Maç böyle okunur işte!
Öteden beri bizdeki teknik adamların genellikle maçı okuyamamalarından söz etmiştim. Sahaya belki de maçın özelliğine, rakibe göre takım sürüyorlardı ama dakikalar ilerledikçe akıllara gelmeyen biçimde oluşan şartlara göre oyuncu değişikliği yapamıyorlardı. Ya da çok geç davranıyorlardı. Hep söyledim, hep yazdım, şayet bir şeyler hesaplandığı gibi gitmiyorsa 15. dakikada da oyuncu değişir diye...
O zaman ben yine değişik bir bakışla buradan başlayayım. Maçı nereden izlediğini bilmediğim Şenol Güneş , belli ki, cep telefonu yardımı ile soyunma odasına bile girmesi yasaktı, devre arasında Tombik futbolcu Medel’i aldırıp yerine Gökhan Gönül’ü sürdü oyuna... Böylece Beşiktaş ’ta savunma ideal dizilişini yakalamıştı. Necip de en iyi görev yaptığı ön libero yerine dönmüş, dolayısıyla da Tolgay daha bir aktif oynama şansını yakalıyordu. Bu durum Talisca ’nın da daha önde iş yapmasına yardımcı idi ama Brezilyalı 55. dakikadan sonra beyaz bayrak çekti. Negredo da bayrağını hazırlarken Cenk 58. dakikada oyuna giriverdi. Yani Beşiktaş’ta doğru hamleler oluyordu. En sonunda da ne yapıp yapmalı ve maçı almalıyız düşüncesi Necip’i kulübeye alıp Mustafa Pektemek’i sahaya sürmekti belki de...
Madalyonun tersine bakalım şimdi... Trabzonspor 58. dakikada Lens’in golüyle yenik duruma düşmüştü. Bu nedenle de Olcay 64. dakikada alınıp yerine daha ofansif görüntülü Castillo girdi. Gökhan Gönül maç eksiği yüzünden arıza sunabilirdi. Bu yüzden de o kanattan çabuk top kaçıran içeri giren bir eleman yer almalıydı. Sonra hemen defansif boyutu daha fazla olan Onazi çıkıp, öne doğru driplingle top taşıyan ve her pozisyonda şut atmayı yeğleyen Yusuf girdi. Yani Ersun Yanal ne yapıp maçı kurtarmaya çalışıyordu. Ve bence en doğru tercihini 77. dakikada Abdülkadir’i alıp Rodellega’yı oyuna almak oldu. Öteden beri şaşar dururdum; bu Rodellega neden oynamaz diye... Tamam, Burak geldi, diyecek yok ama... En azından ikisi birden rakip için daha büyük tehdit olmaz mı?
İşte böyle karşılıklı akılcı değişimlerle maç 2-2 bitti. Maçın içi mi? Zaman zaman karşılıklı olmak üzere akılcı ve organize hücumlar vardı. Kaleci Fabri bence sahanın en iyisi idi. Sosa bir yarım saat isminden hiç söz ettiremedi. Burak maç boyunca ses çıkartamadı. Trabzonspor savunması önündeki bloklardan gerektiği gibi yardım aldı diyemeyiz. Beşiktaş tartışmasız Atiba ve Oğuzhan sancısı çekti durdu. Lens, Quaresma’nın yokluğunda bir gol attı, zaman zaman öne çıktı ama maçın atmosferinde daha iyi işler yapacağı kesin gibi görünen Quaresma olamadı. Acaba Cenk ‘le başlasaydı Beşiktaş maçı daha önce koparabilir miydi? Ancak orta alanı bu kadar verimsiz ev sahibi maçı berabere bitirdiyse bu da iyidir. Hele hele şu Tombik Medel varken... Trabzonspor da bu sezon ligin ilk yedi haftasında İstanbul ’da oynadığı üç önemli maçta yenilmediyse, kazanamadığı için eleştirilmeli mi? Başakşehirspor ve Fenerbahçe maçları hariç, bu maçta eleştiriye hedef olmamalı... Şimdi milli maç arası var... Bakalım kime yarayacak?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.