Kemal Belgin

Kemal Belgin

Buyurun; özlenen Beşiktaş...

Buyurun; özlenen Beşiktaş...

Beşiktaş, Şenol Güneş hoca ile buluştuktan sonra iki sezon üst üste lig şampiyonu oldu. Buradan hareketle de Avrupa Kupaları’nda şöyle bir özetlersek, hiç de kötü işler çıkarmadı. Ancak bu sezona kötü başlayan ve de her sezon sonu, transfer politikasında hassas davranışı sebebiyle, bazı önemli oyuncularını kaybeden Beşiktaş, acaba ne yapacaktı Şampiyonlar Ligi grubunda?

Grup kur’aları çekildiğinde kimine göre lokum gibiydi rakipler, kimine göre de sürpriz yapma yanları fazla takımlardı. Bunların başında da Porto geliyordu ve o Porte kendi sahasında, hem de 3-1’le temizlendi. Bu defa da eski Doğu Alman, yeni Almanya’nın geçen sezon ligi ikinci bitiren takımı Leipzig gelmişti. Yani fizik yapısı, kondisyon fazlası bizden hayli güçlü bir takım. Üstelik de yaş ortalaması 23... yani üç maçı çıkarabilecek bir yapı... Bitmeden ilave edelim, Alman ekolü olduğundan da otomatize edilmiş bir grup... Yani oyun disiplini de üst noktada...

Ya bizim temsilci? Yukarıda da değindiğim gibi transferde sık sık arıza yapan ve son olarak da derbide hakem kurbanı Beşiktaş...

Haydi, maça o zaman... Stat beklendiği 45 bin kişiyle dopdolu... Takım mı? Klasik kadro... Korkumuz tombik futbolcu Medel... Arka sağda yine o var. Neyse, maç başladı. Beşiktaş, iyi ve çabuk kapanıyor, çabuk açılıyor, hem kenardan, hem de ortadan Talisca hariç fazla top gevelemeden, hücuma gidiyor. Quaresma kenarda iyi saklanıyor, genelde de önünü dört-beş metre açık tutup kolay top alabiliyor. Cenk müthiş atak... Rakip savunmanın dengesi sık sık arıza yapıyor bu nedenle... Babel daha dikkatli, daha teknik... Ve henüz kafamızı kaşırken ne olur diye, Cenk sola deplase olduktan sonra içeri dönüp, topu çıkarıyor. Babel, dedik ya teknik diye, gelişine plaseyi yapıyor, rakip kaleci uzanıyor ama 1-0 öndeyiz... Sonrası mı? Devre bitene kadar böyle gideriz gibi görünüyor. Sonra mı? Yukarıda pozisyon alışını tarif ettiğim Quaresma alıyor ve sağ dış sert ortayı atıyor. Talisca yarım uçarak kafayı rakip kalecinin üzerinden tavana asıyor...

Oh be devreye 2-0 önde çıkıyoruz... Ve işte asıl maç şimdi burada... Beşiktaş, yukarıda da sözünü ettiğim fizik yapısı ve kondisyon farklılıkları sebebiyle neredeyse topluca kendi yarı alanına toplanmış. İleride ki, o da sık sık savunmaya yardımı ihmal etmiyor Cenk’le var gibi... Alman takımı şaşkın... Boş saha bulamıyor, dikine veya enine rahat top yapabilmek için... Çünkü onların liginde böyle bir oyun modeli yok. Herkes birbirini yenmek adına açık saçık oynuyor. Atabilen atıp kazanıyor, atamayan yeniliyor veya beraberlikle idare ediyor. Ama bizim Vodafone Park’ta işler öyle değil... Öyle sıkışıyor ki Beşiktaş, adamlar ne adam geçebiliyor, ne de araya bırakabiliyor. Bunun adı da korkaklık değildir. Bunun adı ekonomik oynayıp, rakibin genel futbol yapısını bozmak... Tabii ki bir iki tüyler ürperten pozisyon yaşanıyor. Ama Beşiktaş da özellikle Cenk›le zaman zaman tehlike batırıyor rakip defansın içine... Hatta birinde Tosiç neredeyse maçı 3-0 yapacaktı. Şenol hoca yarını da düşünüp Cenk-Negredo değişikliğini yaptı. Bu Negredo öyle bir gol kaçırdı ki, sormayınız. Necip, Tombik Medel›in yerine girip, rakibin sol kenardaki kısa alış verişine devamlı ayağını sokup bozuyor. Talisca da şişince, taze kuvvet Tolgay devamlı rakjbe basıyor...

Bitti mi? Bitti be! Beşiktaş ikide iki yaptı. Bu altı puan, şayet bir aksilik olmazsa, en kötü grup ikinciliği için ciddi bir yatırım oldu. Haaa neden birincilik değil de ikincilik... Futbol bu, ağzına kadar cilve dolu da ondan...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi