Ergenekon filmi bu sinemada
Başlıyor, başlıyor... Son yılların en büyük prodüksiyonu... Hiçbir masraftan kaçınılmadan hazırlanan Ergenekon filmi, otuz iki kısım, tekmili birden bu sinemada!
Silivri'deki salonda yerinizi ayırtınız.
Bugüne kadar yoğurduyla meşhur olan Silivri, bundan böyle Ergenekon ile anılacak.
Ergenekon, daha ilk günden yoğurdu yenmiş, onun önüne geçmiş durumda.
* * *
Sinema filmlerinin revaçta olduğu, yazlık salonlarında film seyrederken çekirdek çıtladığımız dönemlerde, televizyon yoktu.
Bizim kasabadaki sinemalara yeni gelen filmlerin afişi, bir kontraplak üzerine iliştirilir...
Rüzgârdan uçup yırtılmasın diye, don lastiği ile örümcek ağı şeklinde tutuşturulur...
Ve o çocuklardan oluşan ekibin eline verilerek, sokak sokak dolaştırılırdı.
Birinin elinde tenekeden yapılmış bir megafon benzeri bir külah, habire bağırırdı:
"Başlıyor, başlıyor..."
* * *
Filmin adı, yönetmen, başrollerde oynayanlar, matine suare saati, tek tek sayılırdı.
Gündüz kadınlara, akşam erkeklere... (Bakınız, bu uygulama cinsiyet ayrımı sayılır mı, düşününüz.)
Bizim Hulusi, "Kadınlar matinesi" diyemez, matinenin ne olduğunu bilmez, o yüzden "Kadınlar makinesi" derdi.
Biz Malkoçoğlu'nu, Kara Murat'ı, Maskeli Beşler'i, Vurguncular'daki Kontla Cesi'yi ve daha nicelerini o dönemde sokaklarda afiş taşıdığımız için bedavaya seyrettik.
* * *
Şimdi bakıyoruz, Ergenekon'un başrolünde kim var, bilemiyoruz.
Nasıl bilelim? "Bir numara"nın kim olduğu belli değil.
Sıkıntılı bir vaziyet...
Bir film gelmiş şehrimize, bir güzel orman çıkmış yazılarda, iklim değişmiş...
Yönetmen belli, figüranların kim olduğu belli, karakter oyuncuları biliniyor, fakat başroldeki meçhul!
Vay canına demeyelim de ne diyelim?
* * *
Madem vaziyet böyledir, şarkı söyleyelim:
Tut ki karnım acıktı / Anneme küstüm / Tüm şehir bana küstü / Bir kedim bile yok / Anlıyor musun / Hadi gülümse...
* * *
Gülümse diyoruz, somurtuyorsunuz. Ayıp oluyor. Kaşlarınızı çatmayın, gülümseyin.
Neler vardı, neler yoktu hatırlamak lâzım.
İşte bu yüzden şarkıya devam ediyoruz:
Sazlarım vardı / Irmaklarım vardı / Çakıl taşlarım vardı benim / Ama sen başkasın / Anlıyor musun / Başkasın...
* * *
Zorunlu Açıklama: Her türlü işlemi 'sıfır'lar ve 'bir'ler sayesinde gerçekleştiren bilgisayar teknolojisinin, insana ne gibi numaralar çekeceğini kestirmek bazen mümkün olmuyor.
Dün yazımın çıkmamasını bu şekilde açıklayabilirim.
Gönderdim zannettiğim yazı, yazı işleri servisine ulaşmamış.
Yirmi senedir birlikte çalıştığımız ve iyi anlaştığımızı düşündüğüm bilgisayar denen bu arkadaş, bazen böyle azizlikler yapıyor işte.
Yazımın olmadığı günlerde de gazete çıkabiliyor; güneş doğmaya, dünya dönmeye devam edebiliyor. Hiçbir aksaklık görülmeden üstelik... O halde abartmaya gerek yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.