Kudüs’ün İşgale Tepkisi
Bundan önceki yazımızda Siyonistlerin, Kudüs’teki Filistinli varlığı ortadan kaldırma ve Mescidi Aksa’yı tedrici bir şekilde Yahudi kontrolüne sokma planları hakkında bilgi vermiştik.
Fakat Filistin halkının ve bütün zorluklara rağmen Kudüs’te Filistinli varlığı korumak için direnen, bu amaçla büyük fedakârlıklarda bulunan nüfusun da işgal devletinin uygulamalarına tepkisi çeşitli şekillerde kendini gösteriyor.
Kudüs’te ve Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinde ikamet eden Filistinliler, Mescidi Aksa’ya sahip çıkma konusundaki kararlılıklarından vazgeçmeyeceklerini göstermek amacıyla geçtiğimiz Cuma günü yine bu kutsal mabede akın ettiler.
İşgalcilerin bütün engellemelerine, yollara barikat kurmalarına, camiyi asker kuşatmasına almalarına rağmen yine de Cuma namazı için Mescidi Aksa’ya akın edenlerin sayısının iki yüz bine ulaştığı tahmin ediliyor. Cuma namazı böylece aynı zamanda işgal devletinin Yahudileştirme politikalarına tepki niteliğinde ve büyük kalabalığın katıldığı bir eyleme dönüştü. İşgalci saldırgan devletin Yahudileştirme politikasına bir önemli tepki de Kudüs’te gerçekleştirilen eylemdi. Daha önce iş makineleriyle gerçekleştirilen eylemin bir benzerini 1948’de işgal edilmiş bölgede faaliyet yürüten el-Celile Tugayları mensubu bir direnişçi özel aracıyla gerçekleştirdi ve işgalcilerden çoğu asker on dokuz kişi yaralandı. Eylem, işgal devletinin Kudüs’teki Yahudileştirme planlarına, gasp faaliyetlerine ve bu kutsal beldenin İslâmî kimliğini değiştirme çabalarına tepki niteliğindeydi.
Kudüs eylemi işgal devletinin söz konusu Yahudileştirme planlarının ve gasp faaliyetlerinin ters teptiğini gösteriyor. Çünkü bu tür eylemler, Filistinlilerden zorla gasp edilen arazilere inşa edilen Yahudi yerleşim merkezlerinde güvenlik sorununun artacağını gösterir. Bundan önceki tecrübeler bu tür eylemlerin yol açtığı güvenlik sorununun zamanla işgalcilerin en büyük sorunu haline geldiğini ortaya koydu. Şimdi Yahudileştirme planlarının merkezine oturtulan Kudüs’ün özellikle işgale karşı eylemlerin arttığı şehir haline gelmesi işgalcileri düşündüren güvenlik sorununun da burada daha fazla etkisini göstereceğine işaret eder.
İşgalciler açısından özellikle güvenlik sorununun büyümesi ise Olmert’in Batı Yaka’yla ilgili itirafı üzerinde düşünmemizi gerektirir.
Olmert, Büyük İsrail Projesi’nin artık bir hayal haline geldiğini itiraf etmesinden sonra Batı Yaka bölgesinde Yahudi yerleşim merkezlerine kırk yıldan beri boşuna yatırım yaptıklarını dile getirme ihtiyacı duymuştu. Bu itirafının sebebi ise Gazze’deki direniş karşısında yenilgiyi kabul etmek ve 2005 yılında oradan çekilmek zorunda kalmış olmalarıdır. O zaman Gazze’ye inşa ettikleri villaları ve modern binaları kendi elleriyle yıkarak çekilmişlerdi. Bugün işbirlikçi Abbas yönetimi sayesinde Batı Yaka’da hâkimiyetlerini sürdürüyor olmaları orada direnişin sona erdiğini göstermez.
İşbirlikçiler yavaş yavaş Batı Yaka’da da tükenecekler ve Siyonistler şöyle ya da böyle o bölgede işgal altında tuttukları arazilerden çekilmek zorunda kaldıklarında aynen Gazze’de yaptıkları gibi inşa ettikleri binaları Filistinlilere bırakmamak için kendi elleriyle yıkma ihtiyacı duyabilirler.
Ondan dolayı Olmert’in itirafı gerçekçi ve yerinde bir itiraftır.
İşte bu gerçek Kudüs için de geçerlidir.
Kudüslü Müslüman gerek gördüğünde canını feda edecek ama Kudüs’ünü Mescidi Aksa’sını feda etmeyecektir. Siyonist işgalci, Yahudi göçmen de orada güven içinde yaşayamayacağını anlayacağı için yıllardan beri işgal devletinin başını ağrıtan tersine göç problemi en çok etkisini Kudüs’te gösterecektir.
İşgalci orada gasp ettiği arazilere inşa ettiği Yahudi yerleşim birimlerini maliyet fiyatına üstelik kiradan daha düşük miktarlarda taksitlere bölerek satmak isteyecek ama Yahudi göçmenler gelip de oraya oturmak istemeyeceklerdir.
Fakat Kudüs ve Filistin halkının işgale karşı büyük fedakârlık göstererek sürdürdüğü mücadeleye ümmetin sahip çıkması, oradaki Müslüman varlığının korunması için sürdürülen çabalara destek vermesi gerekir. Çünkü o beldeler tüm ümmet için emanettir.
Orası bir ribat noktasıdır ve orada verilen mücadele tüm ümmet adına verilmektedir.
Bunu sadece bazı zamanlarda Kudüs’ü gündemimize taşımakla değil o davayı sahiplenmekle yapmalıyız.
Kudüs davasının sahiplenilmesinin sağlanması için gerçekleştirilen etkinliklere de ilgisiz kalınmamalıdır. Cuma günü (yarın) İstanbul’da Fatih Camisi’nde Kudüs günü münasebetiyle bir etkinlik düzenleneceğini de bu vesileyle hatırlatmış olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.