İşte Doğan'ın YALAN haber galerisi

İşte Doğan'ın YALAN haber galerisi
Doğan Grubu açıklamasında kelime oyunuyla Alman ortağı Axel Springer'in İsrail'le ortaklığı olduğunu yalanladı. Fakat Axel'in sitesinde yer alan kurumsal prensipler asıl amacı gizleyemiyor. Bu yolla en son ortağı tarafından yalanlanan Aydın Doğan medyasın

DOĞAN EN SON, ORTAĞI YALANLADI-HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

YALAN HABER GALERİSİ-1

AYDIN DOĞAN MEDYASININ
"BURDAN KÖYE YOL OLUR" DEDİRTEN YALAN GALERİSİ

***

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 1


Hürriyet'in haberine yalanlama

Hürriyet Gazetesi tarafından ortaya atılan iddialara Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek'ten yalanlama geldi.

Hürriyet Gazetesi’nin bugünkü manşetinde yer alan haberde, Haluk İpek'e ait olduğu iddia edilen arsanın, baldızı tarafından belediyeden açık artırma yoluyla satın alındığı ortaya çıktı. Ayrıca 1985 yılında alınan yasal bir kararla bahse konu arsanın orman vasfını kaybettiği ve dönemin belediye meclisi tarafından konut arazisine çevrildiği ise belgelerle kanıtlandı. 

Kişi beyanına dayandırılarak hazırlanmış haber ile ilgili ise yeni belgeler ortaya çıktı. 29 Mart 2009 seçimlerinde, CHP Ankara Çamlıdere Belediye birinci sıra meclis üyesi olan Hüseyin Kayahan'ın beyanına dayandırılan haber ile ilgili, Kayahan'ın kendisine ve babasına ait kaçak yapıların mahkeme kararı ile belediye tarafından yıkıldığı ortaya çıktı. Çamlıdere'de bulunan ve Hüseyin Kayhan'a ait olan kaçak yapılarla ilgili birden fazla mahkeme kararlarının ortaya çıkması üzerine bir haber daha yalanlandı.

Hürriyet Gazetesi'nde yer alan haberde, Ankara’nın Ak Partili Çamlıdere Belediye Başkanı’nın, ormanlık alanda Haluk İpek’in baldızına villa inşa etmesi için çaba gösterdiği iddia ediliyordu. Ancak Hürriyet'in manşetine taşıdığı iddiaların tamamının asılsız olduğu ortaya çıktı. Üstelik iddialara kaynaklık eden Hüseyin Kayhan'a ait kaçak yapıların mahkeme kararıyla aynı belediye tarafından yıkıldığı öğrenildi. Haberin araştırmadan yoksun olduğunun kanıtı ise, 6 Haziran 2008 tarihinde konut alanına çevrildiği iddiasıydı. Oysa belgeler incelendiğinde söz konusu arazinin alınan yasal bir kararla, 1985 yılında orman arazisinden konut arazisine çevrildiği ortaya çıktı. 

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ise yaptığı yazılı açıklamada, iddiaları kesin bir dille reddetti. İşte İpek'in açıklaması:

BASIN AÇIKLAMASI

23.2.2008 tarihli Hürriyet Gazetesinin baş sayfasında “Çamlıdere’de baldıza villa” başlığı ile verilen haberde şahsımla ilgili olarak ileri sürülen iddialar bütünüyle gerçek dışıdır. Haberde yer alan iddialar ile şahsım arasında zorlama yoluyla ve yoruma dayalı olarak bağ kurulmaya çalışılmıştır. Haberin yayınlanmasını müteakip, ileri sürülen iddialarla ilgili olarak herkese açık kayıt ve belgeler üzerinde yaptığımız tetkikler istikametinde cevaplarım şunlardır:

Bahsedilen parselin imarda ormanlık park alanıyken, bilahare yapılan değişiklikle, konut alanına çevrildiği iddiası yalandır. Zira söz konusu alan 1985 yılında konut alanına açılmıştır. Dolayısı ile arsanın mülkiyeti elde edilmeden 10’larca yıl önce alan imara açılmıştır.

Yine Zeynep Sevim Özaydın‘ın bir dilekçe ile belediyeye müracaat ettiği, villa yapmak istediği ,verilecek izin ve arsa ile konut alanı içerisinde bulunan bir arsasını takas etmeyi istediği iddiaları da tamamen yalandır. Belediye ile herhangi bir arsa takası söz konusu değildir.Söz konusu parsel Özaydın tarafından ihale yolu ile rekabet ortamında ve özel şahıstan satın alma yolu ile edinilmiştir. 

Haberde anılan belediye meclis üyelerinin önümüzdeki seçimde belediye meclis üyeliğine aday gösterildiği iddiası da diğer iddialar gibi gerçeği yansıtmamaktadır. Mevcut AK Partili Belediye Meclis Üyelerinden sadece biri yeniden aday gösterilmiştir. Dolayısıyla bu iddia da asılsızdır. 

Haberde anılan 962 Ada , 9 parselden oluşan bir alandır. Bu parsellerden biri hariç, tamamında inşaat bulunmaktadır. Bu inşaatların tamamı 2004’ten önce yapılmıştır.

Haberde haberin kaynağı olarak gösterilen Hüseyin Kayahan CHP listesinden 1.sıra belediye meclis üyesi adayı olmuştur. Hüseyin Kayahan’ın ve babası Nazım Kayahan’ın kullanımında bulunan kaçak yapılar da Çamlıdere Belediyesi tarafından yıkılmıştır. Bu da haberin ve haberde yer alan iddiaların kişisel ve siyasi husumete dayalı olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak yukarıda da arz ve izah ettiğim üzere haberin tümü gerçek dışıdır. Haberde şahsımla ilişkilendirilen gayrimenkul ile herhangi bir ilişiğim de bulunmamaktadır. 

Sorumlu ve objektif gazetecilik anlayışı ile bağdaşmayan, kişisel kin ve husumete dayalı “çamur at, tutmasa da izi kalır” anlayışını yansıtan bu türden haberlerin hukuki sorumluluğu mucip olduğu açıktır. 

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.


Av. Haluk İPEK 

Ankara Milletvekili


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 2

Kartel medyasının 2009’un ilk yalan haberi

Bazı medya gurupları Bahçelievler'de yılbaşı gecesi vurulan gençlerin içki nedeniyle saldırıya uğradığını iddia etmişti.

Mahalleli ise bu iddiaları yalanlayarak haberlere büyük tepki gösteriyor. 9 yıldır olayın olduğu sokakta oturduğunu söyleyen Ergin Kırca, "Bizim muhitimizde herkes birbirine karşı çok saygılıdır. Kimse ne içki içtiği için ne de mini etek giydiği için hiç kimseye tepki göstermez. Olayın bu şekilde medyada yer alması çok çirkin." diye konuşuyor. Yaralıları hastaneye götüren Kadir Ülker, "Misafirleri geçirirken kapının önünde kanlar içinde yatan genci gördük. Apartman yöneticisinin arabasına koyarak hastaneye götürmeye yardımcı oldum. Ama biz yetiştiğimizde zaten çocuk ölmüştü." diye konuşuyor. Saldırganın gençleri içki nedeniyle değil, gürültü yaptıkları gerekçesiyle kovalamış olacağını ifade eden Ülker, adli bir vakanın bu şekilde çarpıtılmasına karşı çıkıyor. 14 yıldır yaşadığı sitede en ufak bir tahammülsüzlüğe rastlamadığını vurgulayan Ülker sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bizim kapının altında mini bir market var. Orada sürekli gençler oturup bira ve içki içer. Ama ben şimdiye kadar hiç kimsenin bu insanlara bir şey söylediğine şahit olmadım. Bu yüzden olayı canlı yayında mahalle baskısı olarak gösteren televizyon kanalına sokaktaki herkes çok kızarak tepki gösterdi. Bizi kimsenin böyle göstermeye hakkı yok."

Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre Haznedar İstanbul Evleri Sarmaşık Sokak'taki parktaki gençlere saldıran 25 yaşındaki Bekir Yavuz, 2002 yılında Rize'de bir cinayete karışmış. Çevresinde 'Vanlı Mehmet' diye tanınan Bekir Yavuz'un agresif ve sorunlu bir genç olduğunu söyleyen mahalle esnafı ise büyük korku yaşıyor. 19 yaşındayken cinayete karışan Yavuz'un ailesinin olay yerine yakın oturduğu bildiriliyor.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 3


Elazığ Havaalanı yalanı

Hürriyet, Milliyet, Vatan ve Radikal gazetelerinin Elazığ Havaalanı ile ilgili haberleri Ulaştırma Bakanlığı tarafından yalanlandı. Bakanlık, Elazığ Havaalanı pistiyle ilgili çıkan haberlerin gerçek dışı olduğunu açıkladı.

Gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberleri yalanlayan Bakanlık, pistin resmi açılışının yapılmadığını ifade etti. 

Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, gazetelerde 'Başbakan Erdoğan bitmemiş pisti açmış' başlıklarıyla yer alan haberlerin incelendiği, söz konusu havaalanı pistinin yeni bitirildiği, uçak inişine müsait hale getirilerek aydınlatma ve uçuş testlerinin yapıldığı kaydedildi.

Resmi herhangi bir açılış yapılmadığı vurgulanan açıklamada, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Kasım 2008 tarihinde Elazığ'da birtakım etkinliklere ve açılışlara katıldı. Daha önce açılışının yapılması öngörülmüş olmakla birlikte pistin mütemmimleri kapsamında olan diğer işler bitmemiş olduğundan yeni pistin açılışı yapılmamıştır." denildi. 

Açıklamada, Başbakan'ın yaptığı konuşmada, 'yapımı devam eden 3 bin metrelik yeni piste indik ve buraya yeni terminal yapılacak' dediğine işaret edilerek, havaalanın resmi bitiş tarihinin sözleşmesel olarak henüz dolmadığı kaydedildi.  (CİHAN)

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 4

Milliyet’in Başbakan’a mesaj haberi yalan çıktı

Haber tamamen uydurma çıktı !

"Milliyet Gazetesi'ndeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi hayal kırıklığına uğradı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı ve AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, Milliyet gazetesinde bugün kendisine atfen yayınlanan haberi yalanladı.

Cihan'a konuşan Swoboda, söz konusu gazetede yer alan ve kendisinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" yolunda bir mesaj ilettiği bilgisinin yer aldığı haberin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

Basın konusunun görüşmede hiçbir şekilde gündeme gelmediğini belirten Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı, şöyle devam etti: "Başbakanla, son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdik. Gayet verimli geçti. Reformların devamı konusundaki kararlılığından etkilendik. Milliyet gazetesindeki haber tamamen uydurmadır ve gerçeği yansıtmamaktadır." AP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Hannes Swoboda, söz konusu haberin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını da kaydetti.

Milliyet gazetesinin bugünkü sayısında birinci sayfadan Swoboda'nın fotoğrafıyla birlikte ve "AP heyetinden Erdoğan'a özgür basın mesajı" başlığıyla yayınlanan haberde, Sosyalist Grup Başkan Yardımcısı'na atfen "Türkiye'de daha özgür basın görmek istiyoruz" sözlerine yer verilirken, Başbakan'ın kısa süre önce bazı basın organlarının boykot edilmesi yönündeki çağrısı da hatırlatılmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 5

Radikal’in Şimşek-Çanakçı haberi yalan

Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı ama pek oralı olan olmadı!

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek adına Hazine Müsteşarlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Bakan Şimşek ile Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı arasında anlaşmazlık olduğu yönündeki iddialar yalanlandı. 

Müsteşarlıktan yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ''Bugün Radikal Gazetesi yazarı İsmet Berkan'ın "Ekonomik kriz mi, yönetim krizi mi ?" konulu köşe yazısı bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. Hazine Müsteşarı Sn. İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında ileri sürülen iddialar bilinçli, maksatlı bir şekilde gündeme getirilmeye devam etmektedir. 15 Kasım tarihli Vatan Gazetesi'nin manşetinde yer alan Sn. Müsteşar Çanakçı ile Sn. Bakan Şimşek arasında geçtiği iddia edilen diyaloglar tarafımızdan yalanlanırken, Sn. Berkan bugünkü köşesinde bu iddiaların yalanlanmadığını belirtmiştir. Sn. Berkan, Hazine Müsteşarlığı internet sitesinde bu iddialar, 15 Kasım tarihinde yalanlanmıştır. Hala da bu yalanma metni bu sitede mevcuttur. Ayrıca, bu yalanlamalarımız aynı gün çok çeşitli internet sitelerinin birinci haberi olurken, ertesi gün de pek çok gazetede yer almıştır. Bu durum şu gerçeği göstermektedir ki sadece Sn. Bakanı yıpratmak maksatlı gündeme getirilen bu iddialar, köşe yazarımız tarafından da gerekli araştırma yapılmadan kaleme alınmıştır. Bu vesile ile tekrar Sn. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ile Sn. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek arasında geçtiği iddia edilen ve görüş ayrılıklarını içeren diyaloglar mesnetsiz, sadece bir iddiadır.''  CİHAN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 6

Kartel tasarıyı yasa yaptı

Yalan haberi alışkanlık haline getiren bazı basın yayın organları yine bildiklerini okudu.

Henüz taslak halinde olan çalışmayı yasalaşmış gibi gösterdi ve ülke içki yasağına gidiyor haberleri yayınladı. Oysa gerçek öyle değil. Sadece alkollü içki tüketimini özendiren reklamların önüne geçiyor.

Tütün ve Alkol Piyasası yeniden düzenleniyor. Üzerinde 6 aydır çalışılan Taslak son halini aldı.

Buna göre alkol satışı ve kullanımını teşvik artık yasaklanıyor.

ALKOLÜ TEŞVİK YASAKLANIYOR

İlk etapta Türkiye genelinde sayısı 200 bini bulan içki ruhsatı yeniden gözden geçirilecek. Usulsüz içki satanlara ağır cezalar kesilecek.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 7

Radikal’in “müfettiş” haberi yalan çıktı

Bir okul müdürü kendisi hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni" gibi dedikodular yapıldığını söyleyerek konunun soruşturulmasını istedi.

Bazı gazeteler, şikâyet üzerine yapılan soruşturmayı Milli Eğitim tarafından başlatılmış gibi haber yaptı. 

Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin, Antalya Aksu İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Karakaş hakkında 'Allah'a inanmadığı' gerekçesiyle soruşturma başlattığı yönündeki haberler yalan çıktı. Soruşturmanın Milli Eğitim'in değil Müdür Mehmet Karakaş'ın talebiyle yapıldığı ortaya çıktı. Ancak, gazeteler konuyla ilgili haberleri müdürün talebini görmezden gelerek soruşturmayı Milli Eğitim müfettişleri başlatmış gibi sundu. Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, haberlerdeki çarpıtmaya dikkat çekerek şu açıklamada bulundu: "Müdür, bir öğretmen benim hakkımda böyle dedikodular yapıyor diye şikâyetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikâyeti üzerine 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş." 

Müzik öğretmeni Sevil Ünlü geçen yıl müdür Mehmet Karakaş hakkında 'taciz' suçlamasında bulundu. Daha sonra okul müdürü hakkında, "Allah'a inanmıyor, Ermeni, öğle yemeğinde ayranına rakı katarak içiyor." gibi dedikodular başladı. Bunun üzerine okul müdürü Mehmet Karakaş, Antalya Valiliği'ne bir dilekçe vererek bu dedikoduları kendisini tacizle suçlayan öğretmenin çıkardığını iddia etti. Müdür Karakaş bu iddiaların açıklığa kavuşturulmasını talep etti. Dilekçeyi işleme koyan Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, olayı araştırması için 2 müfettiş görevlendirdi. Müfettişler de iddiaların araştırılmasını isteyen Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde ifade ettiği suçlamaları öğretmenlere sordu. 

Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, olayın gazetelerde yer aldığı gibi gerçekleşmediğini açıkladı. Yetkililer, Mehmet Karakaş'ın dilekçesinde kendisi hakkında söylendiğini duyduğu bazı konuların araştırılmasını istediğini belirterek, "Öğretmen bana bunları diyor diye müdür kendisi şikâyetçi olmuş. Müfettişler de müdürün şikâyetine göre 'Bunları dediniz mi?' diye sormuş." açıklamasını yaptı. 

Mehmet Karakaş'ın halen İsmail Hakkı Kaya İlköğretim Okulu'nda müdür olarak görev yaptığını anlatan Milli Eğitim yetkilileri, müdürü ve öğretmeni başka yerde görevlendirmenin bu soruşturma ile ilgisi bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: "Öğretmenle okul müdürü bu iddialardan ötürü görevden alınmadı. İddialar sübuta ermemiş. Başka suçlar sebebiyle yerleri değiştirilmiş." Okul Müdürü Mehmet Karakaş, konu hakkında konuşmak istemediğini söyledi. Antalya'nın İbradi ilçesindeki bir başka okula tayin edilen müzik öğretmeni Sevil Ünlü ise kendisinin derslerde öğrencilere müdürün inancı ve etnik kökeni hakkında konuştuğu iddialarını yalanladı. Öte yandan mesai arkadaşları, Mehmet Karakaş ve Sevil Ünlü'nün daha önce son derece samimi arkadaş oldukları ve aralarında herhangi bir sorun olmadığını ifade etti.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 8

MEB'den Star TV'ye yalanlama
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan Star TV'de yayınlanan Aktütün ilköğretim okulunda öğretmen olmadığı haberlere yalanlama geldi.

Star TV'de yayınlanan 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' haberlere Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yalanlama geldi.

Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ''Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları yönündeki iddiaların tümüyle gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Açıklamada, 4 Ekimdeki hain saldırı sonucu 17 askerin şehit olduğu Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün köyünde, olayı takip eden günlerde bazı televizyonların yaptığı yayınların ve haberlerin gerçeği yansıtmadığı kaydedilerek, şöyle denildi:

''Dün ve bugün bazı televizyonların canlı yayınlarında, 'Aktütün İlköğretim Okulunda öğretmen olmadığı, çocukların kalem yerine füze mermileri ile oynadıkları' yönündeki iddialar tümüyle gerçek dışıdır.

Aktütün köyünde 2008-2009 eğitim-öğretim yılının ilk günü olan 8 Eylül 2008 Pazartesi günü eğitim-öğretim başlamıştır. Okulda eğitim alan 68 öğrencinin ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Öğretmenleri Cevdet Arıcı ve Kadir Sönmez ile eğitimleri kesintisiz devam etmiştir. Menfur saldırının ardından 6 Ekim 2008 tarihinde her iki öğretmenimiz yerel yöneticilerin bilgisi doğrultusunda ilçe merkezinde 'Okuma-Yazma Teknikleri'' konulu bir günlük seminere alınmışlardır. Televizyonların canlı yayınlarında ekrana getirdikleri 'kapalı okul' görüntüsünün çekildiği tarihte öğretmenlerimiz, 1 günlük seminer programına katılmışlardır.

Özetle, hain saldırının ardından Aktütün köyünde eğitim-öğretim sadece 1 günlük kesintiye uğramıştır. Hal böyleyken Aktütün köyünde eğitim-öğretim olmadığı iddiasıyla canlı yayınlar yapmak, asılsız haber yapmaktan öte öncelikle o köyde büyük fedakarlıkla çocuklarımızı eğitmek isteyen iki genç öğretmenimizin ve eğitim camiasının emeğine yapılmış bir haksızlıktır.''


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 9

Radikal “din kültürü öğretmenine” çamur atmış

Din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmeni Mehmet Yıldız, basında yer alan haberler suç duyurusu kabul edilerek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada beraat etti.

Yaklaşık 1,5 yıl süren dava sonucunda, Mehmet Yıldız'ın, kitabın dağıtıldığı ileri sürülen 23 Nisan 2007'de Türkiye'de olmadığı da ortaya çıktı. 

Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş), 15 Mayıs 2007'de Denizli Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenleyerek Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nda, Namaz Gönüllüleri Platformu tarafından hazırlanan 'Dinin Direği Namaz' isimli kitabın dağıtıldığını ileri sürdü. '27 Nisan e-muhtırası' olarak kayıtlara geçen Genelkurmay bildirisinin ardından ortaya atılan bu iddia özellikle Doğan Grubu gazetelerinde genişçe yer aldı. Hürriyet, 'Okulda cihat propagandası iddiası', Milliyet, '23 Nisan'da öğrencilere namaz kitabı', Radikal ise 'Türkiye, Denizli olmasın' manşetiyle iddiayı kamuoyuna duyurdu. Haberlerin ardından Denizli Valiliği olayı soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdi. Denizli Cumhuriyet Başsavcılığı ise basında yer alan haberleri suç duyurusu kabul ederek 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. Ancak müfettişler davanın sonucunu beklemeden Yıldız'a idari para ve kınama cezası verdi. Yıldız, evinin yakınında bulunan ve başmüdür yardımcısı olarak görev yaptığı Yeşilköy İbrahim Cengiz Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndaki görevinden alınarak, uzak bir mahalledeki Dr. Bekir Sıddık Müftüler İlköğretim Okulu'na öğretmen olarak atandı. 

Denizli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, 1,5 yıl süren yargılamanın ardından Yıldız'ın kendi branşıyla ilgili kitabı bazı öğrencilere dağıtmış olmasının görevi kötüye kullanma suçu oluşturmayacağına karar verdi. Mahkeme, yaptığı araştırmada, Yüksek İslam Enstitüsü mezunu olan, çalışkanlığından dolayı maaş mükafatı, üç takdir ve üç teşekkür belgesi verilen Yıldız'ın dağıttığı iddia edilen kitap hakkında yasaklama ve toplatma kararı olmadığına işaret etti. Mahkeme kararında şöyle denildi: "Söz konusu kitap, dosyada mevcut yazı ve raporlardan anlaşılacağı üzere İslâm dini ve dinin emirlerinden olan namazla ilgilidir. Kitabın bazılarımızca beğenilmemesi veya uygun görülmemesi, böyle bir suçu oluşturmasını gerektirmeyeceği anlaşılmakla sanığın beraatine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır." Yıldız, mahkemeye sunduğu belgelerde kitabın dağıtıldığı iddia edilen 23 Nisan'da yurtdışında (Suriye'de) olduğunu, izin ve pasaport belgeleriyle ispatladı. 

Memur Sendikaları Konfederasyonu'na bağlı Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) Denizli Şube Başkanı Ahmet Sert, Yıldız'ın yalan bir bilgi sebebiyle linç edildiğini söyledi. Eğitim-İş'in olaylarda siyasi davrandığını ifade eden Sert, ilgili sendikanın "çamur at, izi kalsın" mantığıyla hareket ettiğini söyledi. Sert, Yıldız'ın bütün haklarının iade edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 10 

Doğan Medyası Akman’a yükleniyor, iddialar yalan çıkıyor

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız iddialara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın avukatı Ali Yıldız, müvekkilinin bir şirkette hissedar olmasının, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, RTÜK Üyesi veya başkanı olmasına da engel oluşturmadığını bildirdi. 

Ali Yıldız, yaptığı yazılı açıklamada, bugün kimi gazetelerde müvekkili Zahit Akman hakkında, ''RTÜK Başkanı Yalan Söyledi'' ve ''Armada'da 7 Milyon Dolarlık Hissesi Çıktı'' başlıklarıyla haberlere yer verildiğini anımsattı. Bu haberlerde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığı gibi hukuki ve ahlaki olmayan yorumlar içerdiğini ifade eden Yıldız, 3984 sayılı yasa kapsamında müvekkilinin hiçbir ticari faaliyetinin bulunmadığını kaydetti. 

Yıldız, şöyle devam etti: 

''Dolayısıyla müvekkilim yalan söylemiş değildir. Müvekkilimi yalancılıkla itham edenler bu hususu çok iyi bilmektedirler. 

Kamuoyu tarafından sadece internete girilerek öğrenilebilecek bilgi ve belgeleri sanki gizli saklı bilgi ve belgelermiş gibi manşetten haber olarak vermek ve müvekkilimi yalan söylemekle itham ederek gerçekleri karartmak, artık bazı basın organlarının yayıncılık ilkesi haline gelmiştir. Bu hususu hayretle ve esefle takip ediyoruz.'' 

Müvekkilinin, haberlere konu olan hisseleri 26 Ağustos 2003 tarihinde RTÜK Üyesi ve Başkanı olmadan önce devraldığını belirten Yıldız, bu bilginin internet ortamında 11 Aralık 2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi'nin 63. sayfasında da yer aldığını bildirdi. 

Yıldız, şunları kaydetti: 

''Müvekkilim Akman; henüz RTÜK Başkanı olmadan önce Hayat Yapı Ticaret ve Yatırım Ltd. Şti. isimli şirkette hissedar olan kardeşi Turgut Akman'ın hisselerinin bir kısmını satın almıştır. Satın alınan bu hisseler, Armada'nın takribi olarak yüzde 1 payına tekabül etmektedir. Bu hisse devri 6 Aralık 2006 tarihinde değil, 26 Ağustos 2003 tarihinde ve noter kanalıyla yapılmıştır. Kamuoyu şu hususta Vatan ve Milliyet gazeteleri tarafından kasten yanıltılmıştır. Bu bilgi, ticaret sicil gazetesinde açıkça görülmektedir. 

Yukarıda da izah ettiğimiz üzere müvekkilin bu şirkette hissedar olması; 3984 Sayılı Kanun'un 9. maddesine aykırı olmadığı gibi, yukarıda izah edildiği üzere RTÜK Üyesi veya Başkanı olmasına da engel değildir. 

Öte yandan Danıştay 1. Dairesi'nin ve Danıştay 5. Dairesi'nin yerleşmiş kararlarında; 'Limited Şirketler'de hissedar olmanın ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceği açıkça belirtildiği gibi Devlet Personel Başkanlığı'nın 1994 yılında verdiği bir görüşte; ticari şirketlerde 'yönetici-yetkili' olunmadan hissedar olunmasının ticari faaliyet yasağı kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtilmiştir. Eğer haberi yapan kişilerin gerçekleri yazma gayesi olsa idi; en azından bu husustaki yargı karalarına yer vermesi gerekirdi. Ancak haber sadece müvekkilimi karalamak ve saygınlığını yok etmek amacına matuftur.'' 

Akman'ın hissedar olduğu şirketin, bir gayri-menkul yatırım şirketi olduğunu, kira gelirleri dışında herhangi bir ticari işte yer almadığını belirten Yıldız, ''Bu husus ilgili şirketin Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayımlanan kararları ile de sabittir. Müvekkilim bu ticaret şirketindeki paydaşlığı ile ilgili ticari bir faaliyeti yoktur'' dedi. 

Müvekkilinin ilgili şirketteki hisselerinin, RTÜK üyeliğine seçildikten sonra verdiği mal beyannamelerinde de yer aldığına işaret eden Yıldız, şöyle devam etti: 

''Dolayısı ile bu husus kamuoyundan ve resmi kurumlardan gizlenmiş bir durum değilken sanki usul ve yasaya aykırı bir durummuş ve yeni öğrenilmiş gibi haberlere yansıtılması habercilik ve gazetecilik değil sadece ve sadece haysiyet cellâtlığıdır. 

Müvekkilim bu hisseleri, 26 Ağustos 2003 tarihinde arsa değeri üzerinden tüm birikimini ortaya koyarak ve kısmen de borçlanarak satın almıştır. Yani manşetten verildiği gibi müvekkilim 7 milyon dolarlık hisse almış değildir. Manşetteki iddiaları ile haberin içeriği arasındaki tezat da zaten bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkça göstermektedir. 

Müvekkilimin RTÜK üyesi seçilmesinden sonra ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasına dayanak yapılan 8 Şubat 2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi incelendiğinde bu gazetede paydaşlar kurulunun şirket müdürü seçilmesi kararının yayınlandığı görülecektir. Paydaşlar kurulunun şirkete müdür seçmesi müvekkilimin görevine engel bir durum olmadığı gibi bir ticari faaliyette değildir. Durum bu kadar açıkken sanki hukuki olmayan bir işlem yapılmış gibi haber yapılması hangi yayıncılık ilkesi ve ahlaki ile açıklanabilir? Bu haberlerin tek sebebi müvekkilime duydukları husumet; tek amacı ise karalamak ve çamur atmaktır. Kamuoyu haberlerin arakasındaki bu gizli niyeti çok iyi görmektedir.'' 

Yıldız, bugünkü kimi internet sitelerinde de bir RTÜK üyesinin iddialarına dayanılarak müvekkilinin istifa edeceği ve uygun zamanı beklediği haberlerinin yer aldığını belirterek, şöyle dedi: 

''Bu iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Müvekkilim görevinin başındadır ve gerçeğe aykırı bu haberlerden dolayı da görevini bırakacak değildir. Müvekkilim hakkında onun görevi ile ilgili hukuka aykırı tek bir eylem ve işlemi yokken sadece karalayıcı iddia ve iftiralardan dolayı istifasını bekleyenler umduklarını bulamayacaklardır. Alnı ak ve başı dik şekilde ilk günden beri yaptığı gibi görevinin hukuk çerçevesinde ve görev sorumluluğu içinde devam ettirecektir.''

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 11

Milliyet, Erdoğan'dan özür diledi
Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. İşte gazetenin yayınladığı özür yazısı...

Milliyet Gazetesi, Başbakan Erdoğan'dan özür diledi. Erdoğan'ın içki içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranlarını eleştirdiği konuşmasını Milliyet, dünkü sayısında 'Başbakan Erdoğan içki içenlere çattı' başlığıyla okuyucularına duyurmuştu. İşte Milliyet Gazetesi'nin Başbakan'dan Özür dilediği yazısı ve o haber...

DÜZELTME VE ÖZÜR

Milliyet'in dünkü şehir baskılarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları 'Başbakan içki içenlere çattı' başlığıyla çıktı. Erdoğan önceki günkü konuşmasında "Ben diyorum ki, 'Aynı masada oturalım, sen iç ben içmeyeyim' ama 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur' Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya?" demişti. Bu sözleriyle Başbakan'ın içki içenleri değil, içmeyenleri kadeh tokuşturmaya çağıranları hedef aldığı görülüyor. Maksadını aşan başlığı düzeltir, özür dileriz.

KONUYLA İLGİLİ HABER

Erdoğan içki içenlere çattı

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın iftarına katılan Başbakan Erdoğan, "Bu ülkede 'ben içmiyorum, sen buyur iç' anlayışını sürdürenlere yapılıyor mahalle baskısı" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı ile tüm teşkilata bir ricası olduğunu belirterek, "Moda'daki içki tartışması" ile ilgili uyarıda bulundu. Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz. Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir" dedi.

AKP Kadıköy İlçe Teşkilatı'nın The Green Park Otel'deki iftarına katılan Erdoğan, bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, vatandaşın bir kısmının içki içtiğini, bir kısmının da içmediğini vurgulayan Erdoğan, "Mahalle baskısı deniliyor ya asıl mahalle baskısı bu ülkede, 'ben içmiyorum kardeşim, sen buyur iç', bu anlayışı sürdürenlerde, bunlara yapılıyor bu mahalle baskısı, sıkıntı burada. Ben beyefendiye diyorum ki 'Ya kardeşim sen iç. Bırak da ben içmeyeyim ya. Aynı masada oturalım sen iç, ben içmeyeyim'. 'Yok' diyor, 'Sen de bir kadeh tokuştur'. Kafaya bak ya. Ben mecbur muyum sen tokuşturuyorsun diye tokuşturmaya? Köşesinden bana akıl veriyor. O aklını sen kendine sakla. Sen devam et o işe. Ama bırak da biz de yolumuza devam edelim. Bizim yapacak çok işimiz var."

Son günlerde Moda İskelesi'nde yaşanan içki tartışmasıyla ilgili de uyarıda bulunan Erdoğan, "Sizi çatışmaya, kavgaya, polemiğe, sonu gelmez çatışmalara çekmek isteyenlere karşı lütfen azami derecede dikkatli olunuz.

Moda'da bir yerlerden sipariş olan tipler gelebilir. Biz bunlara alışığız. Bunlar hayatı o şişenin içerisinde görenler."

Yasak protestosu

Tarihi Moda İskelesi'nin işletmesinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı Beltur'a geçmesinin ardından, uygulamaya konulan içki yasağı her cuma protesto ediliyordu. Geçen hafta da yaklaşık 100 kişinin katıldığı gösteri sırasında olaylar çıkmıştı. Çıkan arbede sırasında bir kişi de gözaltına alınmıştı.

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 12

Doğan Grubu'ndan ikinci özür

Radikal Gazetesi genel yayın yönetmeni İsmet Berkan, Gaziantep Belediyesi'yle ilgili yayınladıkları "arazi vurgunu" haberinin yanlış olduğunu kabul etti.

İşte, Berkan'ın özür beyan eden yazısı:

Gaziantep bulmacasını çözmeye çalışırken 

Hasan Celal Güzel’in önceki gün Radikal’de çıkan yazısı, Radikal için ağır ithamlar içeriyordu; çünkü Güzel’in sözünü ettiği Gaziantep’le ilgili haber 6 Eylül günü Radikal’de ‘Gaziantep’te arazi rantı: AKP’de bu kez insider krizi’ başlığıyla yayımlanmıştı.

Doğan Haber Ajansı muhabiri Ahmet Kaya’nın Gaziantep’ten gönderdiği habere göre Nuri Üysen isimli bir işadamı, Gaziantep Güvenevler mahallesinde yer alan 119 bin metrekarelik çok sayıda varise bölünmüş olan bir tarım arazisini toplam 14 trilyon liraya satınalmış, üç gün sonra aynı araziyi Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi’ne 87.5 trilyona satmıştı. Satıştan kısa bir süre sonra Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bu araziyi tarım alanı olmaktan çıkarıp ‘ticari alan’ haline getirmişti. Bu arada arazinin yüzde 55’i de Büyükşehir Belediyesine ve arazinin yer aldığı bölgenin sorumlusu Şehitkamil Belediyesi’ne bağışlanmıştı.

Ben haber anlatıldığında yazı işleri masasındaydım ve burada imar yolsuzluğu olduğu kanısına varamadım, onun yerine arazi sayesinde AKP’ye yakın bir işadamının ‘içerden bilgi alarak’ 14 trilyonunu üç günde 87.5 trilyona yükseltme ‘becerisi’ gösterdiğine kanaat getirdim, haberi de buna göre verdik. DHA’ya abone diğer gazetelerin haberi nasıl verdiğine çok dikkat etmedim açıkçası.

Haber önümden geçip gittikten sonra benim için konu kapanmıştı aslında, taa ki önceki güne kadar. Hasan Celal Güzel’in yazısını okuyunca hemen DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci’yi aradım, beni bu konuda bilgilendirmesini rica ettim. Ondan öğrendim ki Hürriyet de haberden şüphelenmiş ve bu sebeple tecrübeli gazeteci Tarık Devrim’i Antep’e, olayı soruşturması için göndermişti.

Kısa süre sonra DHA bana konuya ilişkin bir dosya gönderdi. Dosyada Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey’in basın toplantısının tam dökümü de vardı ve ben ilk kez önceki gün Güzelbey’in bu haberi yalanlamak için günlerce çırpındığını ama sesini duyuramadığını farkettim, bu benim ayıbım.

Başkan Güzelbey, basın toplantısında arazinin tam öyküsünü anlatıyordu. Onun anlatımına göre belediye tam o bölgede daha önce 40 dönüm kadar bir araziyi kamulaştırmış ve sonra da imar durumunu ‘ticari alan’ olarak tadil etmişti. Bu 40 dönümü pazarlamak, buraya yatırımcı çekmek için yurtdışı seyahatler bile yapılmış ve en sonunda halen İskenderun ve Hatay’da Türk ortaklarıyla iki adet alışveriş merkezi inşa etmekte olan Türk ve Alman sermayeli Lüksemburg merkezli PD Three Gayrımenkul Yatırım Şirketi araziyle ilgilenmişti. Ancak bu şirket de araziyi küçük bulmuş, ‘Bize en az 100 dönüm lazım’ demişti. Belediye bunun üzerine şirkete dönüp, ‘Biz yapamayız ama siz etraftaki arsaları satın alır sonra da bizi 100 dönüme tamamlayacak kadar arsayı bağışlarsanız olur’ cevabını vermişti.

Bunun üzerine Alman şirketin Türkiye’deki ortağı olan Nuri Üysen, gidiyor ve bölgede 119 bin metrekarelik bir arsa buluyor. Arsa 19 varise bölünmüş bir arsa. Üysen, bu 19 kişiyi tek tek dolaşıyor ve arsanın tamamını almayı başarıyor.

Hatırlayın, Üysen DHA’nın haberine göre 14 trilyona alıyordu arsayı. Oysa Belediye Başkanı, arsa hissedarlarının 6 ayrı grupta toplandığını ve her gruba 14’er trilyon, yani toplamda 84 trilyon lira ödendiğini söylüyor.

Tabii bir özel şahsın bir araziyi kimden kaça satın aldığını bilmek de, biliyorsa ilan etmek de belediye başkanının işi değil ama bizim başkan bunu yapıyor. Tarık Devrim’in Gaziantep’te yaptığı araştırma, bir yanıyla belediye başkanı Güzelbey’i doğrular nitelikte, tapu kayıtlarına göre 19 hissedar arsalarını toplamda 84 trilyona satmış gözüküyorlar. Yani DHA’nın haberi yanlış!

Ama bir dakika... Dün bu 19 kişi çıkıp basın toplantısı yaptı, banka dekontlarını gösterdi ki, onlara arsa için yapılan ödeme 14.9 trilyon lira. Bu 19 kişinin tapuda 84 trilyon aldıklarına dair attıkları imzalar var. 19 kişi bu imzalar atılırken o belgede bu rakamların yazmadığını öne sürüyor. Bu haliyle bir dolandırıcılık iddiası bu, herhalde savcılıklar konuyla ilgilenir.

Fakat esas önemlisi, bu 19 kişinin gerçekten 84 değil 14.9 trilyon lira almış olması. Parayı ödeyen Nuri Üysen, 19 hisseli bu tapuyu tek tapuya dönüştürüyor ve üç gün sonra kendisinin da ortak olduğu şirkete 87.5 trilyon liraya satıyor.

Biz gazeteciler kamu tarafından yapılan yolsuzluk veya kayırmalara alışığız da özel kişilerin kendi şirketlerini dolandırmasına çok alışık değiliz. Burada durum sanki buymuş gibi gözüküyor: Yani Nuri Üysen, gerçekte 14.9 trilyon ödediği arsasını tapuda 84 trilyon gösteriyor, doğan vergi ve harç farkını da ödüyor, sonra da gerçekte 14.9 trilyon olan arsayı kendisinin de ortağı olduğu Alman şirketine 87.5 trilyona satıyor, yani yaklaşık 72.5 trilyon lira kazanç elde ediyor.

Tabii bu kazancın bir bölümünü düşmek lazım, diyelim Üysen şirkette yüzde 50 ortaksa
o zaman kazancı yarı yarıya azalıyor, yüzde 30 ortaksa yüzde 30 azalıyor vs.
Bu çok ilginç dolandırıcılık öyküsünde belediyenin yeri nedir? Şu: Belediye esasen artık 100 dönümlük bir arsanın sahibi. Bu arsanın ticari imarı da var. Yani arsayı bu yatırımcılara değil ama belki başkasına satarak yine gelir elde edilebilinir ve bu gelirle de Antep’in raylı sistemi hâlâ yapılabilir.

Hasan Celal Güzel’i de gazetem adına düzeltmem gerek: Ortada kasıtlı olarak yapılmış bir yalan haber yok, anlatmaya çalıştığım gibi fevkalade karmaşık yapısı olan bir dolandırıcılık hadisesi var. Herhalde bundan sonrası Nuri Üysen’le Alman ortakları arasında ve hukuk zemininde halledilecek şeyler...


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 13

TRT’den kartele sert tepki

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, bazı eleştirilerin geçmişten gelen bir hesaplaşma amacı taşıyan acımasız eleştiriler olduğunu belirterek tepki gösterdi.

Şahin, 55 kişiyle 550 kişilik yayın yapan televizyonlarla aynı kalitede yayın yapan Pekin Olimpiyatları ile Srebrenitsa Katliamı'nda görev alan 80 personeli ödüllendirdi. 

TRT Genel Müdürlüğü Bosna Hersek'in Srebrenitsa kenti ve Pekin Olimpiyatları'nda görev alan personele başarı plaketi verdi. TRT Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen törene, yönetim kurulu üyeleri ve personeli katıldı. Ödül töreninde bir konuşma yapan TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Srebrenitsa'da yapılan katliamın unutulmaması için 13. yıldönümünde 26 saat aralıksız yayın yapılarak büyük bir başarıya imza atıldığını kaydetti. Şahin, yayınlar sırasında katliamın baş aktörü olan Sırp lideri Radovan Karadziç'in yakalanmasının da yayınlarına ayrı bir katkı sağladığına işaret etti.

Şahin, Pekin Olimpiyatları'nın olimpiyatlar tarihindeki en unutulmaz açılışların biri olarak televizyonculuk tarihine geçtiğini söyledi. TRT'nin 55 kişilik ekiple yayınları takip etmeye çalıştığını belirten TRT Genel Müdürü Şahin, bazı televizyonların 550 kişilik ekiple olimpiyatları yayınlamaya çalıştığını kaydetti. Yayınları nedeniyle birçok kişiden olumlu eleştiri aldıklarını aktaran Şahin, bazı kişilerin ise acımasızca kendilerini eleştirdiğini ifade etti.

Olimpiyatları 24 saat boyunca sabahtan akşama kadar takip etmeye çalıştıklarını dile getiren Şahin, TRT 3'te canlı, TRT 1'de ise özet görüntülerle oyunları izleyicilere aktarmaya çalıştıklarını kaydetti. TRT çalışanlarının özveriyle yayınları yetiştirmeye çalışmasının unutulmaz bir başarı olduğunu aktaran Şahin, 600 kişiyle çalışan yabancı kanallara rağmen TRT'nin 55 kişilik ekiple aynı çalışmayı yaptığını hatırlattı. Kendilerine ulaşılamadı yada Pekin'e götürülemediği için eleştiri yapanlara tepki gösteren Şahin, "Hak etmediğimiz bir eleştiriye de bu kurum hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. 55 kişilik ekiple özverili bir şekilde yayınları yetiştirmeye çalıştık. Hatalarımızla, doğrularımızla mükemmeli yakalamaya çalışarak yayınlarımızı geliştireceğiz. Biz tabi, her şey dört dörtlüktü diyecek değiliz. Ama eleştiri, spor müsabakalarının ekrana yansıtılmasının dışına çıkınca, başka rahatsızlığı olanlar bunun acısını bu yolla çıkartmaya çalıştı. Geçmişe dayalı hesapları olan insanlar olmuş olabilir. Ama biz bu yönde bir hesaplaşma içinde değiliz. Her şeye rağmen eleştiriye açığız. Yeter ki eleştiri şartlar ve normlar içinde olsun. Onun dışında kem göz sahibinindir. TRT bugün dünden daha iyi, yarın bugünden daha iyi olacak." dedi.

Şahin ve yönetim kurulu üyeleri, konuşmadan sonra Pekin Olimpiyatları ve Srebrenitsa yayınında yer alan personele plaket verdiler. CİHAN


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 14


Zahid Akman: Tamamen iftira

RTÜK Başkanı Zahid Akman, 'Hakkımdaki iddialar tamamen iftiradır. Bazı medya gurupları, Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygıyı bizden esirgedi.' dedi.

Akman, RTÜK Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, son 3 gündür basına sıkça yansıyan ve tamamı hakkında yargı organlarınca önceden tekzip kararı verilmiş iddialarla ilgili ilk elden kamuoyunu aydınlatmak üzere basın toplantısı yapmaya karar verdiğini söyledi.

Almanya'da duruşmaları devam eden bir davada, ''kuryelik'' ile suçlandığı iddiasının son zamanlarda birkaç kez basına yansıdığını anımsatan Akman, ''Bu iddia, bazı basın organlarınca sanki Alman resmi makamlarının bir ithamı, iddiası, tespitiymiş gibi kamuoyuna aktarılmaktadır'' diye konuştu. Akman, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu iddia, itirafçı sanık olarak yargılanan bir şahsın mesnetsiz iftiralarıdır. Söz konusu şahıs, bu iddiayı polis sorgusundan itibaren birkaç kez tekrarlamış ancak hiçbir somut delile dayanmayan bu iddia, Alman makamlarınca da ciddiye alınmamıştır.

Bu iddialarla ilgili hakkımda ne Türk, ne de Alman yargı mercilerince açılmış bir soruşturma, kovuşturma veya dava yoktur. Uluslararası adli yardım çerçevesinde de Alman makamlarınca Türk makamlarına hakkımda iletilmiş bir talep de bulunmamaktadır. Daha önce bu iddialara yer veren benzer haberlerin kişilik haklarımı zedelediği yargı mercilerince tespit edilmiş ve bu haberlerden dolayı mağduriyetimin yasal yollarla giderilmesi için şimdiye kadar 9 adet tekzip kararı verilmiştir.''

Toplantıda basın mensuplarına da dağıtılan metinlerin, çeşitli basın yayın kuruluşlarında muhtelif zamanlarda Almanya'daki davayla ilgili yapılan yayınlara karşı avukatının Türk yargı makamları nezdinde aldığı tekzip kararları olduğuna işaret eden Akman, ''Belgesiz olarak insanların şeref ve haysiyetleriyle oynamayı kendilerine alışkanlık edinenlere de bunu bir ibret vesikası olarak sunuyorum'' dedi.

İtirafçı sanığın, 'kuryelik' iddialarını destekleyen en ufak bir delil olsaydı, en azından şahsı hakkında bir soruşturma açılması ya da iddianamenin sanıkları arasında isminin geçmesi gerektiğini belirten Akman, bunların hiçbiri olmadığı halde sırf itirafçı sanığın iddialarına dayanarak bunları manşetlere ve ekranlara taşımanın etik olmadığını söyledi.
HİÇBİR TİCARİ FAALİYETİM YOK
RTÜK Başkanı Akman, hakkındaki bir başka iddianın da ''ticari faaliyetlere devam ettiği'' yönünde olduğunu anımsatarak, RTÜK üyeliği ve başkanlığına seçildiğinden bu yana geçen 3.5 yılda yurt içinde ve dışında hiçbir ticari faaliyetinin olmadığını bildirdi.

Akman, bu hususların resmi kayıtlarla sabit bulunduğunu, ayrıca mahkeme kararlarında bu konunun tespit edildiğini kaydetti.

Basın meslek ilkelerinde ''suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğinin'' yer aldığını anımsatan Akman, ''Hakkımdaki bu mesnetsiz iddialarla ilgili hem Alman hem de Türk yargı makamları nezdinde hakkımı savunmak için gerekli yasal işlemlerde bulunacağım'' dedi.

Akman, herhangi bir hukuki dayanağı olmayan iddiaları manşetlere taşıyarak kendisini karalamaya çalışanların yargı ve kamuoyu önünde mahkum olacaklarını söyledi.

RTÜK'te görevleri gereği medya sektörünü ilgilendiren çok önemli kararlar vermek durumunda bulunduklarını kaydeden Akman, ''Bu kararlar, önemli ticari çıkarları da etkilemektedir. Görevimizi şimdiye dek tarafsız ve bağımsız şekilde tüm Üst Kurul üyesi arkadaşlarımızla icra ettik. Bu yayınlar görevimizi bağımsız ve tarafsız şekilde icra etmemizi engellemeyecektir'' dedi.
GEREKLİ GİRİŞİMLERDE BULUNACAĞIZ
Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akman, ''İddianamede 'Zahid Akman' olarak isminiz geçiyor. Bu, Alman savcıları tarafından yürütülen bir soruşturma. Yani, Türkiye'de yürütülen olayla bağlantılı bir yaklaşım söz konusu değil. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine, çok büyük bir davayı Türk kamuoyunun takip ettiğini, ''Ergenekon'' davasında da binlerce kişinin isminin geçtiğini söyledi.

Bu isimlerin, iddia makamı ve hakimler tarafından suçlu olarak belirlenip haklarında bir soruşturma açılmadığı sürece suçlu ilan edilemeyeceklerini belirten Akman, şöyle konuştu:

''Eğer şu andaki sanık konumundaki kişilerin herhangi bir kişi hakkındaki beyanları gerek savcı, gerekse hakim tarafından ciddi, kayda değer bir iddia olarak görülseydi, bizlerle ilgili olarak da elbette soruşturma açılır, en azından ifademize başvurma ihtiyacında bulunulurdu. Herhangi bir iddianamede herhangi bir sanığın ya da kişilerin bazı kişilerin ismini zikrediyor olması, onun suçlu olduğu anlamına gelmez. Ergenekon örneği bunun en canlı örneğidir.

Ben aslında bazı basın yayın organlarının Ergenekon sanıklarına gösterdiği saygının onda birini bendenize göstermesini beklerdim. O konudaki duyarlılığı bu konuda da göstererek medya etik ilkelerine bağlı oldukları iddialarını doğrular bir tavır koymalarını beklerdim. Maalesef bazı organlar, kasıtlı davranarak insanların şeref ve haysiyetleri üzerine gölge düşürmeye çalışmıştır. Bu konuyla ilgili olarak da elbette yargı nezdinde, bağımsız Türk adaleti nezdinde gerekli girişimlerde bulunacağız.''

Akman, bir başka soruyu yanıtlarken, Kanal 7'nin çok uzun yıllar Ankara temsilciliğini, bir dönem de Washington temsilciliğini üstlendiğini anımsattı. Kanal 7'nin bağlı olduğu şirketle herhangi bir ortaklığı ya da yöneticiliğinin olmadığını vurgulayan Zahid Akman, ''Şu anda ancak iddia durumunda olan bu ifadelerle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum. Benim kesinlikle söylemek istediğim ve dikkatinize sunmak istediğim konu şudur; Her şey yargıya intikal ettiği halde, yargıdan bu konuda net bir karar çıkmamış olmasına rağmen, bazı kurumları ve kişileri suçlu gibi gösteriyor gibi olmak hiçbir şeyle bağdaşmaz, hakkaniyete sığmaz'' diye konuştu.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 15

Vatan’ın “Erke Dönergeci” yalanı

2006 sonunda kamuoyuna açıklanan ve yakıtsız enerji üreteceği öne sürülen Erke dönergecinin patent aldığı haberleri asılsız çıktı.
Üst düzey emekli paşaların katılımıyla yaklaşık 1.5 yıl önce ‘petrol savaşını bitirecek’ buluş olarak tanıtılan Erke Dönergeci’nde, ‘erken patent sevincinin’ yaşandığı ortaya çıktı. Türk Patent Enstitüsü’nün, Erke’nin patent başvurusu ile ilgili çalışmaların halen ‘araştırma’ safhasında olduğu, kurumun bülteninde yayınlanan bilgilerin ise 18 aylık sürenin dolması nedeniyle kanunen yayınlanması gereken başvuru bilgileri olduğu kaydedildi. Oysa Vatan gazetesi dün Erke Dönergeci’nin patent belgelerine ulaştığını iddia etmişti.
CİDDİYE ALINMAMALI
Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen ‘Erke için yapılan patent başvurusunu ‘Anne olmadan çocuğun doğacağını iddia etmek gibi birşey bu’ sözleriyle yorumladı. Çeçen ‘Erke ile ilgili birçok iddia öne sürüldü. Biz bunu gerçekçi ve bilimsel bulmuyoruz. En azından bir bilimadamı çıkıp bizlere bu bilimsel ve açıklanamayacak bir çalışmadır demeliydi. O da olmadı. Bu proje inandırıcıktan çok uzak. Kim istemez öyle bir projeyi. Elektrik mühendisleri olarak bizler bunu ciddiye alınacak bir haber olarak görmüyoruz’ dedi.
BAŞVURU 25 YTL’YE
Erke Projesi’nin patent başvurusu ile ilgili son durum şöyle: Türkiye’yi enerji sıkıntısından kurtaracak olan ‘asrın projesi’ Erke için, Türk Patent Enstitüsü’ne 10 Ekim 2006 tarihinde patent için başvuru yapıldı. Başvuru için sadece 25 YTL’lik bir ücret ödenmesi yeterli oluyor. Bu başvurunun ardından Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. yetkilileri, üst düzey emekli generallerin katılımıyla buluşlarını 21 Kasım 2006 tarihinde düzenledikleri bir basın toplantısı ile duyurdu.
ARAŞTIRILIYOR!
TÜRK Patent Ensititüsü’nün, patent vermeden önce, buluşla ilgili olarak öncelikle ‘araştırma’ ardından da ‘inceleme’ yapması gerekiyor. Araştırma ve inceleme için de ayrı ayrı buluş sahibi tarafından talepte bulunulması ve ücret ödenmesi gerekiyor. Erke A.Ş. yöneticileri de, patent başvurusunun ardından, buluşla ilgili olarak araştırma yapılması için başvuruda bulundular. Başvurunun ardından da buluşun dünyanın bir başka ülkesinde benzerinin olup olmadığına ilişkin araştırma başlatıldı. Söz konusu araştırma halen devam ediyor. Türk Patent Enstitüsü yetkililerinin verdiği bilgiye göre, patent yasasında şahısların buluşlarını korumaya yönelik düzenlemeler bulunuyor. Düzenlemeye göre, patent süresinin uzaması halinde, buluş sahibinin zararını engellemek için, patent başvuru bilgilerinin 18 ay sonra bültende kamuoyuna ilan edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, 10 Ekim 2006 tarihinde başvurusu yapılan Erke’nin de, 18 Aylık süresi Nisan 2008 tarihinde doldu. Bu yüzden başvuru bilgileri yeniden yayınlandı.

TÜM YALAN HABER GALERİLERİ

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ İKİNCİ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ ÜÇÜNCÜ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ DÖRDÜNCÜ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ BEŞİNCİ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

BUNLARDA YALAN BİTMEZ

HABERVAKTİM.COM

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.