoruz, yarın öbür gün bu terörü toptan oy potansiyelli biri yaşatmaya kalkarsa, demokrasinin işleyişi buna da cevaz veriyor. “Kötü niyetli kullanıcılar”ın, bu “cevaz verme”yi, terör aracı olarak kullanmaları, mevcut işleyişte mümkün.
Demokrasi, şu anda toplumsal güç kullanma imkânı verirken, sorumluluk yüklemeyi ve erdemli davranmayı şart hâline getirecek bir yapıya kavuşturulma aşamasındadır. Yani, güç ve erdem dengesi kurulmuş bir sistem oluşturulmak mecburiyetindedir. Bunun adı gene demokrasi olur veya başka bir şey olur, fark etmez…
Şu anda toplumsal olarak hissedilmeyen “demokrasi terörü”, kaos şeklinde tezahür ederken, durumdan en fazla kârlı çıkmaya çalışan ve gerçekten de kârlı çıkacağı tahmin edilen bir kişi var: Recep Tayyip Erdoğan…
Gönlünde başkanlık sistemi yatan Tayyip Bey, seçim hükumetinin kurulması ve çalışması esnasındaki oynadığı rolle, fiilî başkanlık sistemi uygulaması örnekleri verecektir. Hükümet kurma görevini vermesi, bakanlar kurulunun teşekkülü ve çalışması, milletten yüzde 52 oy almış bir siyasî gücün, kendini hissettirmesine imkân verecektir. Herhalde bu da “Körün istediği bir göz, Allah’ın verdiği iki göz” hesabı, Tayyip Bey’in işine yarayacaktır.
Haaa… Bu arada demokrasi mi? Erdemli bir kıvama gelinceye kadar sorunlu bir sistem olmaya devam edecek ve tarih Fukuyama’yı haksız çıkaracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.