Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Allah Sizi Kahretsin Medeniyetinizi de...

Allah Sizi Kahretsin Medeniyetinizi de...

Suriyeli çocuklar kıyıya vuruyor.    O ne masum bedenler, ne çaresiz eller, ayaklar öyle…

Zavallı yavrucaklar!

Ne günahları var?

Savaşı onlar mı çıkardı?

Ne günahları var, savaştan kaçan ailelerin içinde olmaktan başka?..

Ne günahları var Suriye’de doğdularsa?..

Ne günahları var hiçbir şey bilmeden teknelere dolduruldularsa?..

Ne günahları var onların?

Onlar niçin ellerini kollarını sallaya sallaya diledikleri ülkelere gidemezler?

Allah kahretsin bu çocukları boğduran kimse?..

Allah yıksın medeniyetlerini…

Bu günahsız çocuklara sahip çıkmayanların ocakları sönsün!

Ülkeleri yıkılsın, çocukları ölmesin fakat!

Ey bütün dünyanın çocukları isyan edin artık!

Kardeşlerinizin resimlerini görüp de nasıl feryat etmezsiniz?

Parisliler, Londralılar, New Yorklular, Romalılar, Strazburglular, Brükselliler, Atinalılar, İstanbullular…

Medeniyetinizden utanıyorum.

Şu birkaç çocuğa sahip çıkamadınız ha?

Utanmaz arlanmazlar!

Koca koca adamlar…

Nostradamus’un kehanetine inanan salaklar!

Üç milyon kara adamın Avrupa’yı işgalinden korkup duvarlarını yükseltenler, göçmenlerle ilgili olarak vurma kararı alanlar, gemilerini batıranlar inşallah yıkılır medeniyetiniz…

Utanmaz arlanmazlar; gözleriniz kör mü sizin?

Ya vicdanlarınız?..

Bu kıyıya vuran çocuklar, petrol artığı ile kirlenen deniz suyunda can çekişen kuşlar değil…

Onların can çekişecek halleri de yok…

Nasıl kıydınız onlara?

Teknelerini nasıl batırdınız?

Batırma kararını nasıl aldınız?

Batı medeniyeti…

Bu fotoğraflar senin bittiğinin göstergesidir.

Artık kimseye laf anlatamazsın.

Türkiye üç milyonu aşkın göçmeni misafir ederken utanmadan bir de tenkit edersin; ders vermeye kalkarsın; bazen de aklın sıra tebrik edersin…

Yüz bin göçmene tahammülünüz yok sizin?

Ülke ülke gezdirip duruyorsunuz, her gittikleri ülkede olmadık eziyetleri yaşatıyorsunuz.

Doğu ile batı arasına duvarlar dikmeye kalkıyorsunuz. Aşılmaz duvarlar…

Vizeler, kaçak göçmen uygulamaları…

Benim aklımın almadığı üç milyon göçmene ev sahipliği yapan ülkemiz medyasının kullandığı saçma sapan dil…

Kaçak göçmenlermiş bunlar…

Neden kaçmışlar, kimden kaçmışlar? Niçin kaçmışlar?

Niçin bazı çocuklar ellerini kollarını sallaya sallaya uçaklarla, trenlerle, gemiler ya da arabalarla Batı’ya gidebiliyor da bu çocuklar gidemiyor?

Böyle bir saçmalığa nasıl prim verirsiniz?

Utanmadan medyamız kaçak göçmenler yakalandı diye haber yapıyor.

Kaçak göçmenmiş…

Sen kaçaksın asıl…

Fikriyatımıza, kalbimize, gözümüze aklımıza kaçak girdin…

Beşinci kol gibi…

Kim ki kaçak göçmen lakırdısı eder, o artık gözümde ajan-provokatördür; batının kuklasıdır, sahibinin sesidir.

Bundan böyle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini yırtıyorum. Üzerine tükürüp çöpe atıyorum. Birleşmiş milletleri de…

Globalizm iki değerin serbest dolaşımı demek.

Bilgi ve para…

Bilgi ve para kimin için?

İnsan için…

İnsan niçin serbest dolaşamıyor?

Niçin onun önüne engeller çıkarılıyor?

O kaçak göçmen dediğiniz insanların ülkesinde ne var ne yok götürüyorsunuz ama…

 Hayvanlarını, otlarını, yabani hayatını bile…

Niçin o insanlar serbest dolaşamayacakmış?

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yeniden yazılmalı!

Tek madde:

İnsanın seyahat özgürlüğü önündeki bütün engeller kaldırılmıştır.

 O kadar…

Dileyen dilediği yere gidebilir…

İster otostopla, ister kendi parasıyla...

Onlara kaçak göçmen diyenler ırkçılıkla yargılanmalıdır. Irk ayrımcılığı ile…

Ağaç ve Şehremini

Peygamber buyurdu:

1- Meyvesinden gölgesinden halkın yararlandığı veya yararlanacağı bir ağacı kesen kimseyi Cenab-ı Hakk cehennemine kor.

2- Kıyamet kopacağı zaman bile elinizde bir fidan bulunsa onu hemen dikin.

Ağaç bizim için hem dinimiz açısından mukaddes bir varlıktır, hem de Oğuz Kağan’ın ağaç kovuğundan doğduğu rivayeti açısından önemli bir mitolojik varlıktır.

“Ağaç kesenin başını keserim!” diye boşuna haykırmamış Ulu Hakan…

Kıyamet kopacak az sonra ve sen bir ağaç dikmenin fazileti üstüne bir dinde hayat buluyorsun…

Bundan büyük şeref var mı?

Pekâlâ nasıl olur da kıyamet filan kopmadığı halde, durduk yere ağaç kesiyorsun, ağaca kıyabiliyorsun?

İki kuruşluk rantiye yaratmak için ağacı katlediyorsun?

Bunun dininde yeri yok. Bal gibi biliyorsun.

Neden öyleyse ağaçları yok edip AVM yapıyorsun? Plaza, towers, twins, cart curt dikiyorsun?

Göklerin rahatsız olduğunu bilmiyor musun?

Bir de tutmuş gece gece maytap atıyorsun…

Kuşları börtü böceği rahatsız ediyorsun. Bebeleri kundaklarında korkutuyorsun…

Sen deccal misin?

Bilmez İdik Evvel, Bu Rivayet Yeni Çıktı

Bu sözü çok severim.

Bid’atler için söylenebilir.

Sakınca yok…

Fakat bence bid’atler bunun yanında masumdur.

Zira bid’atlerin bazıları toplumsal hafızada gerekçeleriyle kendimizi anlamada ve bazı meseleleri idrak etmede çözümleyici araçlardır. Sosyolojik değeri vardır yani…

Fakat bazı rivayetler vardır ki yeni çıkmış ve ne idüğünü anlamamıza imkân dahi vermemiştir.

Ağacın yerine AVM dikmek, towers dikmek, plaza dikmek; İslam’ı kalvinizm ile eşleştirmek, rantiyeyi çileye, kibri masumiyete tercih etmek yeni çıktı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi