Garbı Uyandırıp Aydınlatan İslam Alimleri
“Allahü Tealâ, Âdem’e (aleyhisselam) isimlerin küllisini talim etti.” (Bakara/31)
Hazret-i Âdem, ilk insan ve ilk nebidir.
Hazret-i Âdem, arzda ilk binayı inşa eden (Kâbe-i Muazzama), ilk ateşi yakan, ilk ekini eken, ilk defa un öğütüp ekmek yapan insandır.
Hazret-i Âdem, dünyada demiri eritip şekil veren ilk demirci, avret yerlerini örtecek şekilde kıyafet diken ilk terzidir.
Hazret-i Âdem, yazıyı ilk kullanan ve okuyandır. Kendisine sahifeler inzal olunmuştur.
Hâsıl-ı Hazret-i Âdem medeniyetin özüdür.
Dünyada medeniyet, terakkiyat Hazret-i Âdem ile başlamıştır.
Bütün bunlar Hazret-i Âdem’e isimleri talim ettirilerek bildirilmiştir.
Tarihi maddeci bir bakış açısı ile yorumlayanlar bunları inkâr etmektedirler.
Materyalistler insanlık tarihini zorlama yorumlarla bakır, tunç ve demir gibi madenlerin kullanılması, ateş ve yazının sonradan bulunması iddialarını temel alarak gayr-ı ilmî bir tasnife tâbi tutmaktadırlar.
Maddeci anlayış için böylesi bir tarih yorumu vazgeçilmezdir. Aksi halde Hazret-i Âdem’i ve O’nun saydığımız hususlarını kabul etmek demek bir yerde dini tasdik mânâsına gelir.
Ne yazık ki Türkiye’mizde “Millî Eğitim Tedrisatı”nda da aynı maddeci anlayışın yansımalarını görmek mümkündür.
İlk, orta ve yüksek öğrenim tedrisatının hakikî mânâda millî hâle gelmesi ve bu müfredatı lâyıkıyle işleyecek millî hocalara vazife verilmesi ne elzemdir.
Bu eğitim müesseselerimizin “hain” yetiştirme ve barındırma merkezi hâline gelmesine ancak bu şekilde mâni olunur.
Hazret-i Âdem’in medeniyetin ilk nüvesini teşkil etmesi misali İslâm âlimleri de bugünkü terakkiyatın meydana gelmesinde çok büyük pay sahibidir.
Bu hususlarda derin araştırmaları olan Mütefekkir İsmet Akçal’ın ifadesiyle İslâm âlimleri garbı uyandırıp aydınlatmıştır.
Dünyaya mâl olmuş daha doğrusu Batılı tarafından dünyaya mâl edilmiş bilim adamlarının, düşünürlerin çoğunun istinat noktası, istifade kaynağı İslâm âlimleridir.
Hukuk, felsefe, astronomi, tıb sahasında ve fennî-içtimaî birçok alanda Batılının özümseyip kendi malı hâline getirdiği pek çok hususun çıkış noktası İslâm âlimleridir.
Batılı kimi zaman aynen iktibasla, kimi zaman da biraz değiştirmek suretiyle bu hususları İslâm âlimlerinden almıştır. Lâkin çoğu, istifade ettikleri İslâm âlimlerine, onların eserlerine, atıfta bulunmamıştır.
Kaynak belirtmeyerek sanki kendileri ilk defa ortaya çıkarmış gibi göstermişlerdir.
Hâlbuki İslâm âlimleri gayr-ı Müslimlerden yaptıkları iktibaslar da muhakkak kaynak belirtmişlerdir.
Müslümanlar da kendi âlimlerinin eserlerine sahip çıkamamış ve Batılı karşısında gerekli müdafaayı yapamamışlardır. Meydanı boş bulan Batılı ise bunu en güzeliyle becermiş ve dünyaya yaymıştır.
Bugün ortalama bir üniversite talebesi birçok Batılı düşünür ve bilim adamının ismini bilirken İslâm âlimlerinden kaçının ismini sayabilir?
Sayabilse dahi o âlimlerin eserini okumuş mudur?
Okumuş olsa dahi ne kadar idrak etmiştir?
İstisnalar olmakla beraber bu suallere müspet cevap verebilmek pek mümkün olmasa gerek.
Allah izin verirse bu mühim mevzuu işlemeye devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.