Obama, Bush ve Erdoğan
Fehmi Koru’nun başbakanı Obama gibi gelip, Bush gibi olmakla suçlaması Erdoğan’ın büyük tepkisine neden oldu. Başbakanın yazıklar olsun tarzındaki sitemi ise Koru’ya ne kadar kırıldığını gösteriyordu.
Gerçekten de, daha birkaç gün önce, Başbakan Erdoğan, aynı Fehmi Koru’nun kızının nikâh şahidiydi. Bir kaç gün sonra böylesine ağır bir eleştiri ile karşılaşmış olmak, herhalde Başbakan’ı çok kırmış olmalı.
Siyaset dünyasında dostluklar böyledir işte. Bir teşehhüt miktarı ya sürüyor, ya sürmüyor. Eleştirilerin iş ve icraattan ziyade kişilikleri hedef alması dostlukların, arkadaşlıkların bitmesine vesile oluyor.
Koru’nun eleştirileri de biraz Başbakan’ın kişiliğini hedef alıyor. Şunlar, şunlar yanlış demek ayrı şey, sen şuna, benziyorsun demek ayrı şey. Mesela Koru Başbakan’a önceden insana benziyordun, şimdi yırtıcı h…lara benziyorsun deseydi bu bir eleştiri mi olacaktı. Türk toplumunun Bush algısı ortadayken böyle bir benzetmenin hem haksız, hem de yerinde olmadığını düşünüyorum.
Diğer taraftan Koru’ya bu benzetmeyi yaptıran Güneydoğu meselesindeki görüşlerine de katılmıyorum. Başbakan’ı PKK ağzıyla konuşan bazı sözde değişimci-demokrat aydın esnafının etkisinde kalarak suçlamak doğru bir tavır değil. Başbakan, küçücük çocukları sokağa süren DTP’yi eleştiriyor, farklılıkların milli bütünlüğümüze ve onun sembollerine(bayrak ve istiklal marşı) tepki göstermeyi haklılaştırmayacağını söylüyor.. Amerika’da zencilere uygulanan ayrımcı politikalara rağmen, zencilerin ABD bayrağına hiçbir biçimde saygılarını kaybetmediklerini, olimpiyat şampiyonu biz zenci örneğinden hareketle anlatıyor. Bunun neresi yanlış?
Acaba bunca olay arasında kimi eleştirmek daha doğru, DTP’yi mi, sokakları savaş alanına çeviren militanları mı, yoksa başbakan Erdoğan’ı mı?
Koru’yu tenzih ederim ama neredeyse bazı çevreler AKP’nin Apo’dan özür dilemesini isteyecekler.
Kürt aydın’ı yaftalı bazı kişiler, PKK ayrılık talebinden vazgeçti, kimsenin ayrılmaya niyeti yok, sadece kültürel haklarımızı istiyoruz şeklindeki beyanları bazı çevrelerde hiçbir irdeleme yapılmadan mutlak doğru kabul ediliyor. Tamamen taktiksel nedenlerle söylenen bu sözlerin arkasına takılarak terör örgütünün davulu çalınıyor. Kimse madem ayrılık niyetiniz yok niçin tek bir kongrenizde olsun istiklal marşı okumuyorsunuz, niçin Türk bayrağı asmıyorsunuz diye sormuyor. Bayrağa, istiklal marşına karşıyım ama ayrılmak niyetinde değilim, kim inanır buna?
Başbakan’ın küçücük çocukları sokağa dökerek terör örgütüne eleman hazırlayan DTP’ye karşı tavrı doğrudur. Bunun askerle, resmi ideoloji ile ittifak yapmakla alakası yok. Sistemle, resmi ideoloji ile farklı olmak için kundakçıları, isyancıları, terör yardakçılarını alkışlamak mı gerekiyor? Böyle bir mantık nerede görülmüş?
Son olaylarda, sağlam ölçülere sahip olmayan birçok yazar tam bir kafa karışıklığı yaşadı. Saatin sarkacı gibi bir o tarafa bir bu tarafa gitti geldi. Hâlbuki biz Müslümansız, İslam’ın menşurundan baktığınız zaman PKK ihanetine yakın durmak hiçbir şekilde mümkün değildir. Ayrıca PKK’nın Marksist dünyasına başka sebeplerle karşı olanlarla zaman, zaman aynı çizgide buluşmak de, asla her meselede beraber olmak demek değildir. Entel takılıyoruz diye Başbakan’a haksızlık etmeyelim.