Cevher İlhan

Cevher İlhan

Bediüzzaman'ın büyük bayram temennisi...

Bediüzzaman'ın büyük bayram temennisi...

Büyük bayramlara...

Gerçek Bayram, Müslümanların Bayramın mânâsının idrâkine, İslâm âlemi bayramın şuuruna ermesiyle tecelli edecek.

Haccın, “teârüfle”, Müslümanların birbirlerini tanımaları, bilmeleri ve mânevî temeller üzerine kurulu kardeşlik ve birlik bağlarıyla beraberlik ve fikrî bütünlüğün sağlanmasıyla “tevhid-i efkâr”a ulaşılacak

“Teşrik-i mesâiye” denilen inanç birliği üzerine inşa edilen her türlü siyasî, sosyal, iktisadî, kültürel birliktelikler bu mânâ ile oluşacak. “Teâvün”le maddî ve mânevî yardımlaşmayla, “siyaset-i âliye-i İslâmiye” denilen İslâm’ın ve Müslümanların yüksek siyaset ve ferâsetine, “maslahat-ı vâsiâ-i İslâmiye” ifâdesiyle özetlenen geniş ve her türlü ortaklık ve işbirliğini netice veren mânevî ittihad ve maddî ittifaklara imza atılacak…

İslâm dünyasının dörtbir yanında devam eden ve milyonlarla Müslümanı İslâm âleyhinde istimale sürükleyen maddî ve mânevî ecnebî işgal ve zulümler ancak o zaman sona erecek… (Sünûhat, 71)

Bayramların gerçek Bayram olması için, Bediüzzaman’ın geçen asrın başlarında Şam’daki Camii Emeviye Camiinde on bini aşkın cemaate irâd ettiği hutbedeki, İslâm hakikatlerinin anlaşılmasını engelleyen mâniler” o zaman ortadan kalkacak…

İNSANLIĞIN UYANMASI VE HÜRRİYET FİKRİ…

İnsanlıkta “fikr-i hüriyet” (hürriyet fikri) ve meyl-i taharri-i hakîkatın (hakîkatı araştırma meylinin) başlamasıyla, ecnebîlerdeki “taklitçilik” o vakit, zevâl bulacak. Ecnebilerin “cehâlet”, “vahşet” ve “taassupları”ndan kurtulması, ancak bu medeniyetle kırılıp dağılacak.”

Çirkin neticeleri sırıtan ve aklı başında vicdanı yerinde insanlığı tiksindiren her çeşit istibdat, kötü ahlâk, baskı ve zulüm o zaman yok olacak.

Bunun için İslâm’ın doğru anlaşılmasına çekilen sedlerin yıkılması; “doğru İslâmiyet ve İslâmiyete lâyık doğruluğun” yaşanması, öncelikle fenlerin bazı müsbet meselelerinin İslâmiyetin zâhirî mânâlarına aykırı olduğu uydurmasının açığa çıkarılması gerekmektedir.

“İslam’la fenlerin aykırılığı” uydurmasının izâle edilmesi; bu yanlış “anlama” ve algılatmanın bertaraf edilmesi; İslâma ve Müslümanlara haksız itham ve saldırıların önüne geçilmesi lazımdır.

Bütün kemâlâtın, maddî ve mânevî medeniyet ve gelişmenin üstadı olan İslâm hakikatinin hakikî bir medeniyetle, müsbet ve doğru fenlerle teçhiz edilmesidir.

Zira “İslâmiyet, fünunun (müsbet ilimlerin, fenlerin) seyyidi (reisi) ve mürşidi ve ulûm-u hakikiyenin (hakiki ilimlerin) reis ve pederidir. (Muhakemât, 8)

Ve bugünkü Avrupa, fen ve medeniyetinin temelini yine Müslümanlardan almıştır. Bu bakımdan Avrupa’nın en büyük üstadı Endülüs İslâm devletidir. (Mektûbat, 313)

“Medeniyet ve san’atın (sanayin) hakikî üstadı ve vesilelerin ve mebâdilerin (ilklerin, başlangıçların), tekemmülüyle (olgunlaşmasıyla) cihazlanmış olan şedid (şiddetli) bir ihtiyaç” ve Müslümanların belini kıran tam fakirlik susmaz ve kırılmaz bir kuvvettir.

Keza, tam uyanmakla ve müsâbaka şevkiyle ve teceddüd (yenilenme) meyliyle ve temeddün (medenileşme) meyelânıyla (talep ve arsuzuyla) teçhiz edilen “hürriyet-i şer’iye” ile ifâde edilen Kur’ân terbiyesindeki meşveret ve hürriyetin hâkim olması bir başka sebeptir.

Bu hürriyetin esası ile “müstebitlere (zâlimlere, diktarörlere) dalkavukluk etmemek ve biçârelere tahakküm ve tekebbür (üstünlükle baskı) etmemek” bir diğer sâiktir.

Bütün bunlarla İslâm’ın izzeti korunacak, maddeden terakki sağlanacak ve buna bağlı olarak “hakiki medeniyet”e girmekle “i’lâ-yı kelimetullah” vazifesi yerine getirilecektir. Allah’ın ismi yüceltilecek, İslâm’ın üstünlüğü ilân edilecektir.

BİRBİRİNE KARDEŞ, MADDÎ VE MÂNEVÎ

YARDIMCI…

Bundandır ki bu esaslarla hizmeti, Bediüzzaman, zamanın “mânevî cihadı” olarak görür; İslâm’ın Müslümanlara imanın izzetinin icâbıyla “kat’î emir” olarak telakkî eder. Ve İslâm âleminin istikbâlde bu “kat’î emri” tam yerine getireceğine şüphe edilmeyeceğini müjdeler. (Hutbe-i Şâmiye 40, 41)

Çünkü o vakit, “hiçbir kanun-u adalete ve insâniyete ve hiçbir dustur-u hakîkate (hakikat ölçüsüne) ve hukuka muvafık (uygun) gelemeyen boğuşmalar”ın, “nifak haysiyetiyle her tarafa dönen zındıka”nın “dehşetli bir firavunluğu”nun ve “hodgâmlığı”nın (çıkarcılığın) hükmettiği” bir oyunu olduğu âşikâr görünecek.

Bediüzzaman’ın “Leyle-i Kadir’de kalbe gelen hakîkat”tan, “Hutbe-i Şâmiye”deki derse, “Hutuvât-ı Sitte”deki “vesveseler”e karşı verdiği cevaplardan, Kastamonu Lâhikası’ndaki “Gerçekten insan çok zâlim ve câhildir” (Ahzâb Sûresi, 72), “Zulmedenlere en küçük bir meyil göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur” (Hûd Sûresi, 110) âyetleri ışığındaki tefsirin mânâsı anlaşılacak.

O vakit, bugün dünyanın, Asya ve Afrika’nın birçok mazlum bölgesinde, Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Keşmir’de okunacak…

O vakit, insanlık üzerindeki kara bulutlar dağılacak, “hakîki medeniyet”in çiçek açtığı, “Kur’ân medeniyeti”nin hâkim olduğu bayramlar olacaktır.

“Cemâhir-i müttefika-i İslâmiye (İslâm Cumhuriyetleri birliği) de ve ona esas olacak kudsî kanun-u esasiyelerinin (temel yasaların) menbâı olan Kur’ân-ı Hakîm’in istikbâle tam hâkim olması mânâsı da o zaman tezâhür edecek…

Müslümanları birbirine kardeş ve maddî ve mânevî yardımcı yapan İttihad-ı İslâmın “Büyük Bayramı” bu bayram olacak…

Gerçek büyük bayramlara dua ve niyâzıyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi