Halil Mert

Halil Mert

NEDEN HEDEF TÜRKİYE VE TERÖR VE YEREL DURUŞLAR

NEDEN HEDEF TÜRKİYE VE TERÖR VE YEREL DURUŞLAR

Çok kötü günler gördük..

Milletimiz çok kötü şeyler yaşadı.

Dünyanın ilk büyük savaşının hedefiydi ülkesi, coğrafyası.. Paramparça edildi.

Katliamlara uğradı. İngiliz ve Fransız mezalimi, Yunan mezalimi, Ermeni mezalimi, Bulgar mezalimi, Sırp mezalimi…

Bitti mi?

Hayır!

Yeni devlet kurduğunu zannetti, “Madde planında hür” ya mana planı mı?

Hala devam eden yozlaşmaya bakılırsa mana elden gitmiş çoktan.. “Sokakları düzeltelim” diyorsunuz, gönüller boşalmış, “Gönülleri kurtaralım.” diyorsunuz. Birileri gönüllerimizi satmış..

İslam Tarihi, mezhep, tarikat, enaniyet ve kardeş kavgaları ile dolu. Düşünün Ehl-i sünnetin mezhepleri bile çatıştırılmış birbiri ile..

Biz yeni Sıffin’ler istemiyoruz.

Yeni Ankara Savaşları, Otlukbeli, Çaldıran savaşları da istemiyoruz.

Yavuz’da bizim Şah Hatayi de.. Beyazıt’ta bizim Timur’da.. Tomambay’da, Selahaddin de bizim…

Yeni Türkiye, Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızları artırarak Anayasal değişikliklere başlamalı. Oraya Memluklular’ı da koymalı, Safaviler’i de.. Eyyübiler’i de.. Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları haritalarına Dış Kürtler’i de koymalı, Devlet-i Aliye’nin tebasını da…

Toplum değerlerimiz yok ediliyor. Hem İslami ve Milli değerlerimiz hem de geleneklerimiz ve töremiz.. 30 yıl önce PKK militanı haine deseydiniz, “Şu ninenin arkasına saklan, karı kıyafeti giy!” Yapmazdı.. Düşünebiliyor musunuz? Ya şimdi?

Ya Din adına, canlı bomba olanlar!.. Onlar da yoktu.

Hani bir İslam Âlimi son nefesinde diyor ya; “Kocakarı imanı üzerine ölüyorum.” O kocakarılar zamanında, fitne yoktu, bölücülük yoktu. İman vardı, hayâ vardı. Ahlak vardı.

TERÖRÜN ASIL NEDENİ, TOPLUMSAL ÇÖZÜLME VE YOZLAŞMADIR.

Terörün hedefi nedir? Toplumda, devlet ve millete karşı güvensizlik oluşturmak, korku yaratarak kaos oluşturmak. En nihayetinde de otorite boşluğu ve iç savaş. Dolayısı ile toplumu hedef alan bu yapılara karşı siz de Psikolojik harp yöntemleri ile savunma yapmalı, taarruz etmelisiniz. Milli Güvenlik Yapısı, polis, jandarma gibi davranamaz. O ön almakla, yozlaşma ve bozulmanın önüne geçmekle meşgul olmalıdır. Dahası, değer üretme, mevcut değerleri geliştirme, ülkesinde, Çevre coğrafya ve tarihi bağları olan toplumlarda dahi kendisine müzahir kadrolar ve saha oluşturmakla, karşılıklı bağımlılık çareleri aramakla meşgul olmalıdır.

Bana göre Cumhurbaşkanımız Milli Güvenliğin önemini kavradı, Milleti, ümmeti ve devleti tanıdı. Özellikle son iki yıldır gereğini de yapmaktadır. Ancak, işte tam da bu yol ayrımında Milli Görüşten bu yana birlikte yürüdüğü arkadaşlarının arkadan hançerleme gayretleri ile karşı karşıyadır. Eskiden düşman sadece soldan gelirdi. Öyle zannederdik ya da. Masonik çevreler, batıcı guruplar, seküler yapılar, radikal laikler, Marksistler, ateistler vs. Ancak, ihanetini İslamcı görünümle gizleyen hainleri göremedik ya da görmek istemedik.

Masonik ve laik kesimler sözde cumhuriyet Türkçülüğünü kutsarken ki alakaları yok, Türk’e ve değerlerine düşmanlar, bunların karşısında duruyor görünen sözde İslamcılar da bu tutumu bahane ederek Türk Milleti’ne aleni düşmanlık yaptılar.

Oysa Filistin de bizimdi, Karabağ da. Bosna da bizimdi, Doğu Türkistan da… Türk Milleti, fethettiği tüm toprakları Müslümanlar için yurt yapmıştı. Bin yıldır İ’lay-ı kelimetullah” deyip savaşıyordu. Bosna’da Boşnak Müslümanlar camide çocuklara Türklüğün Şartları’nı öğretiyorlardı. İslamın beş Şartı’na “6. Cihad etmek.” ekle. Al sana Türklüğün şartları… Birileri “Ne mutlu Türküm diyene!” diyerek Türk’e de, değerlerine de vurmadı mı? Sırf bu ve benzer cümleleri bahane edip bu necip ve muharip millete vurulur mu?

Alın sonuç ortada. Vurdunuz değerlerine. Ezdiniz.. Önce sistemin laikleri vurdu, sonra sözde muhafazakârlar. Zaten şöyle bir sözde vardı değil mi? “Etrak-ı bî-idrak” (idraksiz Türk).. Allah aşkına, İslam Coğrafyası’nın her yerinde Türk şehidler yok mu?

Bu gün Cumhurbaşkanımız oynanan oyunları görmüştür. Ancak, yanında samimiyetle sadece milletimiz durmaktadır. AKPARTİ mi? Anayasa Mahkemesi’nin son kararında hükümet sözcüsünün beyanını hatırlayınız. AKPARTİ’nin kurucuları ve halen de içinde olduklarını iddia eden, Abdullah Gül, B. Arınç vs. duruşlarına bakınız. Devamla, hala iş, ihale kovalayan, milletin derdi ile hemhal olmayan, atandıkları makamlarda telefonlara dahi bakmayanlar.. R. T. Erdoğan’ın sırtına binip, milletimize tepeden bakan riyakârlar acaba bu teröristlerden çok mu farklı? Terörün maksadı, güvensizlik ve korku yaymak değil miydi? Bu “Bizden” görünümlü adamlar da yaptıkları ile menfaatperestlikleri ile aynı şeye neden olmuyorlar mı?

Halkımız “Cumhurbaşkanımızın başına Allah korusun bir şey gelirse ne yaparız?” diye büyük bir korku içindedir. Biz de öyle.. Bu korkuyu gidermek hükümetin ve AKPARTİ’nin işi değil mi? Beyler bilginiz olsun bu korku büyüyor.

Milletimizin geleneksel üç eğitim kurumu var. KIŞLA, CAMİ, MEKTEP.. İttihatçılardan itibaren önce mektep ile cami birbirine düşman edildi. 12 Eylül sürecinde kışla ile mektep.. 28 Şubat sürecinde de kışla ve cami.. Paralel süreçte de devletin komple çivisi çıktı. Önce TSK toplum nezdinde madara edildi. Şimdi de emniyette emekler zayii oldu gitti. Tüm bu emekler milletin istismar edilmiş emekleriydi, milletimizin enerjisiydi, ümmetin sinerjisiydi. Şimdi tüm bu kurumları bir araya getirme zamanı. Tabii bir kurum daha var. MEDYA..

Bu kurumları bir araya getirip, ORTAK İDEAL VE HEDEFLERE yöneltmek Cumhurbaşkanımızın, Hükümetin ve MGK’nun görevidir. Tabii bunun layıkı ile yapılabilmesinin birinci şartı, ADALET, LİYAKAT VE EHLİYET sahibi kadroların işbaşına ve üst kadrolara getirilmesidir.

Geçmişe dönme zamanı.. Hoca Ahmet Yesevi Ata’dan yeniden başlanmalı. Anadolu’ya yüzbin yetişmiş talebe göndermişti. O şöyle tebliğ etmişti.

“Sevmiyorlar âlimler sizin Türkçe dilini,

Erenlerden işitsen açar gönül ilini..

Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar,

Anlamına erenler başın eğip uyarlar…

Miskin Hafız Hoca Ahmet yedi atana rahmet,

Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe'yi…”

Yunus’lar, Hacı Bayram’lar, Hacı Bektaş’lar da öyle değil miydi?

Anadolu’da asıl büyük iz Selçuklu bu duygularla kurulmadı mı? Anadolu’yu yurt yaparken bu öz ile yapmadık mı?

Eğer ecdad, Etrak-ı bî-idrak denen Müslüman Türk ile beraber, diğer İslam Ahaliye de askerlik yaptırsaydı, gayri Müslimleri de geri hizmet de olsa askere alsaydı şu an tüm sınırlarını koruyor olmaz mıydık? Düşünün bence… Bu yönü ile “İngiliz’i inceleyin” diyeceğim hemen bir akl-ı evvel “Biz gevur muyuz, emperyalist miyiz?” diyecek? Ama inceleyin… Devlet yapısını, girdiği toplumları nasıl dönüştürdüğünü? Her yeri zorla dönüştürmüyor bilginize…

Sonuç itibari ile bulunduğumuz coğrafyadan dolayı, İslam olmamızdan dolayı, hammadde ve enerji kaynaklarını kontrol eden merkez ülke olmamızdan dolayı hedefteyiz. Ya birlik içinde güçlü bir ülke olacağız. Ya da; Jirinovski diyor ya; “Bu coğrafyanın baş belası Türkler’dir. Rus atları Akdeniz’de sulanmadıkça bu topraklar huzur bulmaz. Kazak ve Moğol bozkırları bomboş. Türkler gitsinler ataları gibi o topraklarda öküz gütsünler.” İngiliz’i Alman’ı, Fransız’ı farklı mı düşünüyor? Hatta Acem’i (İran)? Ya da bu toprakta bizi birbirimize kırdırarak boğacak ve yok edecekler.

Şimdi;

Terör Milli birlik ile biter.

Terör güçlü devlet ile biter.

Terör, İman, ahlak, edep, hayâ ve muhariplik duyguları ile kenetlendiğimizde biter.

Zalime ve işbirlikçi ihanete küfrederek, ağıt yakarak, samimiyetsiz ve gayretsiz davranarak terörü bitiremezsiniz. Terör düşmanlarla savaşın yöntemlerinden biridir. Sizinde benzer silahlarınız var mı? Savunacak kararlılığınız, saldıracak iradeniz var mı? Yoksa sahibinin yaşlandığı için kovduğu eşşeğin canavarın karşısındaki çaresizliği gibi kendinizi biçare mi hissediyorsunuz?

Aczinizi topluma yaymayın. Yapamıyorsanız bırakın liyakat ve ehliyet sahibi, adalet ve cesaret sahibi adamlar yapsın. Bari onlara engel olmayın.

Ey Milletim. Korkma! Eğilme… Allah’a itimat ile çalış, edeple dikil.

Bakın 1913 yılında ne diyor Akif;

“Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,

Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,

Aynı milliyetin altında tutan islam'ı,

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir...

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..

Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;

Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,

Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

Diye dursun atalar: 'Kal'a içinden alınır.'

Yok ki hiç bir kişiden... Millet-i merhume sağır!

Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye...

Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler

Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!

İşte Irak'ı da taksim ediyorlar şimdi.”

Şu an bu parçalanma devam etmiyor mu? Akıllanmaz isek; Büyük Hünkâr Abdulhamid Han’ın dediği gibi; “Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor!”

Bilginize…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Halil Mert Arşivi