Bağımsızlık ikinci seçenek değil, hep tek hedef oldu!..
Medyaya yansıyan haber ve yorumlara baktığımda sanki dünyanın yeniden keşfedildiği duygusuna kapılıyorum. Çünkü Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumunun gündeme gelmesi ile birlikte, özellikle de referandumun ardından yapılan yorumlarda genellikle söylenenleri, “Anadolu’nun işgaline bir adım kaldı”, “Kuzey Irak’ta oluşacak bağımsız Kürt devleti Büyük Kürdistan’ın ilk adımı olacak”. “ABD işgali sonrası Kerkük’ün merkezi Kürtleştirilmiş” bu arada sıkça İsrail hariç tüm ülkelerce dile getirilen, “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” açıklaması oluyor. Halbuki Irak’ın toprak bütünlüğüne Irak’ın işgalinin ardından kuzeyde yeni bir yönetimin oluşturulması ile son verildi. Bu işi yapanlar ise ABD ve AB ülkeleri oldu. Şimdi sanki geçmişte Irak’ı işgal eden ve ardından parçalayanlar kendileri değilmiş gibi dünyanın gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Öte yandan referandumun ardından sanki ilk defa görüyor ve duyuyorlarmış gibi Büyük Kürdistan’a giden yolda adım atıldığını yazıyorlar. Halbuki bölgemizde Irak merkezli, Suriye, İran ve Türkiye’nin de bir bölümünü içine alan bir Kürt devletinin oluşturulması yüzyıllık bir hikâye, hem de haritası bile yüz yıl önceden çizilmiş bir plan. İşin garip tarafı, bu husus sadece bizim bildiğimiz bir gerçekten de ibaret değil. Tarih ve yakın geçmişimiz ile, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ile ilgili olaylara biraz olsun ilgi duyan herkesin bildiği bir husustu. Bunun da ötesinde tarihe ilgisi olmayan, geçmişi karıştırmayı ve araştırmaya gerek duymayanlara da Rahmetli Erbakan Hocam kırk yıl boyunca anlatmaya, toplumu uyarmaya, bu gerçeklere göre bu ülkeyi yönetenleri tedbir aldırmaya çalıştı. Tüm bunlardan haberleri yokmuş gibi bugün yapılan haberler ve yazılan yazılara baktığımda insan üzülüyor. Sanki bu ülkede yaşamamış insanlar gibi geçmişinden hiç haberi olmayan bir toplum görüntüsü ortaya çıkıyor.
Bu arada referandumun ardından Barzani’nin yaptığı, “Bağımsızlık ikinci seçenek”, ya da “Bizi tehdit etmeyi bırakın” şeklindeki açıklamalar özellikle İran, Irak ve Türkiye’nin oluşturduğu birlikteliği sanki ciddiye almadığı görüntüsü oluşturuyor. Kim bilir, hedeflerinin yüz yıldan beri bilindiği halde neden şimdiye kadar bir tavır ortaya koymadınız da şimdi referandum gündeme gelince karşı çıkıyorsunuz demeye getiriyor olabilir.
Kısacası, görünen o ki Barzani, tepkileri fazlaca dikkate almıyor. Çünkü tepkilere rağmen kendisine bağımsızlık alının arkasından destek veren Haçlı-Siyonist ittifakına güveniyor. Artık bu gerçeği görmek, Kuzey Irak’ta yaşananları sadece Barzani’nin işgüzarlığı olarak nitelendirmekten vazgeçmek durumundayız. Gerçekten Barzani’ye haddinin bildirilmesi isteniyorsa öncelikli olarak arkasındakileri bölgeden uzaklaştıracak adımların atılması gerekiyor. Bunun yolu ise öncelikli olarak bölge ülkeleri bir araya gelerek bölge dışı güçlere karşı ortak hareket etmeleri gerekiyor. İkinci adım olarak da tüm İslam ülkelerinin birlikteliğini sağlamak için çaba sarf edilmeli. AB’ye girmek için 15 yıldır sarf edilen gayret, sözünü ettiğimiz birlik için gösterilmiş olsaydı sanıyorum şimdi, bölge ülkeleri Barzani ile uğraşmak zorunda kalmazlardı. Ne var ki, bölgemizde huzurun sağlanması işini Haçlı-Siyonist ittifakına ihale edip ardından ortaya çıkan bu tür gelişmeler karşısında şaşkınlık anlamına gelen bir tavır sergilenmesi Barzani gibilere fırsat veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.