Liberal düşünce kongresi
Liberal fikriyatın ne yazık ki köklü bir geleneğe sahip olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye’ye ilk liberal esintiler modernleşme hareketinin başlamasından bir süre sonra, 19. yüzyılın ikinci yarısında geldi. Ne var ki, düşünce ve siyasette liberal yönelim hem her zaman cılız kaldı, hem de sürekli olmadı. Bunda, teorik İslam’ın o kadar değilse de, bir kültür ve hayat tarzı olarak İslam’ın cemaatçi yapısı elbette etkili olmuştur.
Ama liberal fikirlerin bizim dünyamızda kendine pek de sağlam bir yer edinememesinde asıl belirleyici olan, sanırım, Türkiye’nin güçlü bir devlet geleneğine sahip olmasıdır. Çünkü güçlü devlet geleneği özerk bir sivil toplumun yokluğu veya çok zayıf olması demek. Cumhuriyetle birlikte bu durum çok değişmemiş, hatta devletin ideolojik iddiasının öne çıkması ölçüsünde liberalizmin yeşermesine elverişli olmayan bir zemin oluşmuştur. Yine de özellikle çok partili hayata geçilmesinden sonra liberalizme duyulan ilginin bir ölçüde artmış olması esas olarak Türkiye’nin Batı dünyasıyla yakınlaşması sayesindedir.
Dünyaya açılmanın başka modern fikirler yanında liberalizmin de işini kısmen kolaylaştırmış olması son yirmi yılda daha belirgin bir şekilde kendisini göstermiştir. Nitekim, tarihinde ilk defa liberalizmin bir düşünce hareketi olarak ortaya çıkmaya başladığı 1980’ler sonları Türkiye’nin en kapsamlı dışa açılma dönemini temsil etmektedir. Kurucularından olduğum Liberal Düşünce Topluluğu da işte bu şartlarda doğdu.
Bunları hatırlatmama vesile olan, bugün ve yarın İstanbul’da yapılacak olan ‘21. Yüzyılda Liberalizm ve Türkiye’nin Liberal Birikimi: Bir Gelecek Perspektifi’ genel başlıklı kongredir. Liberal Düşünce Topluluğu’nun düzenlediği ve çok sayıda akademisyen ile gazeteci ve fikir adamının katılacağı bu toplantı, Topluluğun kurulduğu 1992 yılından bu yana yaptığı belki de en kapsamlı düşünce egzersizi olacak gibi görünüyor.
Kongre’de tartışılacak konu başlıkları düşünce dünyamız kadar siyasetimiz açısından da son derece önem taşıyor. Bunlar aynı zamanda Türkiye liberallerinin evrensel tartışmayla bağlantısını da kuran sorun alanları. İnsan hakları, hukuk devleti, din özgürlüğü, liberalizmle demokrasi, piyasa ekonomisi ile özgürlük ve refah ilişkisi, çevre sorunları gibi konular... Aslına bakılırsa, Liberal Düşünce Topluluğu çevresi bütün bu konuları 15 yıldan fazla bir süredir tartışıyor ve bu alanlarda düşünce üretiyor. O bakımdan, bu buluşma topluluğun bu meselelerdeki birikimini kamunun ilgisine sunması veya kamusal tartışmaya açması olarak da görülebilir.
Bu toplantının belki bir eksiği, tartışma konuları arasında kültürel çeşitlilik, çoğulculuk ve çok kültürlülük başlıklarının yer almamış olmasıdır. Çünkü, bunlar hem epey bir süredir Batı dünyasının düşünce ve siyaset gündeminin odağında yer almaktadır, hem de bu konulardaki tartışmayı sürükleyenler esas itibariyle liberal düşünürlerdir. Kaldı ki, bu konuların fikri düzeyde tartışılması ülkemizin bazı güncel sorunlarına da ışık tutabilirdi.
Ben bu seferki toplantıya maalesef katılamıyorum. Belki biraz da bu yüzden arkadaşım Atilla Yayla’nın bu işteki emeğinin paha biçilmez olduğunu belirtme ihtiyacı duyuyorum. Hiç birimizin üstlenmeye cesaret edemediği külfeti, ailesine ve akademik çalışmalarına ayıracağı zamandan da fedakárlık ederek, Yayla yıllardır gönüllü olarak yürütüyor. Bunun kadar önemli olan bir nokta da, Atillá’nın bunu baştan koyduğumuz ilkelere -bu arada siyasi partilerden bağımsız kalma ilkesine- sadık kalarak yapıyor olmasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.