Beklenen futbol ve hakemi!
GALATASARAY ’LA Fenerbahçe ’nin bu maçı futbolzenginliğinde ve de gol yarışında oynayamayacaklarını önceden kestirmek çok zor değildi. Çünkü Galatasaray takımı karşısında alanı iyi kapatacak, yardımlaşmayı alabildiğine iyi yapmaya çalışacak ve çıktığında da Valbuena veya Dirar’ın taşımacılığında pozisyon üretmeye özen gösterecekti Fenerbahçe... Buna karşılık Galatasaray yine çabuk ve bol pasla yayılarak rakibinin yukarıdaki planını bozmaya çalışacaktı. Ama arkada üçlü başlayışı da bir felaketin zemini de olabilecekti.
Sonra mı? Düdük çalıp da maç başladıktan sonra Fenerbahçe’nin planlandığı gibi oynamaya çalıştığını gördük. Galatasaray’da ise savunma bloğunun üçlü kalışı sebebiyle orta alandaki bazı oyuncuların öne fazla özen göstermediklerini tanık olduk. N’Diaye gibi bir oyuncu bile çıkarken hep gaz kesti. Belhanda ve Feghouli ise var mıydı, yok muydu belli değildi. Tudor hâlâ Tolga’nın hakiki bir sol kanat oyuncusu olduğunu sanıyordu. Seken, dönen toplara uzaklardan hamle yapıp gol atacaktı lig başında olduğunu gibi... Bir kere kafa vurdu o kadar... Fenerbahçe’de ise orta alan yapıcılık, hazırlayıcılık hâlâ yoktu. Ozan çırpınıyordu ve bolca rakibe dalıyordu ama hakemin gözü başka yerlerdeydi o anlarda. Sousa garantiyi sağlayan adamdı da, diğer Brezilyalı uç adamı arkasında da yok gibiydi. Valbuena topla olan yakınlığını bir kere bıraktı ama bu defa da Janssen dışarı attı.
Özetle bu maçta futbol adına hiç bir parmak ısırttıracak gelişme olamadı. Tudor denen kulübe seyircisi şansı sayesinde, yani Serdar’ın sakatlanmasıyla dörtlüye dönüp doğru yola çıktı. Bir önceki maçın en iyisi Selçuk’u oyuna hiç almayarak zayıf görüşlü olduğunu bir kere daha kanıtladı. Aykut Kocaman ise değişiklikle maça etki edeyim derken çuvalladı. Janssen’i alıp Soldado’yu oyuna sokmak acaba hangi düşüncenin ürünü idi. Valbuena, hele hele rakip 10 kişi de kaldığından acaba daha mı etkili olurdu? Atıff oyuna o dakikada mı girerdi? Alper, eksik kalmış bir takımın blokları arasından koşu yapabilecek tek oyuncundu Aykut hoca... Dirar yürümeye başladıktan sonra maça girmez miydi?
Hakem mi? Yıllardır bu sütunlarda da yazdım, ekranlardan da söyledim. Neyi mi? Cüneyt Çakır gibi bizim futbolun dünyadaki bir numaralı temsilcisini şu derbi maçlarına vermeyiniz diye yalvardım durdum. Zaten Cüneyt hocanın tecrübe kazanacak falan durumu da yoktu. Onu çoktan cebe indirmişti zaten... Ama bizim derbiler bu hakemimizi yıpratırdı. Hele hele Fenerbahçe maçları... Çünkü Cüneyt hocanın çalışma ofisi Kadıköy Çarşısı’nın tam ortasında idi... Yani her Fenerbahçe maçında ağzına kadar dolan restoranların tam ortasında... Aynı yerler maç olmayan günlerde de dopdoludur. Yani Cüneyt hoca arabasını, hadi sokağın adını vermeyeyim, park ettikten sonra onların arasından geçerek bürosuna gider... İnsan ister istemez tedirgin olmaz mı? Hayat bu be... O zaman ne olur? Galatasaray’ın iki net penaltısı çalınmaz, kartlarda da deplasmana gelen formaya kıyak geçilir. Hepsi bu...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.