Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Şapka İnkılâbı Yüzünden Geciken Çay

Şapka İnkılâbı Yüzünden Geciken Çay

Şapka inkılâbı ve çay… Ne alâka değil mi? Az sabredin; alâkayı göreceksiniz.

Rize Belediye Başkanı, şehir meydanındaki Atatürk heykeli yerine çay bardağı heykeli koymak isteyince ortalık ayağa kalktı. Soner Yalçın, “Utanın!” başlıklı bir yazı kaleme alarak Rize’ye çayın gelişi ve yetişmesi târihini yazdı. Ali Rıza Erten, Zihni Derin, Şevket Raşit Hatipoğlu gibi çaya gönül veren insanlardan bahsettiği yazısında, Hulûsî Karadeniz’den bahis yok. Konuyu biraz araştırınca, Soner Yalçın’ın alıntı yaptığını tahmin ettiğim yazılarda da bu isme rastlamadım. Oysa bu isim çok mühim. Rize’nin çay şehri olmasında emeği geçen birinci isim desem abartı değil. 

Mustafa Hulûsi Bey, 1879 yılında Rize’de doğdu. Sahaflık, avukatlık ve tercümanlık yapan bir bilgindi. 1912 yılında, Batum’dan çay tohumu getirerek çay yetiştirdi. Çalışmalarından, Halkalı Ziraat Mektebi hocası Ali Rıza(Erten) Bey’i de haberdar etti. Ali Rıza Bey de bu konuda araştırmalar yaptı.

Zihni (Derin) Bey, Rize’de çay yetişmesinin mümkün olduğunu Ali Rıza Bey’den öğrendiği için 1923’de görevli olarak bölgeye gidip çalışmalar yaptı. Gönüllü olarak çay yetiştirenlerle tanıştı. 6 Şubat 1924’de çıkarılan Çay Kânunu için çok emek verdi. Sonra, yeni kurulan Çay Araştırma Enstitüsü’nün başına getirildi.  

Çay Kânunu çıkmış ve Rize’de bu işe gönül verenler tespit edilmişken ilginç bir şey oldu. 1925’de, iki İngiliz uzman Rize’ye çağrıldı ve çay hakkında rapor istendi. İki yıl Rize’de kalan İngilizler, olumsuz rapor verdi. Yâni, Rize’de çay tarımı yapılamazdı. Zihni Bey, Ankara’daki görevine döndü. 

İngilizler çağrıldığında Hulûsi Bey, Rize Ticâret Odası Başkanı’ydı. Bu işe niye müdâhale etmedi (Belki de etti) derseniz orası daha da ilginç. Çünkü, İngilizler Rize’ye geldiği sene Şapka inkılâbı gerçekleşti. Rizeliler şapka giymek istemeyince, Hamidiye zırhlısı, şehri topa tuttu. Rize’de, İstiklâl Mahkemesi kuruldu. Sekiz kişi îdama mahkûm edildi. İşte bu sekiz kişiden birisi, Ticâret Odası Başkanı Hulûsi Bey’di. Hulûsi Bey’in cezâsı hapse çevrildi. Hapisten çıkınca Rize’den ayrıldı ve İstanbul’a yerleşti.

Hem İngilizlerin raporu hem de Hulûsi Bey’in başına gelenler yüzünden Rize’de çay tarımı on yıl sonraya kaldı. İnsanın aklına ister istemez Hulûsi Bey’in başına gelenlerde İngiliz parmağı olup olmadığı sorusu geliyor. 

Çayla ilgili yazılarda, Hulûsi Karadeniz’in uğradığı zulümden tek bahseden Murat Bardakçı. İstiklâl mahkemeleri ile ilgili makâlelerde ise Rize’de îdam edilen sekiz kişi arasında adı geçiyor ama, cezânın hapse çevrildiği bilgisi yok.

Soner Yalçın, bir sonraki yazısında, Rize’de şapkaya karşı çıkılmasını “dinci ayaklanma” olarak tanımlıyor ve Belediye Başkanı Reşat Kasap’ın 14 Aralık 1925’de hüküm giyenler ile bir bağı olup olmadığını soruyor.

Çay bardağı heykeli dikenleri devrim düşmanı ilan edenlere ve Sone Yalçın’a sormak lâzım.

Devrimlerin en yoğun olduğu 1925-35 arasında iki İngiliz’in raporu ile Rize’de çay tarımına izin verilmemesini ve Hulûsi Karadeniz gibi çay gönüllüsü münevver bir adamın İstiklâl mahkemesince hapse atılmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi