Suç 'Uyarı'sı!

Suç 'Uyarı'sı!

Câhiliye basınının amiral gemisi Hürriyet nâm gazetenin frenkperest ve azılı laiklik faşisti şâir-yazarı sayın bay özdemir İnce yine gemi azıya aldı ve böyle yapmakla -en azından bu fakîr tarafından- yeni bir sıfatla daha anılmayı alnının teri/kaleminin gücüyle hak etti: “azgın provokatör/tahrikçi/kışkırtıcı”!
Bu sıfatı hak eden tâifenin pîri-üstâdı, onların pek sevdiği bir deyişle “duayen”i Cumhuriyet nâm gazetenin ideologbaşı sayın bay İlhan Selçuk, gedikli “goygoycubaşı”sı ise yine Hürriyet nâm gazetenin azgın kalemşorlarından sayın bay Bekir Coşkun (yahu, bu sayın bay, ne yaparsam yapayım hâlâ bir cevap vermiyor açık dâvetime! Yoksa veremiyor mu?).
Azılı laiklik faşisti ve azgın provokatör/tahrikçi/kışkırtıcı yazar sayın bay özdemir İnce “Kölelik üzerine” adlı yazısında (Hürriyet – 08.01.2008) “ ‘Nur Suresi 31. Ayet’ (26.12.2007) başlıklı yazıma İslâmcı gazete ve yazıcılardan dişe dokunur bir tepki gelmedi” buyuruyor. Birçok yazısından anlaşıldığı üzere şerefli Vakit gazetemizde yer alan yazılardan/haberlerden bir şekilde haberdâr olduğuna göre, ya fakîrin “Kim Bunlar?” (27.12.2007) başlıklı yazısını okumaya tenezzül etmemiş, ya fakîri önce “yazıcı” sonra da adam yerine koymuyor, ya da “İslâmcı”dan saymıyor! Sayın bay özdemir İnce türünden biri tarafından okunmamak, “yazıcı” hatta adam yerine konmamak, Allah, celle şânuhu, şâhittir ki umurumda değil… Ama “İslâmcı”dan sayılmamak beni pek sevindirdi! Zira ben “İslâmcı” falan değil, yalnızca izzetli bir Mü’min Müslümanım elhamdulillâh, hem de fikri hür vicdânı hür olanlarından!
Kanaat-i âcizâneme göre sayın bay özdemir İnce yalnızca işine gelen, yani “provokasyon”/tahrikçilik/kışkırtıcılık yapabilmesine çanak tutan yazıları/yazarları -kendi ifâdesiyle “yazıcı”ları- okuyor; daha doğru bir deyişle gündeme getiriyor!
Neyse…
“İddia sahibi Kuran çevirmeni Mustafa Sağ'ı es geçip bana saldırdılar!” şikâyetinde bulunuyor azılı laiklik faşisti ve azgın provokatör/tahrikçi/kışkırtıcı yazar sayın bay özdemir İnce. Hâlbuki “Kim Bunlar?” başlıklı yazımda özellikle ve öncelikle “Marmara üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu ve emekli işadamı” sayın bay Mustafa Sağ’ın yaptığı bir mubârek Kur’ân meâlinin akademik açıdan ne kadar geçerli olup olmadığını sorgulamak gerektiğini ve bunun bazı kıstaslarını sunmuştum!
Bir “neyse” de ona…
Kendisine nihâyet bir de “azgın provokatör/tahrikçi/kışkırtıcı” sıfatını kazandıran son yazısında ortaya savurduğu tez şu: “Cumhuriyet'in Anayasası ve yasaları Kuran hükümleriyle çelişiyor”; o hâlde mazlûm ve de mahzûn memleketimizde yaşayan bilumum Mü’min/Mü’mine Müslümanlar bu Anayasa’ya ve mubârek Kur’ân’ın/şeri’âtin diğer hükümlerine ters düşen diğer bilumum kanunlara tâbi olmaya rızâ gösteriyorlarsa, iddia ettikleri gibi hakîkî mânâda dîndârlar değil, -hâşâ!- su katılmamış “ikiyüzlüler”dir! Bundan dolayı da âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm’ın emir ve hükümlerine bağlılık konusunda titizlenmeleri ve bu bağlamda birtakım hak taleblerinde bulunmaları -hâşâ!- riyâkârlıktan başka bir şey değildir/olamaz!
Bu bağlamda “Desteksiz Atma Modası Bâbında - 2” başlıklı yazımın sonundaki ikâzımı bir kez daha hatırlatmak zorunda hissediyorum kendimi:
“Breh, breh, breh!
Ucuz efelik, sosyete mahallesi kabadayılığı tam da böyle olur!
Sen önce hukukun düzenlenmesinde, memleketin yönetiminde mubârek Kur’ân’ı/şeri’âti esas almayı en büyük suç, vatan-millet hâinliği ilân edip en ağır yaptırımlarla cezalandıracak, hatta bu konuda gerekirse askerî diktatorya zulmünü bile meşrû kabûl edecek, onu açıkça memlekete el koymaya davet edecek kadar ileri gidebilen bir zihniyeti, dikine perdah bir laik ideolojiyi hâkim kılacaksın; özel hayatında bile Kur’ân’ı/şeri’âti esas alanların üzerinde baskının/zulmün her türlüsünü gizli-açık uygulayarak mahzûn ve de mazlûm memleketimizin aslî sahibi/aslî milleti olan bilumum Mü’min ve de Mü’mine Müslümanları canlarından bezdireceksin, onları en büyük tehlike olarak göstereceksin – sonra da herşeyin mutlaka âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın, azze ve celle, dîni İslâm’ın şeri’âtiyle uyum içinde olmasını ısrarla savunmadığı, apaçık bâtıl olana boyun eğdiği için Mü’min ve Mü’mine Müslümanı ikiyüzlülükle/yalancılıkla suçlayacaksın!
öyle mi?
Senin asıl derdin/dâvân belli!
Mü’min ve Mü’mine Müslümanı çirkef tavrın ve sapkın yazılarınla “provoke” etmek/kışkırtmak, sonra da bu mel’ûn ve de meş’ûm “provokasyon”/kışkırtma zokasını yutanları “Şeri’ât uyumlu olmayan yasalara uymayız!” diye sokaklara/meydânlara döküp bilumum Mü’min ve Mü’mine Müslümanları bir kalemde, kanlı bir darbeyle ortadan kaldırmak: ya zindana tıkmak, ya da katletmek!
“Aslî Millet”in irâdesine kaptırdığın iktidârı ancak bu yolla yeniden elde edebileceğini umuyorsun!
Yemezler!”
Laiklik faşisti ve azgın provokatör/tahrikçi/kışkırtıcı yazar sayın bay özdemir İnce’nin, üstelik de sırf o ne idüğü belirsiz “alla turca laiklik”i savunmaktan/korumaktan ibâret zannettiği sapkın bir “vatanseverlik” adına, döşemeye çalıştığı sinsi mayınlar o kadar tehlikeli ki, mubârek Nahl Sûresi’nin 57. âyet-i kerîmesini “kullanış”ında sergilediği dehşetengiz Câhiliye cehâletini (yoksa buna “âyetleri bağlamından kopartmak sûretiyle zihin bulandırma hinoğluhinliğini” mi demek daha doğru olur!!!) ortaya koymayı şimdilik bir tarafa bırakabiliriz!
Bu tâifenin ısrarla ve inatla sürdürdükleri bu tutum, suç duyurusu konusu değil midir/olmaz mı, Allah, celle celâluhu, aşkına?
Bilvesîle yeni senemiz mubârek olsun, izzetli ümmet-i Muhammed’e hayırlar ve rahmet, şuur aydınlığı/îmân sağlamlığı getirsin inşaallah!
Müteyakkız olalım, müteyakkız kalalım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi