Uğur atılmasaydı..!
TUDOR, Galatasaray’ın başına geçip de savunma bloğunu 3’lü kurmaya başlayınca hem yazılarımda, hem de ekrandaki yorumlarımda, “Bir gün bir takım Galatasaray’ı dörtlük yaparsa beni hatırlayınız” şeklinde bir görüş öne sürmüştüm. Çünkü Galatasaray takımının bugünkü kadrosu, hele hele ligin ikinci yarısı başladıktan sonra böyle bir demode sistemi oynayamazdı. Zaten uzun yıllardır da bu sistem bu kulübe hiç uğramamıştı. Tudor, gelmeden son günlerde Karabükspor’da bunu uygulatıyordu ama o takım büyük değil, sadece iyi oyunculardan kurulu idi. Zaten o Karabük normal dörtlü oynasa idi bugün belki de Başakşehir olabilirdi.
Neyse maça geçelim... Trabzonspor, iki arka bekin yenilenmesi, yeni Yusuf icadı ve Olcay’ın inanılmaz müthiş formu ile bir anda eksiklerini kapatıp, yukarı doğru tırmanmaya başladı. Tabii ki Bero, Medjani ve takım olarak oynamaya başlanınca N’Doye ve Castillo da patlama yaptılar. İşte Trabzonspor Galatasaray’ı bu ortamda yakalamıştı. Üstüne üstelik yeni statta oynanacaktı maç. Yani 40 bin eski tip Trabzonspor taraftarı statta olacaktı.
Tudor’un zamansız yüklenmeleri ile her idman sonrası üç-beş sakat veren Galatasaray ise Cavanda, Semih ve Carol gibi çok garip bir üçlüyle sahaya diziliyordu. Yasin’i ısrarla beşlinin sağında veya solunda oynatmak hangi akla hizmet idi, bu da anlaşılmazdı. Bir diğer kenarda da Linnes olduğuna göre Bruma yine kalabalık içine sürülmüştü.
Özetle Trabzonspor son haftalardaki ritmini bulduğu taktirde Galatasaray’ı kolayca yenecekti. Nitekim 23. dakikada N’Doye, sonra da yeni Yusuf harika bir golle durumu 2-0’a getirdiler. İşte bu skor, üçlü savunma faciası ile ki, ikinci golde ne halde yakalandıkları görüldü, maçı benim dört hafta önce yazdığım, söylediğim şekilde dörde rahatlıkla götürecek anahtar idi. Ancak Uğur’un görevi icabı yerini iyi tayin edemediğinden gördüğü kırmızı kart sonucu iş değişti. Linnes’i alıp Rodrigues’i maça süren Tudor paçayı kurtarma adına bir hamle yapmıştı ama karşısında da Ersun Yanal vardı, o da Onazi’yi alıp Mustafa Akbaş’ı sigorta olarak sahaya attı. Artık Trabzonspor kendi yarı alanında toplanmaya gayret edecek ve uzun kontralarla bir şeyler yapabilirse yapacaktı. Nitekim eski Yusuf’un oyuna atılışı da bunun kanıtı oldu. Galatasaray’da ise yorulan Sneijder’in yerine daha nokta orta alan olan Josue ve Tolga’nın yerine de bir başka hücumcu Sinan girdi. Tabi ki kaçan iki fırsat vardı ama, moral motivasyon çoktan Trabzonspor’un cebine girmişti bile...
Şimdi sıkı duralım... Galatasaray’la Fenerbahçe’nin elinden lig üçüncülüğü ve dördüncülüğü alınabilecek duruma gelinmiştir. Şayet Fenerbahçe kupayı alabilirse ne ala. Aksi takdirde İstanbul’un elinde sadece büyük olarak, Beşiktaş kalacak ve Başakşehir ona eşlik edecektir. Yani mi? Beşiktaş iyi yönetilmektedir, tabii ki Abdullah Avcı’nın takımı da... O halde mi? Ezeli rakiplere yeni bir kongre ama yepyeni kurullarla tabii ki, gerekmektedir. Bugünkü ortamdan da ders alınmazsa, kabahatli olarak başkanlar ve yönetimler değil, genel kurulu üyeleri ile divan üyeleri öne çıkacaklardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.