Neler olacak göreceğiz!
aşlık günümüzün en önemli konuları arasına giren Arda’nın meslektaş Bilal’in gırtlağına sarılışı ile bağlantılıdır. Yani olaydan sonra yazılan, konuşulanların daha sonrasına bir bakış, ya da gelen bilgilerin kamuoyu ile paylaşımıdır.
Arda Turan, bir sene önce kamuoyunda bomba gibi patlayan malum prim meselesinin baş aktörü olduğundan kadro dışı bırakılmıştı. Hem de meselenin içinde bulunan üç futbolcu arkadaşı ile birlikte. Bu arada Milli Takım, grubunda hayati maçları oynamaya devam etmekteydi. Yani teknik patron Fatih Terim, her şeyi bir kenara iterek, çağdaş anlayışla, takım disiplini adına bu kararı almıştı. Sonrası mı? Ülkemin hemen hemen her alanında olduğu gibi, “Yahu ceza yeterli, bunları geri getirelim” anlayışı ile cezalılar af edilmişti. Yani Arda ve ekibi yeniden Milli Takım’a dönmüşlerdi. Öyle ya onlarsız maç kazanılamazdı. Onlar bırakınız emekli olmayı, hayattan çekilseler dahi kadroya çağrılması gereken isimlerdi sanki... Bakınız burada çok önemli bir dış olaydan söz edeceğim. Bugün Real Madrid gibi bir devin santrforu olan Karin Benzema ile Fenerbahçe’nin transfer gündeminde olan Valbueno kapışmışlardı. Benzema, arkadaşının seks kasetlerini ortaya saçmış, Fransa Milli Takımı’nın teknik patronu DidierDeschamps da her iki yıldızı da süresiz kadro dışı bırakmıştı. Burada dikkat çekmek istediğim nokta, Batı ile aramızda, profesyonelliğin, kuruluş veya müessesenin önemli farklılıklar göstermesidir. Herkes gelir gider ama müessese ayakta kalmalıdır anlayışı... Buradan bakınca, bendeniz Arda’nın çok yakında affa uğrayacağını rahatlıkla iddia edebilirim.
Şimdi bu son cümleden hareketle kimselerin yazmadığı, ekranda değinmediği bir yere geleceğim. Acaba diyorum bu Arda meselesi yazılmış ve oynanmaya başlanmış bir senaryonun başlangıcı mıdır? Bana ulaşan ama kâğıda dökülmemiş, yani kanıtı henüz ortaya çıkmamış, bazı hadi dedikodu diyelim, haberlerin açılımına gidelim şimdi de...
Hatırlarsanız son bir iki aydır Rıdvan Dilmen’in federasyon başkanı olacağı gibi laflar dolaşmaya başladı. Son günlerde de çoğaldı ve yayıldı. Buradan bakınca Rıdvan’ın Arda olayında futbolcunun yüzde yüz arkasında olduğunu görüyoruz. Hem de Terim ve federasyonu hırpalarcasına... Hatta dedikodular o kadar detaylanmaya başladı ki, Oğuz Çetin’in Milli Takımlardan sorumlu organizatör, yani teknik direktör değil, İlker Yağcıoğlu’nun da bir önemli görevli olacağı söyleniyor. Tek eksik de teknik patronmuş. Bunun için de şimdilik en güçlü aday, Aziz Yıldırım bey de uygun görürse, Aykut Kocaman’mış. Sorarsanız nasıl olur da bir teknik adam hem kulüp takımı, hem milli takım çalıştırır diye... Yani Aziz Bey’in çıkışı ile ilgili... Eh adamına göre olur, adamına göre olmaz... Örnek mi? Ergin Ataman olmaz ama Ufuk Sarıca olur... Peki, bu senaryo tam metni ile ne zaman sahneye konur? Önümüzdeki bu pazar milli maçını bir kenara bırakalım, en geç lig başlamadan sahneye konacakmış.
Peki, bu dedikodulara, bu senaryolara inanmak çok mu zor? Sorarım size, Arda bugün futbolculuk hayatına devam ettiğine göre, hem Demirören’i, hem ekibini, hem de Terim hocayı nasıl da bu kadar rahat suçlayabiliyor? Devamla... Bilal Meşe’nin gırtlağına sarılırken, olayı başkalarının görmesini engellemeye çalışan üç futbolcu kimlerdir? Hani şu hayati maçlar öncesi kadro dışı bırakılanlar değil mi? Yarın bunlar yeniden Milli Takım’a çağrılması beklenenler değil mi?
Sonuç mu? Ülkemde ne yasalar, ne talimatlar yazıldığı gibi uygulanır. Bir yasa çıkartırız, hem de meclisin tam ortak katılımıyla, sonra çok ağır oldu diye yumuşatırız. Raftan indirdiğimiz yasaları, talimatları, kimine göre gerektiğince, kimine göre de dış etkenlere göre uygularız. Yani açık ve net olarak bizde hukuk ne yazık ki guguktur... Bir tek geçerli yasa vardır, kulakları çınlasın bizim İstanbulsporlu eski futbolcu Yavuz kardeşimin dediği gibi, onun adı da “Yersen” kanunudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.