Türkiye, Rusya İşbirliği, Üretim, Güvenlik, Ticaret ve STK Faaliyetleri
Sn. Erdoğan ve Sn. Putin’e arz ederim..
Tarih…
En büyük nasihatçi…
Rusya mı demeli, yoksa Ruslar mı?
Rusya dersek, içinde bizim Medeniyetimizin Unsurları dindaşlarımız ve Kandaşlarımız var.
Rus dersek, geçmişten bu yana Türk Milleti ile birlikte yaşamış, bazen kavga etmiş, bazen birlikte savunmuş bir Millet akla geliyor. Şu an itibari ile kocaman bir devlet Rusya ve bizim kadim medeniyetimizle iç içe..
Rusya demeyi tercih ediyorum.
İçinde yaşayan Rus’u, Tatar’ı, Başkurt’u, Çuvaş’ı, Kazak’ı, Yakut’u, Koreli’si, Alman’ı, Ukrain’i vd. ile Sayın Putin’in bir araya getirmeyi başardığı kocaman bir devleti…
Geçmişte kalan kavgaları ders alarak bir yana bırakmalıyız. Son 200 yıla kadar bölgede Ruslar ve Türkler tek başlarına aktördü ve birbiriyle savaşıyorlardı. Bunun izah edilebilir bir yanı var. Ancak 200 yıldır ortak bir düşman ve sömürge gücü var. İngiltere…
Kraliçe şu anda da dünyanın en büyük emperyal gücüdür. ABD, Kraliçe ve Siyonizm’in kontrolündedir. Dolayısı ile birbirine karşı yakınlaşmak zorunda kaldıkları Batı Ülkeleri her defasında biraz daha iki halka da zarar vermiştir.
Ruslar ve Türkler medeniyet yakınlığı kadar hataları da benzer halklardır. Haçlı Batı (Katolik Dünya) hanedan ve derebeyi aileleri muhafaza etmiş, sermaye ve birikimlerini korumuşlar, yenidünyaları keşfetmiş ve buraların zenginliklerini Avrupa’ya taşımışlardır. Bizler devrim yaparak geçmişin izlerini silmeye çalıştık.
Bu gün coğrafyamız iki taraftan kuşatma altındadır. Biri geleneksel Batı Dünyası. Diğeri de Çin. Türk-Moğol Halklarının Çin’le ilgili ciddi bir tarihsel deneyimi vardır. Batı’daki Cengiz Oğulları medeniyetlerini muhafaza ederken, hatta Kırım Hanlığı ile Fatih ve sonrasında Osmanlı dahi Cengiz ve öncesi büyük Mirası benimsemiş olmasına rağmen doğuda Cengiz Torunu Kubilay Han Budizmi kabul ederek büyük bir Türk, Moğol kitlesi ile Çin’de kaybolup gitmiş, bu gün onların dölleri bize hasım unsurlar hale getirilmişlerdir. Bu bağlamda Budizm’in bulaşamadığı Babür’ü de hatırlatıyorum.
D. Türkistan’daki mevcut zulmü Ruslar ve Türkler kötü bir aşama olarak görmelidir. Buradaki kültürel ve dini yok edişe eş zamanlı olarak Moğolistan ve Kuzeydoğu Rusya yani, Yakut, Tuva, Altay, Sibir gibi Türk Halkları Budizm tehdidi ve propagandası altındadır. Bu coğrafyada yok oluşun ilk aşamasıdır. Çin’li damatlar ise Kazakistan başta olmak üzere Rusya’nın yarın ciddi bir sorunu haline gelebilir.
Şimdi neler yapılmalı?
Her iki ülke için temel kaygı, ekonomik gelişme ve Milli Güvenlik olmalıdır. Her iki ülke Milliyetçi söylemlerini yeniden düzenlemelidir. Bunun için önce birbirinin varlığını kabul edip, birlikte hareket alanları oluşturmalıdırlar. Bakın ABD ve İngiltere, IŞİD içinde sözde D. Türkistan kökenli terör unsurları oluştururken, diğer yandan ülkesine D. Türkistan’lı göçmen kabul edip, bunları ABD bayrakları ile sokaklarda gezdirmekte, ama Çin’e en küçük baskı vb. uygulamamaktadır. Şuradaki Psikolojik Harekâtı ve algı yönetimini dikkatlerinize arz ediyorum.
Rusya Türkiye olmazsa nefes almakta zorlanır. Rus Milleti’nin, Geleneksel Akdeniz Rüyasını Türkiye Düşmanlığı ile değil, dost ve müttefik Türkiye ile aşacak planları olmalıdır. Bu gün Kıbrıs’ta ve Akdeniz’de Türk ve Rus ortak şirketlerin yönettiği limanlar olsa fena mı olur? Suriye’de saplanmak ve Batı’yı oradan sökemeyip, yersiz didişme her iki ülke içinde sığ bir yaklaşımdır. Daha da kötüsü Batı ve ABD bundan yararlanıp bölgede kalıcı olma derdindedir.
Türk Milliyetçileri de geleneksel Rus Düşmanlığı yerine Rusya’da yaşayan soydaşlarının yani Rusya Türkleri’nin devletlerinin Rusya olduğu gerçeğini kabul ederek politika geliştirmelidirler. “Rus’un geçmişini kazı altından Tatar (Türk) çıkar.” atasözü Rus Atasözü’dür. Ayrıca Türk Milleti’nin Ruslar’ın dostluğuna ihtiyacı vardır.
Her iki ülke de dolara bağlıdır. Kendi para hareketini bile onaysız yürütemeyen ülkelerin büyüklüğünden söz edilebilir mi? Buyurun birlikte Offshore şirketler ve finans yapıları oluşturun. Enerji hatları konusunda Rusya ciddi bir özveride bulunmuştur. Türkiye kamuoyu bu gerçeği görmelidir.
Uçak krizi Türkiye tarafından iyi yönetilememiştir. Üzerine birde Türkiye Dostu Büyükelçi cinayeti tuz biber olmuştur. Rusya’nın her iki durumdaki soğukkanlı duruşu, Türkiye Devleti ve halkınca takdir edilmelidir.
Her iki ülkenin de şu an itibari ile en büyük avantajları yerli ve Milli liderlerce yönetilmeleridir. Sayın Putin güvenlik geçmişi ile daha dikkatlidir. Sayın Cumhurbaşkanımız Güvenlik alanını kendilerinden sadece emir bekleyenlerden değil, çözüm ve hal tarzı önerenlerden de oluşturmalıdır.
Bu gün devletlerin Milli Güvenlik ve Beka kaygısının en temel ihtiyacı ekonomik güçtür. Ekonomik gücün parametreleri ise sıra ile Sermaye, Teknoloji, Üretim ve İhracattır. Sonra Ordusu ve Silahlı Unsurları gelir. Her iki ülke uzun vade planları için karşılıklı bağımlılıklar oluşturmalıdırlar. Enerji hatları bunlardan sadece biridir. Ortak şirketler, yatırımlar, finans altyapıları, kültürel yakınlaşma ve birlikte hareket, ortak silahlar ve sanayi üretimleri yarın gelecek herhangi yöneticiler için de bağlayıcılık oluşturacaktır. Karşılıklı salt lider yakınlaşması ve duruşları geçicidir.
Bu gün Rusya’da STK yapılaşmaları çoğalmakta ve Türkiye’de de etkinleşmeye çabalamaktadır. Sayın Putin’e yakılığı ile de bildiğimiz Özbekistan Doğumlu, Tatar ve Müslüman Marat Kabayev Bey’in öncülüğünde kurulan ULUSLARARASI İSLAM İŞADAMLARI BİRLİĞİ adlı bir STK Türkiye’de de temsilcilik açtı. Hayırlı olsun. Temel duruş, “İslam ilk dönemde ordulardan çok İslam Ahlakı ile ahlaklanmış Tüccarlar yani işadamları ile yayıldı, İslam’ı ideoloji bataklığına sürükleyen emperyal yapılara karşı bu duruş geliştirilmeli, hatta Müslüman olmayan İş çevreleri de dâhil edilerek büyütülmelidir.” Yaklaşım doğrudur. Ancak bunun bir tarafında da kesinlikle Türkiye olmalıdır. Tabii her iki tarafta bu tarz yapıların İslami niteliğinin sulandırılmamasına Fetövari yapılara dönüşmesine izin vermeyecek tedbirleri almalıdır. Özellikle Türkiye İslam Dini’nin özünün ve muhtevasının korunmasına dikkat etmelidir. Bu manada ben Sayın Murat KABAEV’i samimi bulduğumu ifade etmek isterim. İslam İktisadı ile ilgili faaliyetlere destek veren MARUF VAKFI’mızın hediye ettiğim İslam İktisat Kitabı’nın Rusça’ya çevirilmesi talimatı verdiler. Kendilerine ASRİAD Asrın İşadamları Derneği’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak derneğimizin “Önce Nitelik” yani “Amel-i Salih” yazılı plaketini takdim ettim. Bu manada ortak kaygılarımız ve amaçlarımızın olduğunu da ifade ettim.
Her iki ülke ekonomi altyapılı STK’ında iki tuzak var. Birincisi Müteahhit Tuzağı, diğeri de Siyasilerin Tuzakları. Maalesef her iki gurupta istisnalar hariç kolay, hızlı ve basit kazanımlar peşindeler. İktisadi STK ve kuruluşlar, Üretim, ihracat ve Teknolojik faaliyetleri öncelemelidir. Müteahhit Firmaların altyapı yapanları hariç, üst yapıya uluslar arası şirketler aracılığı ile finans ayırmak çoklukla kayıptır. Birlikte hareket edilecek İktisadi STK’ında sanayiciler ve üreticiler olmalıdır.
Her iki ülkenin birlikte ya da bilgi paylaşarak koordineli çalışacağı strateji kuruluşları olmalıdır. Eğer doğru hareket edilirse Balkanlardan Japonya’ya, Finlandiya’dan Hindistan’a kadar istikrar ve ekonomi kıtası oluşturulabilir. Ruslar şunu görmelidir. Gerek nüfus çokluğumuz, gerek Afrika dâhil, güneye sağlıkla inebilmeleri için Türk Milleti’ne ihtiyaçları vardır. Türkler de şunu bilsin. Emperyal Dünya’ya karşı güç oluşturabilmek, teknolojik gelişim, pazarda etkin olmak için Ruslar’a ihtiyaçları var. Aynı şeyler her iki taraf için de Batı varlığı için söylenemez. Yani iki ülkenin birbirine verecekleri katkıyı Batılı bir müttefik veremez.
Bilgi, iletişim ve teknoloji çağındayız. Türklerde bir atasözü var. “Gizli yapılan işin aşikâr doğurması olur.” diye. Doğru ve kalıcı işler, doğru insanlarla olur. Türkiye Rusya’da zafiyet oluşturacak işlerden ve adamlardan kaçınmalı, aynı şekilde Rusya da Türkiye’de zafiyet ve çatlak oluşturabilecek kurum ve yapılardan uzak durmalıdır.
Her iki ülke de İran ve Ortadoğu’yu birbirine karşı denge olarak kullanmak yerine güçlerinin bir parçası haline getirmeliler. Bu gün Anglo-Sakson, Siyonist yapıların kontrolüne girmiş Irak’ın durumunu görüyoruz. Yarın İran aynı yapıların kontrolüne girebilir. Rusya süreç içinde SSCB sonrası oluşan istikrarsızlık sonucu kaybettiği Mısır gibi etki alanlarını görmelidir. Türkiye ile sıkı koordinasyon her iki ülkenin de dünya üzerindeki etki ve saygınlığını artıracaktır.
İslam Coğrafyası’nda R. Tayyip ERDOĞAN’ın şahsına ciddi bir teveccüh vardır. Paralelinde Türkiye’ye de. Bu teveccüh Rusya’nın İslam Dünyası ile arasındaki bağlarını güçlendirir. Ayrıca birlikte Batı kaynaklı Selefi ve terörist duruşlara karşı dikkatli olunabilir.
Sayın Putin başta olmak üzere Rus Milli Organizasyonu, Türk ve Moğol Milleti’nin Asya’daki tarihi varlığını görmelidir. M. Ö. 209 yılında Türk Ordusu kurulmuştur. Bu tarih, Türk Devletleri’nin ve Moğol Ordusu’nun da kuruluş yılıdır. Özetle, tarihi kendi menfaatlerimiz için abartmak ya da yok saymak kimseye fayda getirmez. Başta arz ettiğimiz gibi, bu gün ve geleceğe dönük tasavvurlarımız önemlidir.
Her iki ülkeyi STK yapıları, ekonomik kuruluşlar, ortak yatırımlar ile birbirine bağımlı hale getirmek menfaatleri gereğidir. İslam olmayan Türk Toplulukları geçmişte olduğu gibi bu günde Budizm’in ve Çin’in hedefidir. Bu her iki ülke içinde Milli bir tehdittir.
İki ülkenin yakınlaşması için STK’na, Strateji merkezlerinin koordineli çalışmasına ciddi manada ihtiyaç vardır. Kuzey Doğu Rusya’da ciddi bir nüfusa ihtiyaç vardır. Türkiye’nin güneyinde ve Ortadoğu’da istikrar ihtiyacı bir güvenlik sorunudur. Dünyada daralan pazarlar ve üretim maliyetleri her iki ülkenin ortak sorunudur. Didişmek yerine birlikte çözüm üretmenin zamanı gelmiş, geçmektedir. Her iki ülke de devletleri ve istikballeri için canla başla çalışan mevcut Liderleri Sayın Erdoğan ve Sayın Putin’e omuz vermelidir. Ordularımız, siyasilerimiz, işadamları ve STK’mız da karşılıklı üzerine düşeni yapmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.