Ahlâkî Boyutuyla Siyaset
Siyaset adil rekabet oluşturarak farklılıklar içinde uzlaşma sağlama sanatıdır. Yani siyasi rekabetin rakibi yine siyasi ilkelerdir. Farklı hayat görüşlerini bir arada bulundurma ve onlar arasında uzlaşıcı düşünceleri ortaya çıkartma siyasetin ve dolayısıyla siyasetçinin görevidir. Siyaset tanımında olduğu üzere insanların ortak ilişkilerini düzenleyen bir bilimse o zaman insanlar arasındaki uyumla hayata yön vermesi gerekmektedir. Bunu da ancak ahlaki değerleri ön plana çıkararak gerçekleştirebilir.
Kendilerini bir din veya ahlaki değerler sistemine dayandıran her bireyin kendisine uygun gördüğü bir ahlaki hayatı vardır. Yani insan kendisini bir hayata adar ve ona uygun tarzda yaşamaya gayret eder. İşte siyaset, fertlerin kendisine layık gördüğü iyi hayat tarzlarının birbirlerini engellemeden bir arada yaşama kültürünü sağlayan değerler bütünü olarak karşımıza çıkar. Siyasetin varlığı bu açıdan bakıldığında hayat tarzlarını korumasına bağlıdır diyebiliriz.
Burada karşımıza çıkan diğer bir kavram da ahlaktır. İnsan hayatına yön verdiğine inandığımız ahlakın siyaset ve hukuka önceliğinin olduğunu hatırlatmak isterim. Fertlerin hayatını yönlendiren şeyin sadece siyaset veya siyasetin ilkeleri olmadığının altını çizerken, insanların farklı düşünceleriyle kendi hayat amaçları peşinden gittiklerinde diğerleriyle bir çatışmaya girmelerini engelleyen kavram olarak siyasetin baç rollerde olduğunu ifade edebiliriz.
Siyasetin bir uzlaşma aracı olduğunu bir kere daha tekrar ederken, siyasi otoritenin kaynağının da fertlerin karşılıklı rızalarını olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Siyaset sadece ahlaki değerlerin değil, bütün iyi hayat biçimlerinin sorunlarına kapsayıcı çözümler üretir ki buradan yola çıkarak şunu ifade edebiliriz; “Siyaset, ahlaki bir hayatı yaymanın aracı olabilir ama kendisi bir ahlak düşüncesine dayanamaz” derken ahlak-siyaset ilişkisinin en çok kafa yorulan bir konu olduğunu da biliyoruz.
Ahlâkı mutlu olma, siyaseti ise mutlu olma çabası olarak görürsek siyasetin ahlaktan etkilenmesinin mecburi olduğunu anlarız. Ahlakın insanın hayatında yeniden merkeze oturacağı bir dünya ve siyasetin inşa edilmesi gerektiğine inanarak, siyasetin ahlakını da sadece siyasetçilerimizin tayin ederek yeni tartışmaları uygun fikir zemininde yürütmeleri gerektiğini ifade ediyorum.
Unutmayalım ki, insanların sorunlarından tüm insanlar sorumludurlar. Batının sıklıkla vurguladığı ve bize dayatmaya çalıştığı evrensel insan hakları, demokrasi, özgürlük ve adalet söylemleri çoğu zaman kapsadığı sözlere haiz olamamıştır. Yani çifte standart uygulamıştır.
Başkalarını eleştirdiğimiz oranda çuvaldızı kendimize batırmalıyız ki, bu çerçevede siyasi tartışmalarda birbirimizi doğru anlayabileceğimiz ortak bir dil ve zemin üzerinde yürümeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.