O kiminledir?
İnsanlık, insan neslinin ortaya çıktığı günden beri sürekli değişim yaşıyor. Başörtüsü yasağını laiklik uygulamasının vazgeçilmez ilkesi haline getirmeye çalışan ve halkın seçtiği başörtülü milletvekilini Meclis’e sokmayan Türkiye’de, Çankaya Köşkü’ne Cumhurbaşkanı eşi olarak bir başörtülü hanım yerleşti. Ama sistemin “laik” kimliği korunuyor. Öyle olmasına rağmen bu sonuç, başörtüsü yasağında direnenlerin tutumlarını etkilemedi.
Irk ayrımını uzun yıllar resmî politika olarak benimseyen, siyahları beyazların devam ettiği yerlere sokmayan ve bunu beyazlar açısından onur kırıcı kabul eden, söz konusu engellemelere beyazların rahatsız olmasını gerekçe gösteren ABD’de şimdi başkanlık sarayına, yani Beyaz Saray’a bir siyah adam oturacak.
Benzer değişim Güney Afrika’da da yaşandı. Siyahların girmesinin engellenmesi için beyazlara tahsis edilen bölgelere dikenli tellerin çevrildiği Güney Afrika’da, yönetim şimdi siyahlarda.
Bugün ırk ayrımını en katı şekilde uygulamaya devam eden devlet, Filistin topraklarını işgal ve gasp ile varlığını sürdüren Siyonist devlettir. Ama zulmedenlerin tahakkümünün böyle devam edeceği sanılmamalı. Dün Gazze’ye inşaa ettikleri villaları ve köşkleri kendi elleriyle yıkarak çekilmek zorunda kalan işgalci Siyonistlerin, bugün “Büyük İsrail” emelinin bir hayalden ibaret olduğunu itiraf etmeleri anlamsız değildir.
Amerika’da bir zencinin başkanlık seçimlerini kazanması muhtelif mistik yorumların da gündeme gelmesine yol açtı. O-ba-ma ibaresinin Farsça’daki okunuşunun “O bizimledir” anlamına gelmesinden dolayı bazı İranlıların ona sahip çıktıkları söylendi. İbare Kürtçe’de de aşağı yukarı aynı anlama geliyormuş. Yani Kürtler de sonuca sevinebilir.
Gerçi bu tür kelime yorumlarının bir anlam ifade etmediği, sadece mistik yaklaşımları yansıttığı açıktır. Şu var ki; adama sahip çıkan başkaları da var. Demek ki işine gelen herkes Obama’ya, “O bizimledir” diyebiliyor. Yani burada “biz” kelimesi bir anahtar kelime kabul ediliyor ve herkes kastedilenin kendi kitlesi olduğunu ileri sürebiliyor.
Beyaz Saray’ın siyah başkanına sahip çıkanlar arasında Yahudiler de var. Kendilerini “gerçek Yahudiler” olarak nitelendiren ve Siyonizm’le pek barışık olmadıkları anlaşılan bir Yahudi kesimin Obama ile özellikle eğitim alanında, çocukların kişilik karakterlerinin oluşmasında büyük öneme sahip okul öncesi eğitim projelerinde işbirliğine hazırlandıkları ve bu konuda ümitli oldukları söyleniyor.
Bazıları Yahudilerin sadece belli bir kesiminin değil, tüm kesimlerinin onunla yakın irtibat kurdukları, çünkü onların yanlış ata oynamayacakları, Amerika’da kazanacağından emin oldukları bir başkanı kaçırma riskine asla girmeyecekleri ve bu yüzden azımsanmayacak bir kesimlerinin de Obama’ya oy verdiği yönünde yorumlar yaptı.
Amerika’daki zenciler bu kez gerçek bir zafer sevinci yaşıyorlar. İnce eleyip sık dokuyan bazı idealist zenci liderlerin, Obama’nın aslında bir oyuna alet olduğu yönündeki yaklaşımları, kalabalıkları fazla etkilemiyor. Bu sevinç sadece Amerika’daki siyahî kitlelere mahsus da değil. Kenya şimdi dünya hâkimiyetinin ikinci gücü, asistanı olmaya hazırlanıyor.
Libya lideri Muammer el-Kazzafi, Obama’ya “Müslüman kardeşim!” diye hitap etmiş ve “Müslümanlığını herkesten gizliyorsun, benden bari gizleme!” diyerek kendine göre çok önemli bir sırrını ifşa etmişti. Böylesine önemli bir “sırrı (!)” ifşa etmek için hiç olmazsa seçimlerin gerçekleşmesini bekleseydi. Adam Müslümanlığını gizliyorsa vardır bir hikmeti! Neyse ki Kazzafi’yi Amerika’nın katı Hıristiyanları fazla ciddiye almayıp; “bu adam ne konuştuğunun farkında değil, gerçekte o bizimledir” diyerek oy verme konusundaki kararlarını değiştirmediler.
Fakat son zamanlarda Kazzafi’yi doğrulayan ve Obama’nın aslında bir “gizli Müslüman” olduğunu iddia eden haberler yayınlanmaya başladı. Bakarsın adamın namaz kılarken çekilmiş görüntüleri ortaya çıkar ve biz de gerçekten “gizli Müslüman” olduğuna inanmak zorunda kalırız.
Bütün bunları gözden geçirince “bu adam da ne paylaşılamaz bir değermiş!” demeden edemiyorsunuz. Sonra bakarsın sadece bir “balon” çıkarsa, bütün herkes hayal kırıklığına uğrar ve “o bizimledir” dediklerine pişman olur, hatta “onun bizimle bir ilgisi yok” diye gazetelere ilan verme ihtiyacı bile duyabilirler.
Obama ne kadar paylaşılamayan değer olursa olsun, sonuçta Amerikan emperyalizminin çıkarlarının başına bekçi seçilmiştir. ABD ise hiç kimseyle değil, sadece kendi çıkarlarıyla olan makyalevist, emperyalist bir güçtür. İnsanlığın emperyalist tahakkümden ve saldırganlıktan kurtulmaya ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.