Bush aslında telaşlı
Bush’un Ortadoğu seyahatinin sadece işgalci Siyonist devlete ve Abbas yönetimine yönelik olmadığını biliyoruz.
Başkanlığı döneminde bölgeye ilk kez bu kadar kapsamlı bir seyahat gerçekleştiriyor. Seyahatin bölgesel yönünü de bugünkü yazımızda değerlendirmeye çalışacağız.
Bush’un 16 Ocak 2008 çarşamba günü tamamlanması planlanan bölgesel seyahati Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’ı da kapsayacak.
Amerikalı yorumcuların da dile getirdiklerine göre Bush’un bütün bu ülkeleri ziyaret etmesinin amacı bölgesel sorunlara çözüm bulma arayışı değil, Filistin ve İran’a karşı taraftar toplamak. Burada “Filistin’e karşı” denirken tabii ki Filistin’in bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden direnişe karşı denilmek istenmektedir. Bu da Annapolis Konferansı’nda alınan kararların uygulamaya geçirilmesi için yürütülen bir çabadır.
ABD yönetimi Filistin’deki direnişi ve özellikle de İslâmî hareketi tüm Arap dünyasında yalnızlığa sevk etmek, Arap ülkeleri yönetimlerinin bu direnişi kıskaca alma politikasında işgalci Siyonist devletle birlikte hareket etmelerini sağlamak amacıyla yoğun çaba harcıyor. Bu ülkelerin yönetimlerinin ABD ile ilişkilerini sürdürme ihtiyaçlarını, onları özellikle Filistin direnişini kıskaca alma politikasına destek vermeye zorlamada değerlendirmek istiyor. Arap ülkelerindeki yönetimlerin en önemli sıkıntıları ise kendi halklarından, onların değerlerinden uzak kalmaları, tercihlerini dikkate almamaları ve ABD ile ilişkilerinin zarar görmemesine birinci derecede özen göstermeleridir. ABD’nin bölgeyle ilgili dayatma politikalarını başarılı kılan en önemli etken de budur. Ama artık ABD düşüşe geçmiştir ve kendisiyle işbirliği içindeki yönetimlerin geleceklerini sağlama alma konusunda güven vermemektedir. Tahmin ediyoruz, şimdiye kadar sırtlarını onun desteğine dayayan yönetimler de artık bunun farkındadır ve halklarından çok fazla kopuk kalmalarının kendi gelecekleri açısından risk oluşturacağını düşünüyorlar.
Filistin direnişi, Bush’un ziyaret edeceği tüm Arap ülkelerindeki halkların desteğine sahiptir. Bu halklar, söz konusu direnişin yalnızlığa itilmesine, Gazze’de bir buçuk milyon insanın ekonomik kıskaca alınmasına tepki göstermekte, ülkelerindeki yönetimlerin ABD ile ilişkilerinin zarar görmemesi hesabına söz konusu zulüm politikalarına destek vermelerini onaylamamaktadırlar. Dolayısıyla bu ülkelerdeki yönetimler ABD Başkanı Bush’un baskı politikalarının yanı sıra kendi halklarından gelecek tepkileri de göz önünde bulundurma ihtiyacı duyacaklardır.
Belirttiğimiz üzere ziyaretlerin önemli bir yönünü de İran’a karşı destek arama çabası oluşturmaktadır. Bu konuda Bush elindeki malzemeleri büyük ölçüde kaybetmesine rağmen yine psikolojik savaş politikasını kullanmaya çalışıyor. Muhtemelen ziyaret ettiği ülkelerin yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde: “Biz bu İran tehdidini ciddi şekilde gündemimize almış bulunuyoruz. Siz de bu konuda ya bizim yanımızda yer alırsınız ya da düşmanımız olursunuz” demektedir ve diyecektir. Ama artık Bush’un “ya bizimlesiniz, ya da düşmanımız olursunuz” felsefesine dayalı tehdit ve psikolojik savaş stratejisi pek fazla etkili olmamaktadır.
Son günlerde yaşanan gelişmeler ABD askerî mekanizmasının acziyetini biraz daha gün yüzüne çıkardı. Belki İran’ın son hareketleri de bu acziyeti açığa çıkarma amacına yönelik bir stratejik ataktı. Tabii olayların, ABD tarafından İran’a saldırının gerekçelerini oluşturma amacıyla gündeme getirilmiş olabileceğini ve ABD tarafının havayı ısıtma çabası içine girdiğini söyleyenler de var. Ama bölge ülkelerinin kesin desteğini almadan ABD’nin İran’a karşı askerî bir operasyona girişmesini biz pek muhtemel görmüyoruz.
Bizim tahmin ettiğimiz kadarıyla Bush’un son ziyaretinin temelinde bir korku ve endişe var. Müstekbir güçlerin tüm dayatmalarına rağmen Filistin’de işgale karşı sürdürülen mücadeleye destek günden güne artıyor ve işgal devleti bundan endişe ediyor. ABD’nin askerî yönden yıpranması, tehdit politikalarının gittikçe daha etkisiz hale gelmesine yol açıyor. Bu da özellikle İran’la ilgili stratejisinin uygulamaya geçirilmesini zorlaştırıyor. Gidişat Bush’un başkanlık koltuğunu terk ederken kendinden sonraki başkana uçurumun kenarına doğru yaklaştırılmış bir ABD bırakması ihtimalini güçlendiriyor. İşte bundan dolayı ABD başkanı hem ülkesi hem de himayesindeki Siyonist devlet için yeni bir destek arayışına çıkmış durumda. Ama biz umduğunu bulamayacağı inancındayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.