Daha ne duruyorsunuz?
Akıl ve ruh sağlığı yerinde olup, zerre kadar ülke-millet kaygısı taşıyan herkes, özel hesapların, siyasi menfaatlerin bir kenara bırakılması gerektiğini, tam bir milli dayanışma ve birlerlik içinde olmamız gerektiğini görüyor ve söylüyor. Ne yazık ki, Türkiye yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda bırakılmıştır ve bu savaştan zaferle çıkmak bir mecburiyet halini almıştır.
KURTULUŞ SAVAŞI VERİYORUZ
Her ne kadar bugün yaşadıklarımız bizim için sürpriz olmasa da, söz konusu olan vatandır ve gerisi teferruat oluşturmaktadır. Sadece şu kadarını söyleyelim: Türk milletine, "bu gidişin sonu felakettir. Sağcı, solcu, alevi, sünni, Kürt, Türk, Galatasaraylı, Fenerbahçeli olmanın zamanı değildir. Hep birlikte vatanımıza sahip çıkalım, sonra kendi aramızda meselelerimizi çözeriz" çağırısını; ülkeyi yönetenlere de, "bu milleti bir defa daha kurtuluş savaşı yapmak zorunda bırakmayın" uyarısını yıllar önce yaparken, bugünleri görüyor ve bunun endişesini taşıyorduk. Keşke yanılmış olsaydık.
SEVR ŞARTLARI
Göz göre göre ülke bu hale getirilmiştir. Cumhuriyet ve bütün milli değerlere savaş açılarak, tarih 2002 yılından başlatılıp, ondan önce yapılan her şey yanlış ve eksik sayılıp yok edilerek, bugünkü ortamın yolu açılmıştır. Devleti bilmeden devleti yönetmeye kalkışmakla kalmadılar, bütün birikimleri, kazanımları, hatta kadroları dahi silip bir kenara attılar. Nereden geldiği, ne zaman ve ne şekilde yetiştiği belli olmayan, yanaşma ve besleme olmaktan başka bir vasfı bulunmayan insanları, kadro ve uzman olarak etraflarında toplayıp, güdük, çağ dışı, ön yargılı zihniyetlerini tek ve değişmez doğru olarak dayatmaya ve onun gereğini yapmaya kalkıştılar. Sonuç ortadadır ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bir beka sorunu yaşadığını, Sevr şartlarına sürüklendiğini artık kendileri itiraf ediyorlar. Ne acıdır ki, devletimiz dünyada üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi muamelesi görürken, Türk milleti de yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda bırakılmıştır.
KURUCU AYARLARA DÖNMELİYİZ
Neyse ki, bir miktar da olsa yanlışlarını ve yetersizliklerini kendileri de görmüş ve bir kısmından vazgeçmişlerdir. Artık milli devleti, Türk milletini, Cumhuriyeti ve birikimleri hatırlıyor ve en azından sıkıştıkları zaman bu değerlere sarılıyorlar. Ama yetmez.Yeniden kurucu ayarlara dönmek, yapılmış bütün yanlışları düzeltmek zorundayız. Yanlışlardan kastımız, sayısız örneklerini sayabileceğimiz dün söyleneni bugün yok saymalar, keskin manevralarla çark etmeler değildir. Bunlar bize bir şey kazandırmadığı gibi, saygınlığımızı ve itibarımızı da yerle bir ediyor. En son örnek Rusya'dır. Dün ne söyledik, bugün ne yapıyoruz? Ayrıntıya girmeye elim varmıyor, ama sayın Bahçeli'nin de söylediği gibi son Büyükelçi katliamının da mahcubiyetiyle oturduğumuz masada Rusya'nın önümüze koyduğu bildiriyi kayıtsız şartsız imzaladık. Evet, o bildiride bizim de işimize gelen bir çok şey var, asıl olması gereken Türkiye'nin en büyük meselesi PKK-PYD yok.
ABD KALLEŞLİĞİ
Rusya ile ittifak mı yapıyoruz, mecbur mu kaldık? Hadi çıksın yiğitçe bu soruya cevap versinler de görelim. Gerçek şudur:ABD'nin kalleşliği, AB'nin ikiyüzlüğü ve tutarsızlığı bize başka bir yol bırakmadı. Canımız yanmakla kalmadı, bir de açık ve aleni şekilde düşmanlık ediyorlar. Bugün El Bab cehenneminde kahramanlarımız can veriyorsa, bunun sebebi ABD'nin kalleşliğidir. Avrupa'nın sahtekarlığıdır. Hani koalisyon oluşturmuştuk ve IŞİD'e karşı medeni dünya ortak mücadele veriyordu? Neredeler şimdi? Sıfır sorun diye çıktığımız yolun geldiği yer burasıdır ve bedeli yine biz ödüyoruz, kaybı yine biz yaşıyoruz.
BİZ BÜYÜK BİR MİLLETİZ
Olan oldu. Hiç olmazsa bundan sonra yanlış yapılmasın, yapılanlarda ısrar edilmesin yeter. Biz büyük bir milletiz ve bunun da üstesinden geliriz. Bunu söylerken, afaki bir nutuk atmıyoruz. Elbette ivedi olarak yapılması gerekenler var. Nitekim, geçen hafta bunu iki ayrı yazı konusu yaptık. Bir kısmı yapılıyor, bir kısmı için de iyi gelişmeler var. Ancak, ivedilikle yapılması gereken kuruluş esaslarına dönmektir ve bu yönünde henüz hiçbir işaret yok. PKK'yla mücadele yerine müzakere yapılırken, biraz bu hainleri memnun etmek, ama en çok da kendi güdük zihniyetlerini bu bahane ile hayata geçirmek için bu milletin bölünmez bütünlüğünün şaşmaz iradesi, bu toprakları devlet yapmanın ifadesi olan birçok şeyi tahrip ettiler.
YAPILMASI GEREKENLER
Milli bayramların içini boşaltıp, birçok defa da sudan bahanelerle iptal edip, yok saydılar. Türk milletinin birliğinin ifadesi olan, "Ne Mutlu Türküm Diyene" ibaresini silip, unutturdular. Devlet dairelerinden dahi "Türkiye Cumhuriyeti" anlamına gelen, "T.C." ibarelerini kaldırdılar. Okullarımızda, namuslu, dürüst, milli ve yerli vatandaş olmanın ifadesi olan andımızı yasakladılar.Seyit Rıza örneğinde olduğu gibi tarihteki ihanetleri yeniden gündeme getirip hainlere itibar kazandıracak söylem geliştirdiler. PKK talebi olan, özerkliğin ve federasyonun altyapısını oluşturan birçok şeyi demokrasi maskesi ile ve meclisi gece yarılarına kadar çalıştırıp kabul ettiler. Ülkenin belli bir bölgesinde iki dilli bir hayata yol verip, paçavraların sallandırılmasına göz yumdular.
ACİL DÜZELTİLMESİ GEREKENLER
Eğer gerçekten de bu ülke yeniden ayağa kaldırılacak, bu millet yeniden kucaklanacaksa, bütün bunları acil olmak düzeltmek gerekiyor. Birlik ve beraberliğimizin dayandığı temel bunlardır. 36'ya ayırarak, Türk'ü yok sayarak, milliliği kuru ve içi boş bir değer olarak algılayıp anlatarak, çocuklarımızı, gençlerimizi milli değerlerden uzaklaştırarak vardığımız yer, kurtuluş savaşı şartları ve Sevr dayatmasının gündeme gelmesi olmuştur. Oyalamaya, unutturmaya boşuna uğraşmayın. Eğer bu mücadelede samimiyseniz ve sonuç almak, bu ülkeyi düze çıkarmak istiyorsanız, yapacaklarınız bellidir. Daha ne duruyorsunuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.