DEAŞ, ABD’nin emrinde
Kısa bir süre önce Afganistan’ın eski Devlet Başkanı Karzai’nin bir açıklaması medyada, “DEAŞ bir ABD projesi” başlığı altında yer almıştı. Bu değerlendirme aslında bilinmeyenin ilan edilmesi anlamına gelmiyordu. Bu köşenin takipçileri sadece DEAŞ değil, bölgemizde, hatta bölgemiz dışındaki bazı Müslüman ülkelerde faaliyet gösteren terör örgütlerinin arkasında özellikle ABD’nin bulunduğuna örnekleri ile dikkat çektiğimizi bilirler. Bu sebeple sıkça terör örgütlerinin arkasındaki sömürgecilerin elleri kırılmadan bu beladan kurtulmanın zor olduğuna vurgu yapıyorum. Bu ellerin kırılması için de mazlumların birlik oluşturması, sömürgeci zalim küresel güçler karşısında ortak bir cephe oluşturmaları gerektiğini tekrarlar, bu cephenin ise İslam Birliği olduğunu belirtirim. Bu noktada birleri İslam ülkeleri birbirileri ile çatışırken bu birliğin nasıl sağlanacağını sorabilirler. Hemen belirteyim ki, İslam ülkelerinin birbirleri ile çatışmasının arkasında da terör örgütlerine destek veren küresel güçler var. Çünkü terör örgütleri ile sıkıştırılan Müslüman ülkeler maalesef terör örgütlerini koruyan ve destekleyen güçlerden yardım istemek gafletine düşüyorlar. Böyle olunca küresel sömürgeci güçler sömürülerini ellerini ateşe sokmadan, fazlaca mal ve can kaybı vermeden taşeronları eliyle yürütüyorlar.
Bu kısa hatırlatmanın ardından Katar’a yönelik oluşturulan abluka ve hemen arkasından DEAŞ terör örgütünün ilk kez İran’da saldırı düzenlemiş olmasına dikkat çekmek istiyorum. Hatırlanacağı gibi önceki günkü yazımda Katara’a yönelik oluşturulan abluka ile ilgili değerlendirmemde işin küresel güçlerle ilgili boyutu üzerinde geniş bir şekilde durmuştum. Bugün ise önceki gün ortaya çıkan İran’daki DEAŞ saldırısının Karzai’nin, “DEAŞ bir ABD operasyonu” değerlendirmesini doğrular mahiyette olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Hemen belirteyim ki, yakın zamana kadar DEAŞ’la mücadelede ABD etrafında koalisyon oluşturan, sayıları 70’e yaklaşan ülkenin bu terör örgütünün kökünü kazımada başarılı olamayışlarını, olmuyorlar olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır. Bunun en son örneği Rakka’yıDEAŞ’tan temizlemek için harekete geçen koalisyon bu temizleme işini YPG’ye havale etmiş durumda. Yani bir terör örgütünün yok edilmesi bir başka terör örgütüne ihale edilmiş vaziyette. Her türlü silah desteği ve para yardımı ABD’den yapılıyor. Bunların gizli bir yanı da kalmadı. Yani dile getirdiğim hususlar benim tahmine dayalı yorumum değil. PekiRakkaDEAŞ’tan nasıl temizleniyor? Yani DEAŞ’lı teröristler imha mı ediliyor? Böyle bir durum söz konusu değil. Rakka’yı işgali altında tutan DEAŞ ile varılan anlaşma sonucu teröristler açılan bir koridordan Rakka’yı terk ederek bir başka yere geçiyorlar. Görünmen o ki, ABD ve koalisyon ortaklarının DEAŞ’ı yok etmek gibi bir gayeleri yok. Çünkü onlar DEAŞ’ın bölgemizdeki varlığından gerçekte memnunlar. Böylece bugün Suriye’de işlerine yarayan terör örgütünü yarın bir başka ülkede kullanmaları mümkün. Böyle olunca Katar’a yönelik ablukanın hemen arkasından DEAŞ’ın İran’ın başkenti Tahran’da ortaya çıkması ve eylem yapması bir tesadüf olmasa gerek. Katar’a karşı başlatılan ablukanın esas hedefinin İran, bunun da ötesinde İslam dünyasında bir mezhep savaşının başlatılması olduğu düşünüldüğünde şimdiye kadar İran’la bir sorunu olmayan DEAŞ’ın ortamın gerildiği, ellerin tetikte beklediği bir zamanda İran’da ortaya çıkmasını sadece basit bir terör eylemi olarak nitelendirmek kendimizi aldatmaktan öte bir anlam ifade etmez. Suriye’de hedeflerine ulaşmak için nasıl YPG/PKK terör örgütünü kullanıyorlarsa belli ki bir başka cephede –Bu da muhtemelen İran- DEAŞ taşeron olarak kullanılacak. Böylece İslam dünyasında uzun yıllar giderilemeyecek yeni düşmanlıkların temeli atılmış, yine malını, canını kaybeden, sömürülen Müslümanlar olacak. Hiç olmazsa Katar vesile edilerek sahnelenen oyunun farkına varmak gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, Katar’a düşman olan, onu terörist devlet ilan eden ABD baş teröristtir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.