Kuşatmayı yarmak zorundayız
Beşiktaş ve Kayseri kahpeliği, terörle mücadele yeni bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor. Hükümetten bu konuda çok önemli işaretler geliyor. Nihayet adam gibi bir terörle mücadele konsepti geliştirileceği ve çok yönlü bir mücadele verileceği anlaşılıyor. Keşke çok daha önce bu kararlılık gösterilseydi ve topyekün mücadele stratejisi hayata geçirilmiş olsaydı. Hiç olmazsa bundan sonra yanlış yapılmayacağı ve bu kalleşlere anladıkları dilden cevap verileceğine dair ümitlerimiz arttı.
AKP'YE DÜŞEN GÖREV
Gerek Cumhurbaşkanından, gerek başbakandan çok yerinde açıklamalar duyduk. Durarak, eylem yapmalarını, kan dökmelerini bekleyerek bu hainlerle mücadele veremeyiz. Meseleyi sırf güvenlik güçlerine havale etmek de sonucu değiştirmiyor. Nitekim, bugüne kadar imha edilen terörist sayısı 30 bin civarındadır. Terör örgütünün dağ kadrosunun 5-6 bin civarında olduğu düşünülürse, bugüne kadar en az 5 defa bu kalleşlerin kökü kazandı, ama her defasında yeniden başlarını kaldırdılar. Çünkü, topyekün bir mücadele yürütülmedi ve bu kalleşlerin üremelerine fırsat verildi. Adına çözüm denilen süreci zaten hiç aklıma dahi getirmek istemiyorum. Hiç olmadıkları kadar güçlendiklerini söyleyerek meclis kürsüsünden meydan okuma cüreti bulduklarını hatırladıkça içim sızlıyor. Ne yapılması gerektiği konusunu daha önce değerlendirmiştik. AKP bugüne kadar yaptıklarının tam tersini yapsın yeter.Müzakere yerine mücadele yürütülsün, taviz yerine kararlılık gösterilsin, güvenlik güçlerine "görmezden gelin" talimatı yerine, inlerine girin cesareti verilsin, siyasi uzantılarıyla Sevr anlaşmaları imzalamak yerine yargı önüne çıkarılsın, mülki amirlerin yetkilerini kısıtlamak yerine yeni ve daha ileri imkanlar sunulsun. Canlarını ortaya koyarak mücadele veren kahramanlarımız devletin ve milletin arkalarında olduğunu görsünler, gerisi kendiliğinden gelir.
SURİYE SINIRI KONTROLE ALINMALI
Bir beka sorunu ile karşı karşıya kaldığımızı ülkeyi yönetenler söylüyor. Dolayısı ile artık en küçük bir ihmal, en küçük bir yanlış yapmak gibi bir hakkımız yoktur. Etrafımız kuşatılmıştır ve bu kuşatmayı yarmak zorundayız. Suriye sınırımızın 90 kilometrelik bölümünde yürütülen ve ülkenin varlığını doğrudan ilgilendiren Fırat Kalkanı operasyonunun ivedilikle sonuca ulaştırılması ve benzer operasyonun kalan 811 kilometrelik bölgede de yapılması gerektiğini, daha önce defalarca yazdık. Bölgede dengeler çok hızlı değişiyor. Yeni ittifaklar, yeni kalleşlikler, yeni örgütlenmeler ortaya çıkıyor. Dolayısı ile biran önce sonuç almak ve orada güvenli bölgeyi tamamlamak gerekiyor. Diğer taraftan Suriye sınırımızın PYD kontrolünde olması buradan her türlü belanın yağması sonucunu doğuruyor. Eğer güvende olmak ve terörü bitirmek istiyorsak, önce sınırlarımızın tamamına sahip çıkacak ve bu kalleşlerin kolayca girip çıkmalarına, hatta silah ve bomba nakletmelerine engel olmak zorundayız. Nihayet sayın başbakandan bu yönde bir değerlendirme duyduk ve çok memnun olduk. "Fırat Kalkanı, DAEŞ tehdidini sınırladı. Benzerini güney sınırımızda yapacağız"sözleri çok önemlidir. Beklentimiz, bu sözün gereğinin de biran önce yapılmasıdır.
DEVLET MİLLET KAYNAŞMASI
Teröristlerin son kalleş saldırıları sadece hükümet için değil, Türk milleti için de bir dönüm noktası oluşturdu. FETÖ ihaneti sonrasında ortaya koyduğumuz dik duruşu ve tepkiyi, aynıyla PKK için de sergilemek ve bu hainlerin hiçbir türlü maksatlarına ulaşamayacaklarını bütün dünyaya göstermek kaçınılmaz hale gelmiştir. Ne yazık ki, özellikle PKK terörü konusunda son dönemlerde bir alışılmışlık yaşanıyordu. Şehitlerimize sahip çıkmakta, güvenlik birimlerimize moral ve heyecan vermekte biraz geride kalmıştık. Beşiktaş ve Kayseri şerrinin hayır tarafı, yeniden şehitlerimizi ve güvenlik güçlerimizi hatırlamak ve bölünmez bütünlüğümüz için silkinip ayağa kalkmak oldu. Statlarda, meydanlarda ve hayatın devam ettiği her yerde polisimize, askerimize sahip çıkılması çok ve göz yaşartan sahneler yaşanması gurur vericidir. Aynı şekilde, ülkenin her yerinden, ama özellikle de güneydoğu illerimizden gelen terörü protesto yürüyüşleri, bu ülkenin bölünmez bütünlüğe olan inancımızı iyice perçinlemiştir.
PROVOKASYONLARA DİKKAT
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, provokasyona gelmemektir. Zira, heyecanla yapılacak yanlışlar terör örgütünün milleti birbirine düşürme maksadına hizmet etmek olur ki, buna kimsenin hakkı yoktur. Bu ülkenin kahramanca mücadele eden güvenlik birimleri var.Kimsenin kendini devletin yerine koyma, ceza kesme gibi bir hakkı olamaz. Nitekim, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, çok önemli bir uyarılarda bulunmuş ve şu değerlendirmeleri yapmıştır: "Türk milletini Terör örgütleri aralarında kurduğu zalim ittifakla Türkiye'ye meydan okuyor. FETÖ'nün bıraktığı yerden PKK, PYD ve diğerleri devam ediyor. Milli mukavemetimizi kırmak, milli birliğimizi yıkmak için büyük bir oyun sahneleniyor. Birbirimize düşmemiz planlanıp provoke ediliyor. Şu anda muhtaç olduğumuz şey, merhum Cemil Meriç'in ifadesiyle söyleyecek olursam; ölçüdür, dengedir, soğukkanlılıktır. Gerisi maceradır. Ne kadar haklı olsak da, ne kadar dayanılmaz saldırılara maruz kalsak da, sağduyumuzu kaybetmeyeceğiz, dahası oraya buraya savrulmayacağız. Hainler sokakların karışmasını istiyor. Dağda yapamadıklarını şehirlerde görmeyi umuyor. Oyuna gelemeyiz, oyunculara kanamayız."
Biz ne olduğumuzu bilir, tarihimizi hatırlar, devlet millet kaynaşmasını sağlar ve silkinip ayağa kalkarsak, terörü de, onların ağababalarını da, BOP'un sahiplerini de önümüze katar süpürürüz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.