Ahmed Gürkan

Ahmed Gürkan

Nobel’i Kazanan Mardinli Müslüman Türk: Aziz Sancar

Nobel’i Kazanan Mardinli Müslüman Türk: Aziz Sancar

Batı âlemi kendi değerlerini dünyaya pazarlamasını çok iyi beceriyor. Hatta dünyanın değişik memleketlerindeki zeki insanlara cazip imkânlar sunarak onlardan istifade ediyor.

İslâm âleminden ve bütün dünyadan batıya büyük bir “beyin göçü” yaşanıyor.

Bu esasında bize yabancı olmayan, tatbiki bizimle başlayan bir sistem. Hazret-i Fâtih’in Fâtih Camii ve çevresinde inşa ettirdiği Sahn-ı Seman Medreseleri ve payitahtın birçok medresesinde, Doğudan ve Batıdan gelen binlerce zeki talebeye barınma, beslenme ve burs imkânları sağlanıp, onlardan en güzeliyle istifade edilmiştir.

Enderun dahi bu sistemin en kemâl noktasını teşkil eden bizzat “devlet adamı” yetiştirmeye yönelik Osmanlı’nın en üst seviyedeki eğitim müessesesidir. Bu müessesenin mezunları isimleriyle müsemma şekilde Padişah’a ve Devlet’e hizmetten başka gayesi olmayan, kendilerini Padişah’a ve onun şahsında Devlet-i Âliyye’ye adamış birer “kapıkulları”dır.

Bugün Batı, Osmanlı’nın “devşirme sistemi”ni ayniyle tatbik etmektedir.

Batının devşirme sisteminin çarkına “Müslüman Türk” olarak giren ilim talebeleri, âdeta ruh kirlenmesine uğrayarak milliyetini ve mukaddesatını yitirmiş şekilde o çarktan çıkar.

Batıya okumaya giden o talebeler, artık her şeyi ile Batılı, “vatanım rûy-i zemin, milletim nev-i beşer” diyerek aslını inkâr etmeyi marifet sanan birer haramzâde hâline gelirler.

O talebeler ilmî çalışmalarının yanında, içinden çıktıkları Müslüman Türk cemiyetine ve o cemiyeti meydana getiren İslâmiyet’e sövdükçe, millî hissiyattan uzaklaştıkça, onlara maddî ikbal kapıları daha kolay açılır, amaçlarına hizmet ettikleri Batı dünyasında daha rahat yükselirler.     

Umumiyetle böyle bir seyir takip eden Batının devşirme sisteminin öğütemediği bir şahsiyettir Aziz Sancar.

Binlerce Müslüman talebeyi kendine göre yontan bu sistemin çarkları Aziz Sancar’ı özünden koparmaya muvaffak olamamıştır.

Aziz Sancar Hocanın, Güneydoğu Anadolumuzun kadim Türk-İslâm şehirlerinden, Oğuz Türkmen Başbuğu Artuk Bey’in yadigârı Mardin’in Savur ilçesinde başlayan yolculuğu ABD’ye kadar uzanarak onu Nobel’e taşımıştır.

Ümmi bir baba-ananın, sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya gelen bu Müslüman Türk evladının yükselişi, gayret, azim, cehd üçlüsü ile kendimizi Aziz Allah’a ispat ettiğimizde nelere nail olabileceğimizin güzel bir misalidir.

Yazları yalınayak dolaşan bu Anadolu çocuğu, ilkokuldan üniversiteye kadar bütün derslerini birincilikle vermiştir.

Güneydoğulu fakir bir talebe olması onu asla vatanına ihanet etmeye sevk etmemiş, bilakis lise senelerinden itibaren milliyetçi-mukaddesatçı Türk Gençliğinin saflarında, kızıl komünistlere karşı vatan müdafaasında bulunmuştur.

Okuduğu İstanbul Üniversitesinin Beyazıt’taki binasına silahlı militanlar tarafından kızıl bayrak çekildiğine şahit olan Sancar, “en iyi Türk, işini en iyi yapandır” anlayışından hareketle bu ihanet şebekesiyle mücadelenin en iyi yolunun millî-manevî kıymetlerle vasıflanarak, kendi alanında da en donanımlı hâle gelmeden geçtiğini anlamış ve ilmî çalışmalarına odaklanmıştır.

Üniversite ikinci sınıfta kendi imkânları ile Kerim Kitabımızı okumayı öğrenen Aziz Sancar, son dönem bilim adamlarının aksine “İslâm”a şaşı bakmayarak kendini “dindar” olarak nitelemektedir.

Osmanlı’nın yadigârı “üç hilâl”in çakılı olduğu anahtarlığını yanından hiç ayırmayan Aziz Sancar kendi ismiyle kurmuş olduğu vakfın bünyesinde ABD’de Türk öğrencilerin kalması için “Türk Evi” adında yurt açmıştır. Bayramları ve millî günleri o yurtta Türk talebelerle buluşarak geçirdiğini ifade etmektedir.

Yılmak nedir bilmeyen bir yapısı olan Aziz Sancar, ABD’de burs bulmakta zorlandığı bir dönemde kalacak yeri olmadığı için laboratuvarda gecelemiş hatta üniversitenin bodrumunda itfaiye hortumları ile duş almak zorunda kalmıştır. Bu sürece şahit olan hocaları Aziz Sancar’ın azmine hayran kalarak ona yatacak bir oda verip, burs bağlamışlardır.

ABD’de kendisi gibi profesör olan yabancı bir hanım ile evlenen Aziz Sancar, Türkiye sevgisini eşine de aşılamıştır. Açmış olduğu yurdun yarı masrafını hanımı kendisine kalan mirastan karşılamıştır. Yabancı kızlarla evlenen Türklerin genelde istikametini kaybettiğini düşünürsek, Aziz Sancar’ın farkını bir kez daha anlarız.

Türk-İslâm Medeniyetinin alâmet-i farikası olan ve Âl-i İmrân/134’te emredilen darlıkta da, bollukta da infak emrini yerine getiren Aziz Sancar Hoca Nobel ödülünden gelecek üç milyon lirayı da Amerika’da açmış olduğu “Türk Evi”ne bağışlamıştır.

Her fırsatta ülkemizi ve milletimizi bölmeye çalışan Batının önde gelen yayın kuruluşlarından BBC’nin kendisiyle yaptığı röportajda “Arap mısınız” sualiyle söze başlayan muhabire “hayır” cevabını veren Aziz Sancar Hoca, muhabirin “o zaman Kürt müsünüz” diye devam etmesi üzerine sinirlenerek “Ben Türk’üm o kadar” diyerek tarihi bir cevap vermiştir.

Aziz Sancar Hocanın bu cevabı Türk milletini dili, tarihi, kültürü vs. ayrı 36 etnik unsura bölme gafletine düşen sakat siyasî anlayışa ve bütün kesimlere misal olmalıdır.

Sancar, İngiltere’de, birçok etnik unsur olmasına rağmen ne siyasilerin, ne de İngiltere’de yaşayan halkın etnik ırkçılık yaparak İngiltere’yi bölmeye kalkmadığını, herkesin kendisini “İngiliz” olarak tarif ettiğini,  bunun diğer batılı ülkeler içinde geçerli olduğunu, lâkin mesele Türkiye’ye gelince çok kimlikli, çok milletli bir yapı meydana getirilmeye çalışıldığını belirtmiştir.

Fennî dalda mütehassıs bir ilim adamının bu derecede isabetli içtimaî tespit yapabilmesi yüksek bir şuurun göstergesidir.

Dışarıdan bakınca çok sesli, parçalı bir görüntümüz olduğunu söyleyen Aziz Hoca, siyasilerin millî çizgide bir araya gelememesinden yakınmakta ve Türkiye’nin tahrip edilmemesinin, millî kimliğin zedelenmemesinin altını çizmektedir.

Aziz Sancar Hoca Nobel’i alan ilk ve tek Türk’tür.

Gittiği her yerde Ermeni Taşnaksutyun ağzı ile konuşan, Müslüman Türk’e soykırım iftirası atan ve bu sayede Nobel edebiyat ödülünü alan “vatanım rûy-i zemin, milletim nev-i beşer” anlayışındaki O. Pamuk’un aksine, Aziz Sancar Hoca ABD’de her platformda soykırım yalanı ile mücadele etmiş, hatta o tarihlerde asıl soykırımın Müslüman Türk milletine yapıldığı hakikatini hiç çekinmeden haykırmıştır.

Dinamitin mucidi olan ve vefat haberi Avrupa Basınında “ölüm taciri öldü” diye duyurulan, dinamiti icada götüren deneylerde kız kardeşi de dâhil birçok yakınının ölümüne sebeb olan Alfred Nobel’in anısına verilen bu ödüller, Batı âleminde ve dünyada saygınlık göstergesidir. Birçok daldaki bu ödüllerin Edebiyat ve Barış alanındaki kıstası O. Pamuk misalinde olduğu gibi siyasî olmakla beraber fizik, kimya, tıp alanında verilenleri daha objektif ölçütlere göre belirlenmektedir.

Aziz Sancar Hoca da Nobel kimya ödülünü kazanmıştır. DNA’lar ile alâkalı yapmış olduğu çalışmanın orta vadede kansere şifa mahiyetindeki çalışmalara vesile olabileceği ifade edilmektedir.

Cenab-ı Allah Aziz Sancar Hoca’dan razı olsun ve bu şekilde millî istikamet ehli ilim adamlarımızın sayısını artırsın.

*Ankara’daki patlamada şehit düşen iki polisimizi ve onların şahsında son süreçte şehid olan bütün ordu ve emniyet mensuplarımızı rahmetle yâd ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ahmed Gürkan Arşivi