Cehl-i mürekkep
Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır” demiş atalarımız. Lakin öğrenmek için önce bilmediğini kabul etmek lazım... Biliyormuş gibi konuşan, ahkam kesen insanların, içinde bulundukları cemiyete verdikleri zarar hiç de hafife alınmamalı... Hele günümüzün namütenahi iletişim ortamında bu zarar kimi zaman tahrip boyutuna bile varabiliyor. Yıllar önce okuduğum bir kitap “enformatik cehalet”i anlatıyordu. Bugün türlü mecralardan üzerimize her çeşit enformasyon boca ediliyor. TV’ler, gazeteler, internet zihnimizin istiap haddini zorlarcasına bilgi akıtıyor üzerimize... Mesela en güncel mesele olan ekonomik krizin hakkında, birbirine taban tabana zıt onlarca yorum, görüş ve analiz dinliyoruz. Ve zihinlerimiz çorbaya dönüyor, doğru ile yanlışı ayırdetme melekemiz dumura uğruyor. Bir süre sonra bildiğimiz şeylerden bile şüphe etmeye başlıyor, mütereddit hale geliyoruz. Enformatik cehalet tam da böyle bir şey işte...
***
Tahsil ve ihtisaslaşma, Türkiye gibi entelektüel kapasitesi sınırlı ülkelerde hayati önemi haiz bir ihtiyaç... Adam noksanında ortalığa dökülmüş, köşeleri tutmuş nice kifayetsiz muhteris, yarım yamalak tahsilleri ve derme çatma kültürleri ile ihtiraslarını birleştirince, bulundukları kurum, topluluk ve şirket için ciddi bir tehlike oluşturuyorlar. Biliyorum iddiasında olan ama “bilmeyen” bu insanlar toplumun enerjisini de tüketiyorlar.
***
Bu tür “katmerli cahillerin” “adam” yerine konduğu cemiyetler, genelde “kaht-ı rical” yani donanımlı adam yokluğu yaşayanlardır. Okudukları birkaç kitapla veya lisanını bile anlamadığı yazarlardan “apardığı” cümlelerle münevver oluverdiğini zannedenler aslında sadece malumatfuruşluk yapmaktadırlar. O yüzden hep yüzeysel kalmakta, -olmayan- bilgileriyle değil, içgüdü ve hırslarıyla davranmaktadırlar; haliyle zarar verme potansiyelleri artmaktadır. Bakın çevrenize, işlemeyen, çalışmayan her projenin, kurumun, şirketin bir yerlerinde bu adamlardan vardır muhakkak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.