R. Özdenören

R. Özdenören

Bir örnek kıyafet bir örnek kafa yapısı

Bir örnek kıyafet bir örnek kafa yapısı

İlkin acaba giyim kuşamda mı başladı birörnekleşme? Konfeksiyon gömlek, konfeksiyon elbise.. bu işin öncülüğünü mü yaptı diyelim?

Ayakkabılarımız birörnekleşti.

1950'li yıllarda gerçi konfeksiyon ayakkabılar yok değildi. Sümerbank mamulü ayakkabılar sanıyorum '40'lı yıllarda bile üretiliyordu. Sağlam, tok, kaba ve sert bir ayakkabı modelini hatırlar gibi oluyorum. Fakat onlar pek yaygın değildi.

Okulda pek az çocuğun ayağında şoson vardı. Ama bu şosonlar, kumaş veya ince deriden, çoğunlukla düz topuklu, ayağı bütünüyle saran türden bir ayakkabı değildi. Onların taklidiydi, lastiktendi.

Lastik şosondan daha yaygın olanı Gislaved marka lastik çizmelerdi.

Daha sonra trençkotları gördük. Trençkotlar ilkin Amerikan gangster filmlerinde esas oğlanın üstünde göründü. Esas oğlan genelde trençkotunun yakasını kaldırmış olarak giyerdi. Kafasında fiyakalı bir fötr şapka, ağzında mutlaka yarısı içilmiş, alt dudağından sarkan bir sigara… Bu tipin kült figürü Humpry Bogart idi. Daha sonraları komiser Colomb tiplemesinde seyrettiğimiz Peter Falk: 1970'li, 80'li yıllarda, onun eski, buruşuk, hırpani trençkotu gözdeydi…

1940'lı, hatta '50'li yılların ilkokul (şimdiki ilköğretim) öğrencileri krizet adı verilen tuhaf bir gri renkteki birörnek önlükleri iyi anımsarlar. İlkokul öğrencilerinin üniforması o tuhaf kumaştandı. Onun bir derece kalitelisi siyah saten önlüktü, fakat onu kız sanat okulu öğrencileri giyerdi.

Ortaokuldan itibaren de kız veya erkek öğrenci şapka giymek zorundaydı. Şapkaların kasnağı her okulunun kendi rengini taşıyan kurdeleyle bandajlanmıştı. Ve üniforma olarak giyilirdi. Düz lise öğrencilerinin şapka kuşağının rengi sarıydı. Yeşil sanat okulu öğrencilerine, kırmızı da ticaret lisesi öğrencilerine mahsus üniforma rengiydi.

Bu kılık kıyafeti itici ve sıkıcı bulduğumuzu söylemeyeceğim. Bilakis çekici gelirdi. Çünkü krizet önlüğün ya da okula mahsus şapkanın öğrenciye bir ayrıcalık getirdiğini düşünürdük. Bu giyim tarzının o tarihte faşizme veya komünizme göndermede bulunan bir birörnekliğin simgesi olabileceğini nereden bilelim?

Giyim kuşamdaki birörneklik acaba giderek kafa yapımıza da siniyor muydu? O giyim kuşam tarzı, aynen kafaların içini de birörnekleştirmeye mi dönüştürüyordu?

"Yerli malı Türk'ün malı/Herkes onu kullanmalı" diye başlayan marş tarzı okul şarkısını sanırım en iyi kardeşim Alaeddin'le ben söylüyor olmalıyız ki, belli bir derste öğretmen ikimizi tahtaya kaldırıp o şarkıyı söyletirdi.

Sonra yıllar geçti.

Artık birörnek giyim kuşam devlet zoruyla değil, fakat fabrikasyon üretimin gönüllü izleyicileri olarak yetişmiş olan yurttaşlar tarafından kendiliğinden yürürlüğe konuldu.

1970'li yıllardan başlayarak TV yayınlarının dünyada girmediği ülke kalmadı. Ve bütün dünya nüfusu amorf kalabalıklar haline dönüştü. Artık herkes aynı kaynaktan beslenen insanlar oldu. Birinin bildiğini herkes bilir hale geldi. Fakat herkesin bildiği şeyin konusu nedir? İşte cevabı: kimin eli kimin cebinde, kim kimi seviyor, kim kiminle itişip kakışıyor?

İnsanlar artık dünya çapında paylaşılan dedikoduları öğreniyor. Evlenmeler dünya kamuoyunun önünde gerçekleştiriliyor. Kepazelikler, kutlamalar.. her şey, zina, fuhuş, tecavüz, hırsızlık, ziyafet, fabrika açılışı, iflas, zenginlik, her şey.. herkesin, yani bütün dünya insanlarının müşahedesi altında icra ediliyor.

Bu, birörnekleşmeden de ileride duran bir tablo. Bu başka, tuhaf, alışılmamış, fakat alışmamız istenen bir şey. Alışacak mıyız ya da daha alışmadık mı? İstesek de istemesek de alışmak zorunda mı bırakılacağız?

Fakat galiba bu birörnek kafa yapısı, tıpkı birörnek kıyafet gibi bir ucundan yırtılmaya başlıyor. Özgürleşme talebi yoğunlaştıkça bireyleşme ve kişiselleşme de olgunlaşacak. Millet dilediği kıyafetle dilediği yere girip çıkmakta kendini özgür hissedecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi