Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Bağımsız, güçlü ve öncü bir Türkiye...

Bağımsız, güçlü ve öncü bir Türkiye...

Bu hep böyle olur... Milli Görüş partilerinin kongreleri için Ankara’ya gittiğinizde, şaşırtıcı bir tabloyla karşılaşırsınız hep.

Menfaat birliği mantığı ile oluşturulmuş herhangi bir siyasi partinin genel kurulu, siyasi geleceklerine yatırım yapmak isteyen insanlar arasında bitmek tükenmek bilmeyen çekişmelerin arenası olacağı için, o partilerin genel kongrelerine günler kala ağırlaşır Ankara’nın havası... Ama tecrübeyle sabittir: Milli Görüş partilerinin kongrelerinde Ankara’nın havası sanki hafifler, güzelleşir; bir başka olur.

İçinde iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalığı barındıran Atatürk Kapalı Spor Salonu’nun bahçesi ve etrafı, geçtiğimiz Pazar, tam bir ana baba günüydü gerçekten.

Türkiye’nin hemen her tarafından akın akın Ankara’ya gelmiş olan insanlar, salonun binasını olsun görebilecekleri bir yer bulmuş olmanın tesellisiyle, konuşmaların duyabildikleri kadarını dinliyor; salonda yürütülmekte olan faaliyetten, davaları ve tabii esas olarak ülkeleri için ‘iyi bir şeyler’ çıkacağından emin, neticeyi bekliyorlardı...

Salonun içindekilerin, bahçesindekilerin ve dışardan olayı izleyenlerin hemen hepsinin de dudakları kıpır kıpırdı...

Türkiye’nin ayağa kalkabilmesinin, dik durabilmesinin, gerektiğinde masaya yumruğu vurup itiraz edebilmesinin, o salonda yapılmakta olan kongre ile yakından alakalı olduğunu biliyor; olması gerekenin bir an önce olabilmesi için yakarıyorlardı...

Hiç kimsenin; siyasi ikbal, makam mevki, maddi kazanç... gibi hesapları yoktu.

Orada bulunanlar ve orada bulunamasalar da, kalpleri orada bulunanlarla beraber atanlar, Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partisi çizgisinin devamı olan Saadet Partisi’nin, hemen bütün problemlerimizin çözüm adresi olduğunu biliyor sıkıntıların bir an evvel bitmesi; ülkenin daha fazla zaman kaybetmemesi için, Saadet Partisi’nin bir an evvel dizginleri ele alması gerektiğini düşünüyorlardı..

Milli Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, kongrede şöyle diyordu:

“Bu ülkede 40 milyon fakir, 15 milyon işsiz, 10 milyon ise aç var. Ülkeyi bölmek için stratejik ortak denilen ülkeler başta olmak üzere harıl harıl çalışıyorlar. Bu şartlar altında, vatanını, milletini seven bir insanın başını yastığa koyup rahat uyuması mümkün değildir...”

Saadet Partisi’nin unutulmaz Genel Başkanı Recai Kutan’ın sözlerinde de değişik açılardan benzer bir vurgu vardı: İslam Alemi’nin çeşitli coğrafyalarında akan kan ve gözyaşına dikkat çekiyor; bu kan ve gözyaşını ancak Milli Görüş’ün durdurabileceğini vurguluyordu, Recai Kutan.

Ve Saadet Partisi’nin yeni Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş: “Şimdi vira bismillah deme zamanıdır” diyordu konuşmasında: “Şimdi sözümüzü kavileştirme zamanıdır, şimdi birbirimize söz verme zamanıdır: Bağımsız bir Türkiye için evet mi?.. Güçlü bir Türkiye için evet mi?.. Öncü bir Türkiye için evet mi?.. Kardeşliği tesis etmiş bir Türkiye için evet mi?.. Barış ve huzur içerisinde bir Türkiye için evet mi?.. Zulmü, yoksulluğu, yolsuzluğu sona erdirmek için evet mi?.. Evetleriniz evetimdir; sözünüz sözümdür...”

Fakirin, işsizin, açın olmadığı; zulmü, yoksulluğu, yolsuzluğu önlemiş; iç kardeşliğini tesis etmiş, barış ve huzur içerisinde; bağımsız, güçlü, öncü; kan ve gözyaşı içerisindeki İslam coğrafyasının kurtuluş ümidi olan bir Türkiye...

Olması gereken işte bu!

Böyle bir şey olabilir mi? Tabii ki evet!..

Milli Görüş’ün yaptıkları, yapabileceklerinin teminatıdır...
Şimdi yapılması gereken, bu hedef doğrultusunda, her zamankinden daha azimli bir şekilde, çalışmaya devam etmek... Başka yol yok...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi