Aktütün’ü karartan istifhamlar…
Son Aktütün Karakolu saldırısı istifhamları, yalnız terörle mücadelede değil, Ankara’nın içte ve dışta bir dizi arızalı politikalarla muallel olduğunu ele veriyor.
Öncelikle şu sorunun cevabı aranıyor: 16 yıldır beş kez saldırıya uğradığı ve kırktan fazla asker şehid verildiği halde neden bu ve benzeri karakolların yeri hâlâ değiştirilmemiş?
Emekli askerlerin bir kısmı sözkonusu karakolların terki halinde bölgenin tamamen terörist sızmalarına açık olacağını söylerken, diğer bir kısmı “Bu işler karakolla olmaz’ diyor; özellikle terörle mücadelede “karakol mantığı”nın terk edilmesi önerisinde bulunuyorlar. Emekli komutan Osman Pamukoğlu’nun, “Bu karakollar kaçakçılık için kurulmuş. Ne kadar sağlamlaştırırsanız sağlamlaştırın fark etmez; sabit karakollarla terörle mücadelenin yürütülmesi mümkün değil. Teröristler nasıl hayalet gibiyse siz de hayalet gibi olacaksınız. Durağan yapılarla bu mücadele olmaz” tesbiti, bunun açık ifâdesi. Keza kimine göre çatışmaların üzerinden on altı saat, kimine göre dokuz saat ve en azından beş saat geçtiği halde ancak destek gönderiliyor. Gerçekten, diyelim ki köprüleri yıktıkları için kara desteği verilemedi; peki gün ortasında hava desteğinin bu kadar gecikmesinin nedeni nedir? Bu sorular da hâlâ havada ve cevapsız…
Sonra en az 350 teröristin iki gün boyunca gruplar halinde karakola hâkim tepelere sızması ve öğle vakti saldırıya hazırlanmaları neden fark edilmedi? Bu sorunun da doğru dürüst cevabı verilmiş değil…
HANİ, TERÖR ÖRGÜTÜ
BÜYÜK DARBE
YEMİŞTİ?
Diyelim ki stratejist Erhan Göksel’in ifâdesiyle, ilk defa gece yarısı yerine öğle ortasında saldıran yüzlerce terörist arka arkaya dizilseler bir kilometre uzunluğunda bir kuyruk olacak.
Diyelim ki teröristler geceleyin bölgeye sızdılar. Yüzlerce teröristin havan topu, uçak savar ve ağır silâhlarla sınırdan 40 kilometre içeriye sızmalarının fark edilmemesi bir yana, son gün hain saldırının başladığı öğlen sonrasına kadar bölgede konumlamaları ve hareketleri nasıl fark edilmedi?
Diyelim ki yüzlerce teröristin toplanması ve sızması fark edilmedi; peki saldırıdan sonra gün ortasında onlarca kilometre yol boyunca yeniden Irak’ın kuzeyindeki yuvalarına dönüşleri de mi tâkip edilemedi? Kış ortasında, sıfırın altında eksi 30 derecede gece gündüz kara ve hava harekâtlarını düzenleyen birlikler, nasıl olur da teröristleri inlerine kadar izleyemedi? Hani, terör örgütü büyük darbe yemişti? Hani, insan ısısına ve en ufak bir harekete duyarlı İsrail’den alınan Heron’lar? Sonra pervâsızca sınırı geçen ve günler boyu ağır silâhlarla yüksek tepeleri tutan teröristlerin vücut ısılarını yansıtmayan plastik yağmurluklarını ıslattıkları için “görünmedikleri” mâzereti ne denli doğru?
Hani, Başbakan’ın geçtiğimiz Kasım ayında Amerika’ya yaptığı ziyarette Oval Ofis’te Bush’la baş başa görüşmesinin ardından öve öve bitiremediği “stratejik ortağı ABD”nin kontrolündeki Kuzey Irak’ta terörle mücadele için yaptığı “istihbarat paylaşımı”?
Hani, Başbakan’dan bir ay sonra ABD’ye gidip Yahudi lobisi düşünce kuruluşlarında konuşan Cumhurbaşkanı Gül’ün Bush’la buluşmasının peşinden Beyaz Saray bahçesinde teşekkürlerini sunduğu “Amerikan istihbarat paylaşımı desteği”?
Uzaydan yerdeki en ufak bir hareketi gören Amerikan uydu araçlarının, insansız İsrail casus uçaklarının hareket halindeki yüzlerce teröristi tesbit etmemesi mümkün mü? Eski Genelkurmay Başkanı, “PKK’lı teröristleri BBG evinde gibi izliyoruz” demişti. Gerçekten Amerikan ve İsrail uçaklarıyla, uzay araçlarıyla, geceleyin en ufak bir hareketi tesbit eden termal kameralarla izlenen bölgede yüzlerce terörist nasıl tesbit edilemedi?
İŞİN İÇİNDE CİDDÎ BİR YANLIŞLIK
VAR…
Genelkurmay İkinci Başkanı, olayda istihbarat zâfiyeti bulunmadığı ve Aktütün’le birlikte beş karakolun başka yerlere taşınmasının maddî sıkıntı sebebiyle geciktiğini belirtiyor. Böyleyse söz konusu “maddî sıkıntı” neden şimdiye kadar hükümete iletilmedi? İletildiyse niçin gereği yerine getirilmedi?
Görünen o ki Türkiye’nin terörle mücadelesinde hâlâ ciddî zâfiyetler var. Demokrat Parti Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun değerlendirmesiyle, “Eğer bir karakola beş kez baskın yapılıyorsa, 45 şehit orada can veriyorsa ve askerlerimiz neredeyse dağlardaki çobanların koyunlarına lâyık gördüğü barakalardan daha kötü yerlerde bırakılıyorlarsa burada bir yanlış var.”
AKP hükümeti, Irak’ı işgal eden ABD’ye destek hamûlesi çıkardı.. Başbakan, “büyük Ortadoğu projesi”nin eşbaşkanı olarak stratejik müttefiki ABD ile “işbirliğini” sürekli nazara veriyor. Cumhurbaşkanı, son ziyaretiyle her türlü desteği yeniliyor…
Ve anlaşılıyor ki bu menfur saldırı ve adî cinâyet, tek başına bölücü terör örgütünün yapacağı iş değil. Zira onlarca kara ve hava harekâtlarının yapıldığı ve teröristlerin yuvalandığı Irak’ın kuzeyi ABD’nin kontrolünde. Teröristler, ABD himâyesindeki bölgeden geliyor ve yine oraya dönüyor…
Ankara bunu sorgulamalıdır. Soylu’nun dediği gibi, Başbakan Deniz Feneri dâvâsında gösterdiği tepkiyi, asıl bu konuda vermelidir. “Kasımpaşalılığını” burada göstermelidir…
Aktütün’ü karartan istifhamlara açıklık getirilmelidir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.