Sinek Uçamaz
Sinek uçamaz dendi. Esat sinekten küçük olduğu için uçtu…
Suriye devlet başkanı Esat, bir baktık ki Moskova’da Kremlin Sarayı’nda Rus lider Putin ile görüşme yapıyor.
Nasıl uçtun oraya?
Biz sınırlarımızdan sinek uçsa koymayacaktık nasıl geçtin ya?
Olmadı işte şimdi bu…
Demek ki havamız bin beş yüz ama hava sahamız herkese açık…
Bunda bir bit yeniği var.
Sineği fark edebilen ama koca uçağı göremeyen radar sistemimizde bir sorun olmalı.
Yoksa radar sistemimizi kuranlar, bazı uçakların görünmesini engelliyorlar mı?
Belki de ABD ile Rusya Suriye konusunda gizli bir ittifak yapmışlardır.
Ne yani stratejik ittifak içinde olduğumuz süper güç, Suriye konusundaki ihtilafımızı açık edip bizi satışa getirdiğini itiraf mı edecekti?
Şimdi ayıkla pirinci taşını…
Esat’sız bir Suriye konusunda yapayalnız kaldık.
Yeni müttefik de bulamayacağımıza göre tekrar tatile mi çıksak ailecek?..
Netice olarak başka Türkiye yok çocuklar…
Sosyal Bilimler Lisesi
Sosyal Bilimler Liselerinin açılmasını yıllardır talep ediyorduk. Nihayet gerçekleşti. Fen liseleri, zamanında Türkiye’nin ihtiyacı olan fen adamlarını yetiştirmek için bir ön alış tecrübesiydi, hayırlı oldu.
Fakat sosyal bilimlerde ne yazık ki üniversite yıllarından başlayarak derinlemesine ilim adamı yetiştirmek mümkün olmuyordu. Sosyal bilimler liseleri bu açığı kapatmak ve genç yaşta bir sosyal bilim gönüllüsü hazırlamak amacına yönelik bir girişimdi.
Sosyal bilimler liseleri açıldı açılmasına da bu liselerde verilen eğitim ve terbiye acaba beklediğimiz istikamette ve yeterlilikte miydi?
Bu konuda ne yazık ki göğsümüzü gere gere evet diyemiyoruz.
Sosyal bilimlerde dünya çapında fikir adamları, sanat adamları, ilim adamları yetiştirmek için gerekli alt yapı yok maalesef.
Yine eğitimcilerin insafına kalmış mesele…
Bu okullarda yetişenler her şeyden evvel bütün klasikleri ve klasiklerimizi okumalı, hazmetmeli ve modern hayat için kendinde yeni eserler verecek kudreti bulmalıdırlar.
Öte yandan sosyal bilim araştırmaları için bazı sosyometrik çalışmalar ortaya konmalı ve pratik yaptırılmalıdır. Tarih, Osmanlıca, Arapça, Farsça ve ortak medeniyet dairemize ait gerekli donanım öğrencilere tedarik edilmelidir.
Sosyal Bilimler Liselerinin isimleri de çok güzel düşünülmüş.
Mesela Malatya’daki Niyazi Mısrî Lisesi…
Ne kadar yerinde bir isim…
Sonra Kocaeli’ndeki lisenin adı: Ali Fuat Başgil. Bu da müthiş yerindelik arz ediyor.
Sakarya’da Cemil Meriç Lisesi, Mersin’de Mehmet Akif Lisesi, Diyarbakır’da Ziya Gökalp Lisesi, Elazığ’da Ahmet Yesevi Lisesi, İstanbul’da Mümtaz Turhan Lisesi, Urla’da Cengiz Aytmatov Lisesi, Erzurum’da Nurettin Topçu Lisesi…
Hepsi harika…
Tebrik ederim bu isimleri koyanları…
Fakat bir de sırf sponsor oldukları için bu okullara isimlerini koyanlar var.
Çok lüzumsuz isimler…
Mesela MEHMET KAPLAN LİSESİ’nin ismi değişmiş…
Olmuş TÜRK-TELEKOM LİSESİ…
Ne kadar çirkin…
Bir firma adını nasıl koyar sponsor olduğu okula?..
Üstelik MEHMET KAPLAN gibi hocaların hocası bir büyük şahsiyetin ismini değiştirerek…
Bu ayıp da TÜRK-TELEKOM’a yeter…
Milli Piyango Lisesi, Jokey Kulübü Lisesi, Telekom Lisesi, Vodafon Lisesi, Turkcell Lisesi, Nex-Level Lisesi, Antares Lisesi, Gordion Lisesi, Panora Lisesi… Optimum Lisesi… Park Vera Lisesi…
Bunlar yoksa AVM adları mı?
Belki de AVM’ler yakında yanı başlarına zekat niyetine okul mokul açarlar da sponsor oldukları için o gavurca adlarını verirler diye uyarayım dedim.
Her şey Vaktinde…
Vaktinde yapılmayan ibadet ne kadar kısıntıya sebep olur sevap torbasında Allah bilir; lakin bazı tavırlar ancak vaktinde yapılırsa güzeldir, bir anlam ifade eder.
Mesela zulme rıza göstermemek ve zalimin karşısında ilk zulmünden itibaren karşı durmak gerektir. Yoksa yıllar sonra zalim elden ayaktan kesilmiş, bakıma muhtaç duruma düşmüşken, fırsatçılık yapmak aradan tekme savurmak doğru değil.
Kenan Paşa’ya övgüler düzenler, handiyse ayaklarını yalayanlar otuz yıl sonra demokrat kesilip felçli adama tekme atmaya başladılar. Darbeciler sayesinde statü kapanlar darbecilerin modası geçince ne kadar demokrat olduklarını yazıp çizmeye başladılar.
Kim inanır?
Akiller…
Şimdilerde Sayın Bülent Arınç, tabiri caizse günah çıkarıyor.
Her şey vaktinde Bülent abi…
Her şey vaktinde…
Bülent Bey deyince Erbakan Hoca ile bir sohbetimizi hatırladım.
Bu yeni yetmeler –şimdikiler değil kastettiğim o zamanki yeni yetmeler- Oğuzhan Asiltürk abilerinden izinsiz tuvalete gitmezlerdi, bir zamanlar…
O zamanlarda bir yol ayrımı içindeydiler. Global ve de yerli güçler yeni bir hareket istiyorlardı. Talep de vardı, ne de olsa…
Öyle ya eskimiş siyasetçilerle nereye kadar…
Hoca Nuh diyor Peygamber demiyordu bazı şeylere…
Bunları da bizzat Sayın Abdullah Gül’ün ağzından duydum…
Neyse efendim; gençler ayrılıp parti kuracaklarmış, Erbakan Hoca da ısrarla emanetçi bir adam arıyor, en güvendiği de mühendis abim –çok takdir ederim kendisini; Fırat ve Dicle sularımız hakkında aynı fikirdeyiz- Recai Kutan’ı tayin etti…
Sonra ayrıldı gençler… O sıralarda Bülent Bey’in kararı merak konusu idi.
O zamanlar ağzı laf yapan milli görüşçülerin başında Bülent Bey geliyor. Türkçesi güzel, hitabeti yerinde…
Sonunda Bülent Bey gençlerden yana tavrını koydu.
O sıralarda Erbakan Hoca ile bir sohbet fırsatımız oldu. Dedim ki Hoca’ya:
“Hocam siz emanetçi olarak Bülent Bey’i atasaydınız, bu gençler biraz zor kurarlardı partiyi…”
Hoca düşündü, sonra bana hak verdi…
İşte böyle… Yani bir zamanlar Bülent Beyin kararı çok mühim bir rol oynadı…
Hey gidi günler hey…
Şimdi yeni yeni yetmeler saldırıp duruyor Bülent Bey’e..
Burada dikkat edilmesi gereken nokta: yeni yetmelerle Gökçek arasında kurulacak derin ittifakın hedeflerinin nerelere dokunacağının önceden keşfedilip keşfedilemeyeceğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.