Laik muhafazakarlar..
Hatırlarsınız…
Başörtüsü yasağını savunanların gerekçeleri şunlardı:
“Biz ne yapalım kardeşim, ortada Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve AİHM kararları var.”
“Anayasa'da değişiklik yapmadıkça bu sorun çözülmez”
“Biz sadece mahkeme kararlarını uyguluyoruz”
“Bu işi Meclis çözsün”
Vesaire, vesaire..
AK Parti tek başına iktidara geldiğinde de aynı gerekçeleri dillendirdiler..
Birinci dönemde bu sorun çözülmedi..
AK Parti Hükümeti, toplumsal mutabakatın yanı sıra kurumsal mutabakat arıyordu..
Gerçi “Anayasa'yı değiştirecek güçtesiniz.. Hadi, çözün bakalım” bile dediler pişkince..
Hatta “Başörtüsüne özgürlük için sokaklara çıkanlar nereye kayboldular” diye laf da çaktılar..
H H H
Şimdi ikinci dönem..
Başbakan Erdoğan sorunun çözülmesi yönünde bir açıklama yaptı..
MHP bir teklif ortaya attı..
Meslis dışında kalan partiler de zaten yeşil ışık yakıyordu..
CHP ise her zamanki gibi sorunun çözülmesini değil kitlenmesini istiyor..
Ne var ki yukarıda sözünü ettiğim gerekçelere sığınanlar besteyi değiştirdiler..
“Başörtüsüne üniversitelerde serbestiyet getirmek Anayasa'nın laiklik ilkesine aykırı..”
Yani “Anayasa'da değişiklik yaparak bu sorunu çözemezsiniz” demeye getiriyorlar..
Tehdit içeren açıklamalar da geldi arkadan..
Ne oldu şimdi?
***
Anlayamadığım bir nokta var..
Bu ülkede neyin ne olduğuna karar verme hakkını kendinde gören bir grup mu var?
Ne yaparsanız yapın, sanki aşılması imkansız gizli bir duvar inşa edilmiş..
Başörtüsü mü, türban mı?
Onlar karar veriyor..
Siyasi simge mi, dini simge mi?
Onlar karar veriyor..
Ne kadar dindar, ne kadar demokrat, ne kadar Alevi olacağımıza da onlar karar veriyor..
Laikliğin, çağdaşlığın ne olduğuna da onlar karar veriyor..
Hakim de onlar..
Savcı da onlar..
Ne güzel!
***
Onlar kim?
Hatırlatalım..
12 Mart 1971'de Süleyman Demirel Hükümeti işbaşından uzaklaştırılıp ara rejim hükümeti kurulmuştu..
Hükümetin başına CHP'li Nihat Erim getirilmişti..
Ne yaptı Erim..
“Bugünkü Anayasa Türkiye için lükstür” diye bir laf etti..
Sonra da 27 Mayıs'ın özgürlükçü(!) anayasasını tırnakları pençeleri olan bir kuşa çevirmişlerdi..
Aynı Erim, 1940'lı yıllarda da “sosyal bünyede derin rahatsızlıklar müşahede edildiğinde bunu gidermenin yolu, bir müddet için hürriyet ilahının üzerine bir şal örtmek ve yukarıdan aşağı bir otorite tesis etmektir” diye yazmıştı..
Bu yüzden adı “Şalcı Erim” kalmıştı..
Hürriyetlerin üzerine şal örte örte bu hallere geldik..
1930'ların, 1940'ların laiklik ve demokrasi anlayışını 21. Yüzyıl'a girmiş Türkiye'nin önüne barikat olarak çıkarıyorlar..
Laikliği 'özgürleştirici' değil, 'tek-tipleştirici' saymaktır bu..
O halde 'Laik muhafazakarlar' ile 'özgürlükçü laikler' diye bir ayrım yapabiliriz..
Niye laikliği özgürlükleri genişletici değil de daraltıcı olarak yorumluyorlar?
Mecburlar mı?
Türkiye'nin yörüngesini tayin hakkına kim sahip?
Milli İrade'mi?
Kafaları eskide kalmış bir grup mu?
Kim?
Masonluk niye Türkiye'de yükseliyor?
ülkemizin en eski kapalı cemaatlerinden biri, 1909'da kurulan “Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası.. Kısaca “Hür Masonlar” diye adlandırıyorlar kendilerini.. Masonların baba ocağı İngiltere'de, Amerika'da 'Hür Masonluk' zayıflarken Türkiye'de neden tersi bir durum yaşanıyor? Hür Masonlar'ın 'Büyük üstad'ı Salih Evcilerli'ye göre, binlerce genç Mason olmak için başvuruyormuş. Bu yüzden yeni tesisler, mabetler inşa edeceklermiş. Bir süre önce Türk Masonlar arasındaki kavgalar, istifalar nedeniyle bir çözülme yaşandığı gözlenirken ne oldu da durum değişti? Bu durum bana tuhaf geliyor.. Size de tuhaf gelmiyor mu?
Masonlar, başta İngiltere ve Amerika olmak üzere Anglo-Sakson ülkelerde 1960'lardan itibaren zayıflama sürecine girdiklerini itiraf ediyorlar. Mason dergilerinde “Anglo-Sakson Masonluğu nereye gidiyor?”soruları soruluyor, enteresan tartışmalar, özeleştiriler yapılıyor.. Anglo-Sakson Masonluğu'nun önlenemez bir düşüş yaşadığı itiraf ediliyor. Kimi Masonlar bu durumu, “Sanki ilahi bir müdahale var.. Bu düşüşü durdurmak mümkün değil” diye açıklıyorlar.. Düşüşün en belirgin emareleri Mason nüfusunun yaşlanması, Masonluk'ta kalınan sürenin azalması.. özellikle de genç masonların mason olarak kalma sürelerinin kısalması.. Masonların itirafına göre 2010'da faal mason nüfusu yüzde 40 azalacak. Demek ki Masonluk idealleri, felsefesi artık tatmin edici değil. çözülme nedenleri arasında, “Evlilik ve aile bağlarında kopma”, “Vietnam, Watergate ve kamu yaşamından duyulan hayal kırıklığı (Amerikalı Masonlar)”, “Televizyon ve elektronik devrim” de yer alıyor. Şeffaflık ve açıklık taleplerine cevap veremediklerini vurgulayan Masonlar, toplumdaki derin ve köklü değişime aynı radikallikte uyum sağlayamadıklarından yakınıyorlar. Lafın kısası, “Değişim” istiyorlar, “kendi rönesansımızı nasıl gerçekleştirebiliriz?” diye soruyorlar.
Peki Türkiye'de binlerce genç neden Mason olmaya koşuyor? Pekçok kişinin Mason olmayı yükselmenin, kendini büyük bir gücün koruması altında hissetmenin, ayrıca elit bir sınıfa katılmanın bir yolu zannettiği açık.. Ancak Türkiye eski Türkiye değil.. Yükselmenin hem kriterleri hem yöntemleri değişti.. Sınıf profillerinin değişmesi gibi..
Babaocağında Hürmasonlar çözülürken Türkiye'de yükselişe geçmesini nasıl izah edeceğiz? Acaba son birkaç ay içinde yaşadığımız tartışmalarla ilgisi var mı? Masonluk, siyasi bir güç merkezi haline getirilmeye mi çalışılıyor? Masonluk felsefesi dünyada büyük yara almışken, Türkiye'de durum niye farklı olsun ki? Mason yetkililer, yükselişin nedenlerini açıklar da kuşkularımızı giderirler.. Pirelendim çünkü abiler.. Nedir işin doğrusu?