İmparatorluk ufkundan bakmak
Osmanlı imparatorluğunun tarih sahnesinden çekilmesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti, ilk ândan itibaren o boşluğu kapatamadı. Boşluk, hem Balkanlarda, hem Kafkaslarda ve hem de Orta Doğu’da oldu. Balkanları, Yugoslavya, Yunanistan ve Sovyetler, Kafkasları Sovyetler ve belki bir miktar da İran, Orta Doğu’yu ise bazı Arap devletleri doldurmaya kalkıştı.
Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu’da boşluğu dolduracak, dengeyi kurup adaleti tesis edecek Türkiye’dir. Çünkü bu vazife 1071’den beri bu devletin omuzlarındadır. Vazifesi bir süre gasbedilmiştir. Türkiye, tam 50 yıl dünya politikasının dışında kaldı. 50 yıl kendi bölgesini sadece seyredebildi. 50 yıl imparatorluğun vârisi olarak bölgede birinci derecede söz, yetki ve hak sahibi olduğunu hatırlayamadı.
Üst üste çok büyük şoklar yaşamıştı.
Öyle bir değil, onlarca şok.
Derin narkoz halindeydi.
Etraf, herkes düşman gösterilerek uyutulmuştu.
Bu şoklardan ayıkması en az 50 yıl aldı.
Su, yatağını unutmaz. Nehir devlet Türkiye de yatağını unutmadı. 1980 başlarında başlayan sahne alma rolü giderek hızlandı. Bugün bölgede en fazla söz sahibi aktördür. Her anlamada İsrail’in tek çekindiği Türkiye’dir. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya’nın en fazla dikkate aldığı Türkiye’dir.
Filistin Olmert’in gaz odasında. Filistinli bebek, çocuk, kadın, işindeki esnaf katlediliyor.
Bunu önleyecek, barışı getirecek kuvvet Türkiye’dir. Arap devletleri kotaramaz. İlk cihan harbinden sonra bugün Irak’ta yaptıkları gibi emperyalizm, Orta Doğu’da şeklen devletler kurdu. Bunlardan bazılarının başına da efsunlu liderler getirdi. Şimdi birbirleriye altın klozet yarışındalar. Birbirleriyle konuşmuyorlar. O efsunlu liderler kendi halklarını Türkiye liderleri kadar düşünemezler, hatta tanıyamazlar.
Ankara’da oturan liderin omuzlarında 1.5 milyar insanın ağırlığı var. Bizim, imparatorluk kültürüyle, ufkuyla, hoşgörüsüyle, adaletiyle bakmak ve düşünmekten başka çaremiz yok. İmparatorluğumuzu doğuran, yoğuran, besleyen kaynakları yeniden keşfetmemiz lazım. Bölgeye huzur bölgenin sahibiyle mümkün. Ne okyanus ötesi ne okyanus berisi çaredir..
Biz, Ermeni’yle Azeri’yi, Arap’la Yahudi’yi, Türk’le Kürt’ü, Arnavut’la Yunanlıyı, Boşnak’la Sırp’ı bir arada, sulh içinde yan yana dostça yaşatabiliriz.
Tarih şahidimizdir.
Toprak şahidimizdir.
Kavimler şahidimizdir.
Onun için başbakanın Şam, Ürdün, Filistin’e gittikten sonra gelip Ankara’da mahalli idarecileri açıklayıp Kahire ve Cidde’yle misyonuna devam etmesi az şey değildir. TRT’nin kendi alt kültürlerimiz Kürtçe, Ermenice vs. ile yayın yapması az şey değildir.
Hele hele TRT İNT’in dünya tv’si olması büyük olaydır.
Çocuklarımıza imparatorluk ufkundan bakma alışkanlığı kazandırdığımızda her şey biter.
Filistinlinin de Boşnak’ın da Uygur Türkü’nün de gözyaşı diner.
Denecek olan şudur:
Deden yaptı sen de yapabilirsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.