Kim kimden özür dileyecek?
Ninem, bir asırdan birkaç yıl fazla yaşadı. İkinci çocuğuna, yani babama hâmile olduğu sırada, eşi Artvin’in sıradağları grubuna giren Melo dağında Rus işgal güçleriyle çatışmada şehit düşmüş. O sebeple 1915 doğumlu olan babam, yetim dünyaya gelmişti. O da vefat ettiğinde, ömrünü bir asra tamamlamasına 8 yıl kalmıştı. Her ikisi de hayattayken birer canlı yakın tarih gibiydiler. Özellikle İstiklal Savaşı döneminde ve sonrasında bölgemizde yaşanan olaylar hakkında kendilerinden epey bilgi almıştık.
Memleketimizde eskiden yer isimlerinin yarıdan çoğu Gürcüceydi. Nahiyemize bağlı köylerden iki tanesinin adı Khevek’ti. Birine Büyük Khevek deniyordu. Nahiyeye 25 km. uzaklıkta, yani en uzak mesafede, üstelik dağların tepesine yakın bir bölgede bulunan bu köyün bir diğer adı da Ermani Khevegi’ydi. Zamanında ahalisinin çoğu Ermeniymiş. 1-2 aile dışında Ermeni kalmadığı halde bizim çocukluğumuzda yine Ermani Khevegi diye biliniyordu.
Ninemin anlattığına göre, o köyün Ermenileri göç ederken bizim köyden geçmişler. Nereye gittiklerini sorduklarında “Nereye gideceğiz, ölüme!” diye ağlayarak cevap verdiklerini söylüyordu. Aynı bilgiyi babamdan da birkaç kez duymuştum.
Bunu anlattığım için hemen sinir sisteminiz bozulmasın. “Bu adam da özürcülerden mi?” diye tepki göstermeye kalkışmayın ve sabırla takip etmeye devam edin.
Ortada bir gerçek var: Tehcir. Ninemin anlattıkları, o insanların kendi istekleriyle değil, icbarla, üstelik hayatlarından da emin olmadıkları bir halde göç ettiklerini gösteriyordu.
Yakın tarihle ilgili araştırmaların önümüze koyduğu bir gerçek de Ermeni çeteleridir. Bu çetelerin işgal güçleriyle işbirliği yaptıkları, katliamlar gerçekleştirdikleri, birçok masum insanı katlettikleri hakkında belgeler ortaya çıkarılmış. Olaylar derinlemesine araştırıldığında, belki daha birçok belgenin ortaya çıkarılması mümkündür.
Ama Van’daki köye baskın düzenleyen bir Ermeni çetesiyle Artvin’in Yusufeli ilçesine bağlı ve dağların eteğine boylu boyuna yayılmış Büyük Khevek’te ikamet eden Ermenilerin ne ilgisi vardı? O köyün ahalisine mensup insanlardan Ermeni komşularının çete oluşturup da dedelerini doğradığına dair bir şey duymamıştık. O insanları, Müslüman komşuları da göçe zorlamamıştı.
Bu olayları yan yana koyduğumuzda birbiriyle bağlantılı iki gerçek karşımıza çıkıyor: Ermeni çeteleri ve tehcir.
Ermeni çetelerinin işgalcilerle işbirliği içine girmeleri, düzenledikleri baskınlar ve işledikleri cinayetler bir büyük suç ve vatana ihanet; tehcir ise bir toplu cezalandırmadır. Bu toplu cezalandırmada etnik kimliği, suçlamanın yeterli gerekçesi sayan bir ırkçı anlayış etkili olmuştur.
Bizim bu anlayışı ve toplu cezalandırmayı onaylamaya ve savunmaya ihtiyacımız var mı? O suça ortak olmadığımız ve kabul etmediğimiz gibi savunmaya da ihtiyacımız yok. Ortak olmadığımız ve onaylamadığımız bir suçtan dolayı özür dilemek zorunda da değiliz. Suçlularla suçsuzları birbirinden ayırmayan toplu cezalandırmayı vicdanen reddetmekten dolayı kimse ayıplanamaz. Ama aynı vicdanın, Ermeni çetelerin mağdur ettiği masum insanlar için de harekete geçmesi, konunun bir siyasi istismar aracı olarak kullanılmasına izin verilmemesi gerekir.
Tehcirde ve onunla bağlantılı başka haksızlıklarda bir toplu cezalandırma olduğu gibi, Türkiye halkının bütün mensuplarının sırf etnik kimliklerinden dolayı bu suça ortak gösterilmesi de bir toptan mahkûm etmedir. Burada da “Türk” kimliği, mahkûm etmenin yeterli gerekçesi olarak görülmektedir. “Özür dileme” başlığı altında bir halkın tarihi yargılanırsa da aynı hata işlenmiş olur. Yargılanması gereken bu halkın tarihi değil, toplu cezalandırmanın arkasında duran ırkçı zihniyettir.
Aslında bu konuya girmeyi düşünmüyordum. Ama gelinen noktada, bazı hususlara temas etme ihtiyacı duydum. Yüce Allah’tan dileğimiz; bize her zaman hakkı hak olarak gösterip ona tabi olmayı, batılı batıl olarak gösterip ondan uzak durmayı nasip etmesidir. Şunu da özellikle belirtelim ki; eğer söylediklerimizle hakkı ortaya koyarsak, bu, Allah’ın hidayetiyle, yanlış yaparsak da bizim kendi yanılgımızdan dolayıdır. Arzumuz ve amacımız, hakkı ortaya koymak olduğundan, Yüce Allah’ın bizi affetmesini temenni ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.