Şiirin Ülkesi Türkiye - Kardeşlik İçin Şiir (1)
Rüzgârlı, fırtınalı, sisli bir dönemden geçiyoruz. Seksenli yılları benim kuşağım iyi bilir. O dönemlerde sokak, üniversite ve liselerde çıkan olayların neden ve niçinlerini yıllar sonrasında yabancı eller tarafından, ajanlar tarafından, düşmanlar tarafından yapıldığını görmüştü solcular da sağcılar da. Müslüman gençlik, bu işin dışında, kavgayı, mücadeleyi kültür ve sanat alanında arıyordu. Fikrin ve düşüncenin, ülkemiz ve medeniyetimizin namusunun, kitaplardan, dergilerden, ilim ve irfan meclislerinden geçtiğini düşünürdük. Eserlerinden beslendiğimiz yazarlar, edebiyatçılar, şairler bize bunu öğütlüyordu. Olması gereken de buydu. İnsanlar inandıklarını savunmalı ve savunduklarını da yaşayabilmeliydiler. Günün gelişmelerine bakacak halimiz kalmıyor, giderek gündemi sığlaştırıyoruz. Bu durumda meseleye –ölümlerin, bombaların, süreçlerin yine yabancı eller tarafından gerçekleştirildiği unutulmaması gereken en belirgin gerçektir, bu tamamıyla batının, haçlı ittifakından ibarettir- el koyması gerekenlerin; sanatçılar, edebiyatçılar, şairler, yazarlar, ressamlar, müzisyenler dolayısıyla toplumun önünde söz söyleyenlerin yani aydınların işi olduğundan asla kuşkumuz yoktur.
Şimdi şairlerin konuşma, şiirin söyleme vaktidir. Şiir, toplumu uslandırır, terbiye eder, sakinleştirir, disipline eder ve kardeşliği tesis eder.
11 Eylül 2015 Cuma günü, sabah saat 10.00’da İstanbul Yazarlar Birliği Şube Başkanlığı’nda yazarlar, şairler, edebiyatçılar ve gazeteciler; son dönemlerde yaşanan olaylar karşısında bir aydın duruşuna ihtiyaç olduğunu düşünerek böyle bir kahvaltı çağrısı aldık. Meselemiz, devletin, toplumun, toprağın, ülkenin dahası coğrafyanın içinde bulunduğu meseledir. Her gün tırmanan ölümlerin, kıyımların, terör ya da dehşet verici mayın patlamalarının bir an evvel önünü kesmek, toplumun huzurunun sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Ülkemizde yaşanılan terör, şiddet, ölüm, mayın döşeme, planlanmış bir yol haritasıyla ölümden medet umarak; uluslararası bir haçlı saldırısının farkında olduğumuzu ilan ederek, sonuna kadar mücadele edeceğimizi ve şiirin her zaman olduğu gibi şimdi de galip geleceğini söylemek içindir.
Ne Kürt olmak ne de Türk olmak ya da başka bir ırktan meydana gelmek elimizde değildir. Etnik kökene sahip olmak toplumun zenginliğine, diriliğine, uhuvvetine örnektir. Eksiklik ya da fazlalık diye düşünülemez. Düne kadar bu ülkede Türk ve Kürt diye bir tanımlamaya ihtiyaç duyulmamıştır. Kendi içinde varlığı sürüp gelen, kardeşliği Kur’an’dan ve sünnetten alan, Büyük Cihan Devleti olmanın getirdiği avantajla, ümmet algısı ve bilinci öne çıkmış, toplumsal uzlaşma ve kaynaşma etle kemiğe dönüşmüştür.
Toplantı, TYB İstanbul Şubesi’nin Sultanahmet’teki Kızlarağası Medresesi’nde gerçekleştirilmiştir. TYB İstanbul Şubesi’nde gerçekleşen toplantıya çok sayıda Türk ve Kürt yazarın yanı sıra gazeteciler de katıldı. Toplantıda Adnan Öksüz, Recep Garip, Muzaffer Doğan, Bestami Yazgan, Şeref Akbaba, Belkıs İbrahim Hakkıoğlu, Erol Erdoğan, Selami Yalçın, Yusuf Dursun, Sıdık Ertaş gibi yazarlar da birer konuşma yaptılar. Ekrem Kaftan, Bekir Tuncer Salihoğlu, Bünyamin Yılmaz, Adem Turan gibi birçok yazarın var olduğu gözlenmiştir. İsimlerini ihmal ettiğim dostlar beni bağışlasın.
Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Şair ve yazar Mahmut Bıyıklı ortak hazırlanan bildiride şöyle söylüyordu; “İçinde bulunduğumuz coğrafya, bizi bir kez daha esaslı düşünmeye çağırmakta, derin bir tefekküre davet etmektedir. Coğrafyamız üzerinde, hesap yapan oyun kurucular, her gün sahneye yeni oyunlar sürmekte, bizi temel meselelerimizden uzaklaştırmaktadır. Artan terör olayları bir kez daha göstermiştir ki, ülkemiz üzerinde kirli emelleri olan devletlerle birlikte toplum mühendisleri hiçbir kural tanımaksızın hareket etmektedirler.
üstad Sezai Karakoç’un ifadesiyle “Kürt sorunu, Arap sorunu, Arnavut sorunu, Türk sorunu yoktur. İslam milletinin parçalanmışlık sorunu vardır. Bizi asıl sorunumuz olan İslam milletinin bütünleşmesini konuşmaktansa diğer sorunlarla boğuşturanlar oyunu çok iyi kurmakta ve yönetmektedirler.”
Tarih bugün hepimize büyük sorumluluklar yüklemektedir. Bu sorumluktan en büyük pay medyaya, siyaset kurumuna ve aydınlara düşmektedir. Medya, sorumluluğunun bilincinde davranmalı, yangına körükle gitmekten vazgeçmelidir. Siyasilerimiz, gündelik kısır çekişmelerinden uzaklaşarak Türkiye’nin önünü açacak politikalar gerçekleştirmelidir. Aydınlarımız da ayrıştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanmalıdır. Bugün bu sorumluluklardan kaçanlardan tarih elbette hesabını soracaktır. Çeşitli tahriklerle sokağa çekilmeye çağrılan gençlerimize, yakın tarihte yaşanılan pişmanlıkları hatırlatıyoruz. Bu kirli kavganın hiçbir zaman galibi yoktur. Farklılıklarımız zenginliğimizdir. DEVAM EDECEK
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.